Yazı Arşivi

03 Ekim 2022

Yalçın Çetinkaya* İnsanoğlu, sesleri bir enstrüman vasıtasıyla veya kendi kabiliyetiyle birbiriyle ahenkli bir araya getirme becerisiyle elde ettiği sanata müzik adını vermiş. Aslında insanın, sesleri ahenkli bir şekilde bir araya getirme işi, tasavvuf ehlinin, insanın bezm-i elestte işittiği “Elestu biRabbikum” ilahi hitabına bağladığı, bu ilahi hitab ile ilişkilendirdiği yüksek seviyeli bir iştir. Müzik, insanla birlikte…

03 Ekim 2022

Hüseyin Etil Eleştiri Çağında Din   I. Kant, “Aydınlanma Nedir” adlı meşhur denemesinde aydınlanmanın ne olduğunu ortaya koyduktan sonra “aydınlanmış bir çağda yaşayıp yaşamadığımızı” soruyordu. Cevabı ise “Aydınlanmış bir çağda yaşamıyoruz ama aydınlanma çağında yaşıyoruz.” biçimindeydi. Kant’ın sorusu din ve modernite tartışmalarına uyarlandığında karşımıza şöyle bir soru çıkıyor: Sekülerleşmiş bir çağda mı yaşıyoruz, yoksa seküler…

03 Ekim 2022

Ismail Fajrie Alatas* 18 Haziran 2012 gecesi Endonezya’nın Orta Cava eyaletinin başkenti Semarang’ın en büyük meydanında Mevlit Kandili kutlandı. Endonezya’nın en etkili çağdaş tasavvuf üstatlarından biri olan Habib Lutfi bin Yahya (doğumu 1947, Pekalongan, Orta Cava) ve Endonezya Kara Kuvvetleri Orta Cava Bölge Komutanlığı (KODAM) ortaklığıyla düzenlenen etkinlik, Semarang ve çevre illerden binlerce Müslüman’ı çekmenin…

03 Ekim 2022

Mine Çaha Tarih düz bir çizgi hâlinde gelişim göstermez. Paradokslarla gelişir, açılır ve katlanır. Modern zamanlar bilhassa karmaşık, gerilimli ve salınımlı bir zaman anlayışına sahiptir. Modern öncesi şayet ki döngüsel zamana göre düzenlenmiş ise modern zamanlar, lineer olarak düşünülmesinin aksine son derece paradoksaldır. Modern zamanların paradoksallığını en iyi anlatan cümle kanaatimce Charles Dickens’ın İki Şehrin…

03 Ekim 2022

Halil Aydınalp* Ruhlar âleminde yaşamıyoruz. Dinî ya da din dışı, hayat, kaçınılmaz biçimde dünyevi süreçler içinde şekilleniyor. Dinî telakkilerin dünyayı, dünyevi süreçlerin ise dindarlığı etkileyeceği açıktır. Fakat insan, aynı zamanda, dünyaya ait olandan soyutlanmaya çalışarak kutsalla bütünleşme arayan bir varlık; dolayısıyla insan dünyevi süreçler içinde kendi ruhsallığını ve tinselliğini kaybetmemeye çalışıyor. Ruh-beden, madde-mana, akıl-gönül, din-dünya…

03 Ekim 2022

Ömer B. Albayrak*   Avrupa resim sanatının tarihine baktığımızda, kıtanın yaşadığı maddi ve zihinsel değişimlerin, dönüşümlerin yaşamın her veçhesinde olduğu gibi, sanatlarda ve özelde resim sanatında kendini çeşitli biçimlerde gösterdiği rahatlıkla görülür. Bu değişimler ve dönüşümler sadece resim tekniklerinde değil, resmedilen, işlenen konularda da açıkça izlenebilir. Kabaca Orta Çağ resmi olarak adlandırabileceğimiz faaliyet esas olarak…

03 Ekim 2022

Havva Yılmaz Erken Cumhuriyet Dönemi’nin ideolojik çekişmelerinin kültürel alandaki tezahürlerinden biri, sinemanın dinle, dini temsil eden unsurlarla ve dindarla kurduğu gerilimli ilişkidir.[1] II. Abdülhamid Dönemi’nden itibaren yavaş yavaş kültürel hayata dâhil olan, saray gösterimlerinden yazlık sinemalara kadar pek çok formatta seyirciyle buluşan ve tiyatro, edebiyat, müzik gibi sanatın çeşitli alanlarından istifade ederek güçlenen sinema, toplumsal…

03 Ekim 2022

Türkan Alvan* & M. Hakan Alvan Gülşenî dervîşdür gül goncelerdir Mevlevî  Bülbül-i hoş-hân okur geh Ma‘nevî geh Mesnevî (Ferâgî Osman Paşa, ö.1605) Klasik Türk musıkisinin dünya çapında eşsizliğine en büyük katkı şüphesiz Mevlevîlerindir. Âdâbı, erkânı ve folklörünü adeta sanat şölenine dönüştüren Mevleviyye’ye estetik değer açısından rakip olacak tek tarikat Gülşeniyye’dir. Lakin bu iki tarikatın rekabetten…

03 Ekim 2022

Hasan Sevil* Tarikat Arapçada yol anlamına gelen “tarik” kelimesinin çoğuludur. Bu itibarla tasavvuf ekollerinin genelini ifade etmek için kelimenin çoğul hâli “tarikat” tabiri kullanılır. Müstakil bir ekolü anlatmak için de “tarik” lafzı kullanılır. Ancak halk arasında bir tek tasavvuf ekolünü ifade etmek için de yanlış olduğu hâlde “tarikat” kelimesi kullanılmaktadır. “Galat-ı meşhur lisan-ı fasihten evladır”…

03 Ekim 2022

Selman Bayer Dünya her zamanki gibi insana dair bilge bir kayıtsızlıkla devam ediyor hayatına. Yüzyıl öncesinden çok daha acımasız olan insanoğlu yalnızca dünyayı değil kendini de bir yıkıma götürmek konusunda ısrarlı. Bu yıkımın devasa boyutlarda, trajik bir yıkım olmasına da gerek yok. Bizzat otantik hayatı elinden kayan insanın gündelik hayatta ne şekilde yaşarsa yaşasın bu…