Felsefe


01 Nisan 2024

Emre Şan Sabah Ülkesi’nin 78. sayısında yayınlanan “Fenomenoloji ve Teknoloji Felsefesi” başlıklı makalede günümüzde teknolojinin bireysel ve kolektif bellek üzerine etkilerinin fenomenolojinin zaman üzerine analizleriyle anlaşılabileceğini göstermiştim. Makale bilincin zamansallığının, yani anımsama, algılama ve beklenti edimlerinin teknik çevre ile ilişkisini ele alarak başlamıştı ve öncelikle yazılı kayıtların ardından analog ve dijital belleklerin toplumsal ve zihinsel…

01 Nisan 2024

Manuel Knoll* Osmanlı İmparatorluğu devrinde yurtdışına okumaya giden öğrenciler genelde Fransa’yı seçmişti. Osmanlı yöneticileri ve seçkinleri Fransızcayı ikinci dilleri gibi konuşurdu. 1868 yılında kurulan Galatasaray Lisesi’nin etkisi burada yadsınamaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme sürecinde, özellikle 1933 ve sonrasında, Osmanlı Devleti’yle özdeşleşen Fransız eğitim usulü geri planda kalmıştır. Osmanlılar ve Almanların yakın ilişkiler kurduğu I. Dünya Savaşı’ndan…

01 Nisan 2024

Brandon Keim Dünyanın en güçlü korumacılarından bazıları yaban doğadan vazgeçiyor ama büyük bir hata yapıyorlar. Birkaç yıl önce, biyolog bir arkadaşıma, çevreci ortamlarda yeni moda olan eğilimlerden biri hakkında ne düşündüğünü sormuştum: El değmemiş doğa bir yanılsama mıydı, çok sevdiğimiz bakir doğa aslında hiç var olmamış köhne bir inşa mıydı? Ahşap iskeledeki görevini henüz tamamlamıştı;…

01 Ocak 2024

Emre Şan* Sabah Ülkesi’nin 77. sayısında yayınlanan “Antroposen ve Bilişsel Kapitalizm İlişkisi Üzerine Bir Soruşturma” başlıklı makalede Stiegler’in teknoloji felsefesinin çağdaş bir kriz analizi olarak okunabileceğini göstermiştim. Makale antroposen çağında bilinç zamanının mekânsallaşarak tüketim nesnesi olmaya elverişli hâle gelmesini göstererek sonlanmıştı. Bu makalede söz konusu analizin fenomenolojik yönteme borçlu olduğu teorik pusulayı ele alacağım. Bilindiği…

01 Ocak 2024

Asım Cüneyd Köksal*   İlerlemenin Başı ve Sonu Bütün bir Batı medeniyeti tarihi boyunca en önemli ve merkezî fikrin ne olduğu sorusuna, muhafazakâr düşüncenin 20. yüzyıldaki önde gelen temsilcilerinden sosyolog Robert Nisbet “ilerleme fikri” cevabını veriyor. Bu fikrin tarihine tahsis ettiği kitabında Eski Yunan’dan 20. yüzyılın ortalarına kadar, Batı medeniyetinde özgürlük, adalet, eşitlik ve topluluk…

01 Ocak 2024

Burhanettin Tatar* Mekân, insanın ana rahminde, doğum esnasında ve sonrasında başına gelen en önemli hadiselerden biridir. İlk önce ana rahminde bize açılan boşlukta biçimlenir, daha sonra dünyada biz(iml)e açılan boşluğa (açık alan)[1] doğarız. Doğduğumuz mekân kültürel-tarihsel-dilsel bir dünya olduğu için biz aynı zamanda kültüre, tarihe ve dile doğarız. Buna göre her doğum, ana rahmi denen…

01 Ocak 2024

Abdullah Başaran* Yaşayan çağdaş filozoflardan Richard Kearney’in yaptığı bir söyleşisinde hermenötikçi merhum Paul Ricoeur şu tespitte bulunur: “Modern insan ne mitten yakasını sıyırabilir ne de ona yüzeysel değeriyle bakabilir. Mit daima bizimle birliktedir;” bu noktada Ricoeur şu uyarıyla düşüncesini noktalar: “fakat ona daima eleştirel olarak yaklaşmalıyız.”[1] Hakikaten de mitler ve mitolojiler çağı modern insanın çok…

01 Ocak 2024

Françoise Dastur* Bildiğimiz üzere, tarih bilimi önce Avrupa’da filizlendi, özellikle de MÖ 5. yüzyılda Yunanistan’da Herodotos ve Thukydides ile ortaya çıktığını söyleyebiliriz.[1] Zaten tarih [histoire] kelimesi de Yunanca istoria sözcüğünden gelir ve “araştırma”, “keşif”, “soruşturma” manalarını taşır. Fakat dünyanın öte tarafından da tarihçiler var: Çin’de MÖ 8. yüzyılda yıllıklar tutulmaya başlamış; Zuo Zhuan başlığını taşıyan…

01 Ocak 2024

Harun Kuşlu “Bir filozofun ne dediği mi yoksa niçin ve nasıl dediği mi önemli?” sorusuna “Elbette filozofun bir mesele hakkında ne söylediği de söylediklerini niçin ve nasıl söylediği de önemlidir” şeklinde cevap verebiliriz. Ancak bu cevaptan alacağımız netice bahse konu olan filozofun söylediklerinin felsefe tarihinin mi yoksa “şimdi ve burada” olup biten felsefenin mi bir…

02 Ekim 2023

Asım Cüneyd Köksal* Geçen yazımızda modern dönemde geliştirilmiş dört siyâsî özgürlük türünden bahsetmiştik: Liberal, cumhuriyetçi, demokratik ve sosyalist özgürlükler. Taha Abdurrahman bütün bu modern özgürlük biçimlerinin, “insânî amel kanunları” dediği üç kanunu ihlal ettiğini söyler.[1] Düşünürün Kur’an âyetlerinden süzüp çıkardığı bu kanunlar hatırlama, insanîleştirme ve sonluluk kanunlarıdır. Hatırlama kanunu şöyle özetlenir: “Kim Allah’ı hatırlarsa Allah…