Dosya

Ekrem Demirli “Filozoflar insan düşünen canlıdır dediler, yanlıştır; her şey düşünür ve her şey canlıdır. İnsan kevn-i cami yani her şeyle irtibatlı varlıktır.” İbn Arabi İnsan hakkında en çok duyduğumuz cümle “İnsan düşünen canlıdır!” şeklinde farklı tabirlere sahip bir cümledir. “İnsan düşünen canlıdır.” nihai formunu mantıkçılarda kazanmış, günlük dilde az çok ilk…

Claire Colebrook* Dünyanın sonu gelişen bir endüstri.[1] Kıyamet neredeyse ortalıkta kol geziyor: Hayatta kalma yanlısı ve kıyamet tellalı internet sitelerinden (survivopedia.com, doomandbloom.net, prepforshtf.com) tutun da yeni akademik disiplinlere kadar (“felaket çalışmaları”, “antroposen çalışmaları”, “tükeniş çalışmaları”) insanın kırılganlığı moda oldu. Panik sadece medeniyet tehditlerinden değil tükeniş tehditlerinden de kaynaklanıyor. Kitleler hâlinde yok olma, iklim değişikliği, salgın…

Vahdet İşsevenler Bugünün sorusu şudur: Yapay zekâ insanlığa sığar mı? Son haftalarda, özellikle de ChatGPT’nin dördüncü versiyonunun yayınlanmasıyla, yapay zekânın yapabildikleri küresel gündemi meşgul eden konular arasında ağırlıklı bir yer teşkil etmeye başladı. Bu maalesef politik bir meşguliyet değil. Yapay zekâ neleri yapabiliyor, onu nasıl kullanırım? Bu soru birçok farklı meslek mensubunun gündemi oldu. Bu…

Selman Bayer Bugün insanlığın bir kriz içinde olduğu açık. Din-milliyet, özgürlük-güvenlik, yerel-küresel gibi birtakım ikiliklerin arasında bocalayıp durduğu ortada. Bunun yanında mezhep farklılıklarından, yerel kimliklere varana kadar sürekli bir bölünmeye maruz kaldığı, zorunlu ama insani olmayan bir tercihe zorlandığı aşikâr. İnsan bütün bu farklılıklar arasında yolunu kaybetmiş gibi görünüyor. Aydınlanmanın insanının olduğu kadar, Tanrı’nın yeryüzündeki…

Mehmet Barış Albayrak* İçinde bulunduğumuz Antroposen Çağı ve yaklaşan iklim felaketi, çağdaş felsefi akımlarda genel olarak insanmerkezcilik karşıtlığını ve daha spesifik olarak özne merkezciliği hedefe alan bir ethos yaratmış gibi görünüyor. Çoğunlukla “yeni materyalizm” olarak adlandırılan bu çağdaş felsefe akımları[1], bu ethos bağlamında genel olarak özne felsefesini eleştirerek, insanmerkezci olmayan yeni bir tutumun gerekliliğine vurgu…

Sam Dubal* Bir nesilden fazla bir süre boyunca, insan hakları fikri liberal Batı’nın rehber yıldızı vasfıyla hizmet etmiştir. Dünyanın her yerinden gaddarlıklarla ve adaletsizliklerle mücadele eden en seçkin ve güçlü Batılı kurumlar ve bireylerden bazıları sığınmacıların, göçmenlerin ve zulme uğramışların insan haklarını gündeme getirerek tepki vermiştir. Perde arkasındaki fikrin gücü de müştereklerimizden ileri gelir;…

Ekrem Demirli Giriş Yerine: “Nerede” Sorusunun Asliliği Yer ve mekân hadiseler ve nesneler hakkındaki merakımızı şekillendiren “nerede” sorusunun kaynağıdır. Zihnimiz eşyaya “nerede” diye yöneldiğinde, herhangi bir şeyin veya hadisenin mutlaka bir mekânda bulunabileceğini düşünmüş, yersiz ve mekânsız kalmayı reddetmiş, bir şeyi bilmeyi bir yerde bilmek diye düşünmüş demektir. “Nerede” sorusu zihnimiz o kadar kesin bir…

Emre Şan* Sabah Ülkesi’nin 74. sayısında yayınlanan “Bernard Stiegler, Fenomenoloji ve Antropoloji” başlıklı makale, belli bir tür gramatizasyon olarak yazı sorusuyla sonlanmıştı. Bu makalede insanın bilişsel yetilerini sözlü iletişimden çok daha farklı bir biçimde etkileyen dijital mekândaki yazı meselesini ele almak istiyorum. Şu hâlde dijital yazı çağında felsefe ve teknoloji arasındaki ilişkiyi nasıl betimleriz? Yukarıda…

Burhanettin Tatar* İnsan bilincinin kurgusu ve el ürünü (artefact) olarak duvar, köy, kasaba ve şehir denilen mekânların kurucu bir unsurudur. Köy, kasaba ve şehir –yapısal olarak– kayda değer oranda “daha az duvar” ve “daha çok duvar” miktarı ile birbirinden farklılaşır. Zira günümüz şehirlerinde oda, ev, bina, sokak, cadde, park gibi kelimeler neredeyse bütünüyle “duvarlar-arası mekânlar…

Hasan Sevil* Sufiler bütün mahlukatı olduğu gibi mekânı da Yaratıcıya nispetle anlamaya çalışırlar. Sufilerin zaviyesinden bakıldığında, eşyanın, yani kâffe-i mahlukatın tamamının geçici olduğunu kabul etmek icap eder. Kur’ân-ı Kerîm’de de beyan edildiği üzere, mahlukat fânidir ve sadece O’nun veçhi baki kalacaktır.[1] Yaratılmışların üzerinde bu anlamda bir fena ve geçicilik mührü vardır. Ezelî ve ebedî olan…