Yazı Arşivi

04 Mart 2016

15. yüzyılda, hümanizm denilen rönesans entelektüel hareketi, Avrupa’da ve özellikle İtalya’da yeni bir hayat ile bir canlanmayı müjdeledi. Bu hareket, İslami metinleri de kapsayan antik idealleri araştırmayı teşvik etti. Klasik edebiyat üzerine yapılan çalışmalar ve tercümeler, bilim araştırmaları, haritacılık çalışmaları, uygulamalı matematik ve astronomi, yeni bir siyaset, edebiyat, sanat, müzik, felsefe ve din anlayışı doğurdu….

29 Şubat 2016

Batı Avrupa IV. yüzyıl Roma Hristiyanlığı döneminden XIV. yüzyıla kadar geçen süreci, payen ve batinî inançlarla mücadele eden kilisenin baskısı altında yaşadı. Bilimi ve bilgiyi sadece kendi kurumuna ait gören kilise, iktidarını muhafaza etmek için halkı cehalet içine itti. İsa dinini sadece resimlerle anlatılan efsanelere indirgeyerek, eski Roma dönemine ait Helen dinî inançlarını ve medeniyetini…

21 Şubat 2016

Prof. Dr. Bekir Karlığa, 1972’de İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nden, 1977’de İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. Fakültedeki görevine, Yüksek İslam Enstitüsü döneminde, 1977 yılında Felsefe ve Mantık asistanı olarak başladı. 1980 yılında İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde İslam Kaynakları Işığında Pythogoras ve Pre-Sokratik Filozoflar adlı teziyle doktor oldu. Yüksek İslam Enstitüsü’nün fakülteye dönüştürülmesinden sonra…

15 Şubat 2016

Dinin toplumda evrilen rolünü ve bunun moderniteyle olan ilişkisini bir çerçeveye oturtmada çokça kullanılan yollardan biri din ve bilim, inanç ve akıl ya da gelenek ve ilerleme gibi bir dizi -sözde çatışan-ikilikler öne sürmektir. Bazı siyasi ve entelektüel çevrelerde, özellikle de bir süredir Batı medyasında ilgi görmekte olan, seküler ideolojinin militan ve ateist karakterli kesimleriyle…

11 Şubat 2016

Hümanizm ve milliyetçiliğin birbirlerine tamamen aykırı olduğunu düşünürüz, öyle değil mi? Hümanizm her insanda belli olumlu özelliklerin var olduğunu iddia eder, milliyetçilik ise belli bir grubu öne çıkararak diğer insanları kendi değer topluluğuna ait görmez. Hümanizm agresifliğe karşı mücadele eder; milliyetçilikte ise agresiflik serbesttir. Hümanizm tüm insanları kucaklayarak onları ortak değerleri paylaşan büyük bir topluluk…

05 Şubat 2016

Kim hümanizme karşı olabilir ki? Bu, insanlığa karşı olmakla, insanın kendisine karşı olmasıyla aynı şey olmaz mıydı? Bu elbette ki ilk elde, sizin “insan” sayılma şansına sahip olup olmamanıza, (ABD ve başka yerlerdeki mevcut protestolar açısından bakacak olursak) hayatınızın bir değer taşıyıp taşımadığına bağlıdır. Geç 20. yüzyıl ile erken 21. yüzyılda ortaya çıkan hümanizm eleştirisi…

27 Ocak 2016

Hümanizmle kastettiğim şey, evvela, birinin zihnini tarihsel ve rasyonel olarak derinden düşünmesini sağlamak amacıyla Blake’nin hayali kelepçelerini çözmeye teşebbüs etmek. Ayrıca, hümanizm diğer yorumcu, toplum ve dönemlerle bir toplumsallık bilinciyle sürdürülür. Bu nedenle üstüne basa basa söylüyorum ki yalıtılmış hümanist diye bir şey yoktur. Hümanizmin, insanlık tarihini çirkinleştiren insanlık dışı uygulama ve haksızlıklara karşı tek…

22 Ocak 2016

Günümüzde, bir terörist saldırısının ya da fundemantalist eylemlerin “ortaçağvari” olarak tanımlanmasının nedeni, Ortaçağ ve Rönesans periyotlarının arasındaki müphem tarihsel farklılıklara dayanmaktadır. Bunun arka planındaki düşünce; ortaçağ skolastisizminin dogmatik, dar görüşlü ve dinî taassup tarafından tanımlanmış olduğu iddiası iken, Rönesans ve dönemin hümanist düşünürlerinin daha aydınlanmacı, gelişime açık ve müsamahakâr olduğudur. Rönesans, Montaigne, Erasmus, Machiavelli, Petrarch…

18 Ocak 2016

Hümanizm, en dar anlamıyla, klasik literatürün çalışılması, yeniden canlandırılması, tercüme edilmesi ve 1450’den sonra da neşredilmesine adanmış bir İtalyan rönesans düşün hareketidir. Bu hareket 14. yüzyılın ortalarında Floransa’da başlamış, 1400’den sonra birçok İtalyan şehrine yayılmıştır. Kendine has şehirli aristokrasisi ile İtalya, hümanizmin neşet etmesi için gerekli zengin şehir kültürüne sahip tek bölgeydi. Rönesans devri Floransa,…

08 Ocak 2016

1. İnsan bu, meçhul Alexis Carrel (1873-1944) ünlü kitabının başlığına bu ilginç tabiri yerleştirmiştir: İnsan bu, meçhul (L’Homme, cet Inconnu, 1935). Vaktiyle pek çok dünya diline çevrilen, çok satan ve çok okunan bu kitap, sonradan Türkçeye de çevrilmiş ve bir dönemin hit kitapları arasındaki yerini almıştı. Müslüman çevrelerde, bilhassa bu çevrelerde iyi bilinen, adından sıkça…