Yazı Arşivi

Okuyucularımızın sizi tanıması amacıyla, İslam ve tasavvuf ile tanışmadan önceki hayatınızı bize kısaca anlatabilir misiniz? Üniversite eğitimim ve akademik yönelimim psikoloji alanındaydı. Fakat maneviyata karşı da ilgim vardı. Kendimi dünyanın en önemli dinî geleneklerine mensup hocalar ve rehberleriyle çalışırken buldum. Hasidik hahamlardan, Hristiyan mistiklerden, Budist rehberlerden, yogilerden, Amerikalı Kızılderililerden eğitim aldım. Japonya’da, belli aralıklarla gidip…

Felsefe ve mistisizm, hem ayrı hem de beraber düşünüldüğünde, uzun ve karmaşık bir tarihe sahiptir. Felsefe etimolojik olarak “hikmet sevgisi” demektir ve genellikle başlangıcını Antik Yunan’dan aldığı düşünülür. Buradaki manasıyla felsefe, insan aklının hayatın durumları üzerine nazar etmesi veya düşünmesi olarak anlaşılabilir. Bu tanımıyla felsefe, Sokrates’ten önce gelmiş olan Parmenides ve Heraklit gibi düşünürlerce (M.Ö….

Plotinus antik Batı felsefe geleneğinin en büyük düşünürlerinden biridir ve modern akademisyenlerce Yeni-Platonculuğun kurucusu olarak tanımlanmıştır. Yeni-Platonculuk Platon ekolünde bir akım olup, Platon’un talebelerinin (Eski Akademi) öğretilerinden farklıdır. Aynı zamanda, Yeni-Platonculuk erken dönem Roma İmparatorluğu’ndaki (“Orta” Platonculuğu olarak bilinen) Platonculuktan da farklıdır. Plotinus, M.Ö. 205 yılı civarında doğdu; yaşamına dair sahip olduğumuz kısıtlı bilgileri Plotinus’a…

Geçtiğimiz yarım yüzyıl boyunca, İngilizce konuşan ülkelerde yahut Avrupa’nın çoğu yerinde akademide felsefe çalıştıysanız, mistisizmden kesinlikle kaçınmak gerektiği şeklindeki bir yoruma muhatap olma ihtimaliniz yüksektir. Günümüz felsefecileri “mistik” kelimesini genellikle “irrasyonel,” “öte dünyalı” ve “sarhoş”un eş anlamlısı olarak kullanmaktadırlar. Bu durum mistisizme derin ilgi duyduğu düşünülen meşhur Batılı felsefecilerin uzun tarihçesi göz önüne alındığında çarpıcıdır….

Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede Hak Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan! Bir şeyin ne olduğunu anlayabilmek, onun için bize söylenen üzerinde düşünmekle tamamlanacak bir süreç değildir; söylenenin kime karşı söylendiğini dikkate alarak “muhalif” üzerinde düşünmek, bir şeyi anlayabilmenin olmazsa olmazıdır. Karşıtlar birbirlerinin tariflerini tamamlamadaki katkılarıyla birbirlerine hizmet ederler. İslam düşünce-bilim geleneğinde karşıtlık…

Ülkemizde postmodernizm 1980’lerden sonra sanatta ve edebiyatta ağırlığını hissettirmeye başladı ve sonraki yıllarda bu etki artarak devam etti. Önce eserler verildi, kuram ve eleştiri de eserleri takiben doğdu. Bu tartışmalara bağlı olarak postmodern edebiyatın nitelikleri neredeyse kesinlik derecesinde saptandı. Üstkurmaca, metinlerarasılık, parodi, pastiş, yazarın metne müdahalesi, mutfağın okura açılması ve okunan metnin kurmaca olduğunun göze…

Prof. Dr. Elmar Holenstein, 1964-1972 yılları arasında, Louvain/Leuven, Heidelberg ve Zürich üniversitelerinde felsefe, psikoloji ve dilbilimi alanlarında eğitim aldı. 1970 yılında Edmund Husserl’in fenomenolojisi üzerine yaptığı çalışma ile doktor, 1976 yılında da “Roman Jakobson’un Fenomenolojik Yapısalcılığı” başlıklı çalışması ile doçent oldu. 1977 ile 1990 yılları arasında Almanya’daki Bochum-Ruhr Üniversitesi’nde, 2002 yılına kadar da Zürich’teki ETH’de…

İyi filmlerin açılış sahneleri iyi romanların açılış cümleleri gibidir. Bize aslında eserin ruhunu, o ruhun tebellür ettirmeye niyetlendiği aslını ve özünü verir. 1981 yapımı, Karel Reisz tarafından yönetilen ve Meryl Streep ile Jeremy Irons’ın başrollerini paylaştığı Fransız Teğmenin Kadını/The French Lieutenant’s Woman adlı filmin açılış sahnesi tam da böyle: Bir İngiliz sahil kasabasının sisli bir…

Türk edebiyatında Tanzimat dönemi önemli “düzenlemeler”in yapıldığı, köklü değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Sarayın veya iktidarların başlattığı evrimler/devrimler Cumhuriyet döneminde zirveye ulaşır. Devrim ve değişimin kökeninde geri kalmışlık psikolojisinin yol açtığı bir taklit duygusu ve aşağılık duygusu vardır. Böyle bir duruş eşikteki insanın ruh hâlidir. Bu hâl, ne içeri girebilen ne de dışarı çıkabilen tereddütlü bir…

1531 yılında bir kuyruklu yıldız dört ay boyunca, her gün gökyüzünde görülmüştü. Daha sonraları “Halley” adı verilecek olan bu tuhaf gök cismi, 16. yüzyılda onu gören her kültür çevresinde farklı yorumlandı. Bir kısım Avrupalı Hıristiyanlar, Tanrı’nın bu uyarısı gereğince, fitnenin kaynağı olan sorumluları aramaya koyuldular. Bazı kilise büyükleri bu alışılmadık olayı, veba salgını ve türlü…