Kültür-Sanat


01 Nisan 2013

Alman Romantizmi denince bugün akla ilk gelen isimler kuşkusuz Schlegel Kardeşler’dir; romantik Alman zihnine bir “tapınak” inşa edip orada bir yeni “din” suretinde tecelli edecek olan bu akımın ritüellerini, ilkelerini inşa eden ve iflah olmaz bir şekilde bu “rüya”yı görmeye devam eden coşkulu gençler: Friedrich ve August Wilhelm Schlegel. Ünlü Alman şairi Wieland’ın tanımıyla “gözü…

01 Ocak 2013

Edebiyat tarihi araştırmalarında tekrarlanan bilgilere göre 18. yüzyılda Almanya’da klasisizme tepki olarak doğan romantizm akımı, ortaya çıktığı tarihten kısa bir süre sonra Mme de Stael aracılığıyla Fransız edebiyatına da geçmiş ve Fransız toplumunun millî karakterini biçimlendirecek kadar etkin bir gelişim süreci göstermiştir. Bununla beraber romantizmin “sanat, sanat içindir” görüşünü benimseyen kanadı zaman içinde parnasizm, sembolizm…

01 Ocak 2013

Bağımsız Kosova Cumhuriyeti’nin başkent Priştine’den sonraki ikinci büyük şehridir Prizren. Camileri, hanları, hamamları, çarşıları, çeşmeleri, köprüleri, kervansarayları, şirin Osmanlı evleri ve dar sokaklarıyla tipik bir Anadolu şehrini andırır. Bu haliyle onu Amasya, Bursa, Bilecik veya Safranbolu’dan ayırt edebilmekte zorlanabilir insan. Üç tarafı dağlarla çevrili, Şar Dağları’nın eteklerinde kurulmuş, tarihi çok eskilere dayanan kadim bir şehirdir….

01 Ocak 2013

Kış aylarından zemheriydi. “Kazma kürek yaktırır” cinsten yani, çok soğuktu. O kadar ki, Allah dostu sevenlerine sohbeti, mutad yerinde değil de, ocağın yandığı ve sacayak üzerinde çorbanın kaynadığı ocak başında yapıyordu. Kırklar, bu küçük mekana zar zor sığmışken, bir de biz kanat çırpıp önce hayata konup, sonra aşlığa kadar sokulup kendimize bir yer bularak, şimşir…

01 Ocak 2013

Türk edebiyatı, yaklaşık iki yüz yıl önce girdiğimiz ve o gün bu gündür adeta zehirli bir sarmaşık gibi toplumsal hayatımızın her noktasına yayılarak maddî ve manevî bütün değerlerimizi sürekli hırpalayan bir “medeniyet krizi” ile 19. yüzyılın ortalarından itibaren hem biçimsel hem de içerik bakımından yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Türk edebiyatının en önemli şahsiyetlerinden biri olan…

01 Ocak 2013

Edebiyatımızın çağdaşlaşma serüveni, süreklilik arz eden bir yapının zaman ve şartlar dahilinde kendini yenilemesi şeklinde vücuda gelen bir “akış” sürecinden ziyade bir inkar ve kopuş, ardından da eklektik bir montaj sürecini izler. Kaba hatlarıyla bu şekilde tanımlanabilecek sürecin içinde “sürekliliği” muhafaza etmeye çalışan gayretler elbette mevcuttur fakat bunlar genel yapıyı belirleyecek, ona rengini verecek nicelikte…

01 Ocak 2013

Philosophia perennis, son yüzyılda sistematize edilmiş bir kavram olmakla birlikte ilke düzeyinde kadim uzantıları olan bir düşünceyi anlatmaktadır. İrfanın büyük üstadlarının zımnî bir şekilde dile getirdiği bu düşüncenin formülasyonu Fransız mütefekkir René Guénon’un önderliğinde gerçekleştirilmiştir. Bu girişim Fritjof Schuon, Ananda K.Coomaraswamy, Lord Northbourne, W.N.Perry, Marco Pallis, Huston Smith, Titus Burckhardt, Martin Lings ve Seyyid Hüseyin…

01 Ocak 2013

Müzik, birçokları için bir eğlence aracı; bazıları için rahatlama vasıtası; kimileri içinse anlamlı ve ibadete yakın bir değer atfedilen bir sanat. Müziğe bakış ne kadar farklı olursa olsun, birçok dilde müziğin (kelime) anlamı aynıdır. Türkçe’de müzik, Osmanlıca’da mûsîki, İngilizce’de music, Almanca’da musik, İspanyolca’da musica… Bütün bu kelimeler eski Yunanca’daki mus sözcüğünden türemiştir. Mus ise nağme…

01 Ocak 2013

Türk Edebiyatı’nın genel bir tasnifi yapılırken, Tekke menşeli, tasavvufî içerikli edebiyat Tekke Edebiyatı olarak tanımlanır. Halk Edebiyatı’nın bir alt bölümü olarak tasavvur edilen bu edebiyat dili, kullanılışı, tercih ettiği nazım çekilleri ve hece ölçüsünü benimsemesi esas alınarak böyle isimlendirilir. Tekke Edebiyatı’nın ilk temsilcisi olarak kabul edilen Hoca Ahmet Yesevî, 11-12. yy’da Türkistan’da yaşamış bir Allah…

01 Ocak 2013

Geleneğimizde ‘‘şerefü’l-mekân bi’l-mekîn’’ yani ‘‘mekânın itibârı oraya yerleşenlerdendir’’ sözü mekânları algılamada önemli bir ölçüdür. Bu söz bir yönüyle bakışımızı, binâdan binâ edene çevirdiği gibi aynı zamanda o mekânın seçilişindeki manevî sâiki ve sonrasında zuhûr eden ahvâli, eşhâsı ve irfânı anlamaya da idrâklerimizi sevkeder. İşte İstanbul’un Tophâne semti de kendisinde karar kılmış Allah velîleri sebebiyle itibarlı…