Kültür-Sanat


01 Ocak 2013

Türk edebiyatı, yaklaşık iki yüz yıl önce girdiğimiz ve o gün bu gündür adeta zehirli bir sarmaşık gibi toplumsal hayatımızın her noktasına yayılarak maddî ve manevî bütün değerlerimizi sürekli hırpalayan bir “medeniyet krizi” ile 19. yüzyılın ortalarından itibaren hem biçimsel hem de içerik bakımından yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Türk edebiyatının en önemli şahsiyetlerinden biri olan…

01 Ocak 2013

Edebiyatımızın çağdaşlaşma serüveni, süreklilik arz eden bir yapının zaman ve şartlar dahilinde kendini yenilemesi şeklinde vücuda gelen bir “akış” sürecinden ziyade bir inkar ve kopuş, ardından da eklektik bir montaj sürecini izler. Kaba hatlarıyla bu şekilde tanımlanabilecek sürecin içinde “sürekliliği” muhafaza etmeye çalışan gayretler elbette mevcuttur fakat bunlar genel yapıyı belirleyecek, ona rengini verecek nicelikte…

01 Ocak 2013

Philosophia perennis, son yüzyılda sistematize edilmiş bir kavram olmakla birlikte ilke düzeyinde kadim uzantıları olan bir düşünceyi anlatmaktadır. İrfanın büyük üstadlarının zımnî bir şekilde dile getirdiği bu düşüncenin formülasyonu Fransız mütefekkir René Guénon’un önderliğinde gerçekleştirilmiştir. Bu girişim Fritjof Schuon, Ananda K.Coomaraswamy, Lord Northbourne, W.N.Perry, Marco Pallis, Huston Smith, Titus Burckhardt, Martin Lings ve Seyyid Hüseyin…

01 Ocak 2013

Müzik, birçokları için bir eğlence aracı; bazıları için rahatlama vasıtası; kimileri içinse anlamlı ve ibadete yakın bir değer atfedilen bir sanat. Müziğe bakış ne kadar farklı olursa olsun, birçok dilde müziğin (kelime) anlamı aynıdır. Türkçe’de müzik, Osmanlıca’da mûsîki, İngilizce’de music, Almanca’da musik, İspanyolca’da musica… Bütün bu kelimeler eski Yunanca’daki mus sözcüğünden türemiştir. Mus ise nağme…

01 Ocak 2013

Türk Edebiyatı’nın genel bir tasnifi yapılırken, Tekke menşeli, tasavvufî içerikli edebiyat Tekke Edebiyatı olarak tanımlanır. Halk Edebiyatı’nın bir alt bölümü olarak tasavvur edilen bu edebiyat dili, kullanılışı, tercih ettiği nazım çekilleri ve hece ölçüsünü benimsemesi esas alınarak böyle isimlendirilir. Tekke Edebiyatı’nın ilk temsilcisi olarak kabul edilen Hoca Ahmet Yesevî, 11-12. yy’da Türkistan’da yaşamış bir Allah…

01 Ocak 2013

Geleneğimizde ‘‘şerefü’l-mekân bi’l-mekîn’’ yani ‘‘mekânın itibârı oraya yerleşenlerdendir’’ sözü mekânları algılamada önemli bir ölçüdür. Bu söz bir yönüyle bakışımızı, binâdan binâ edene çevirdiği gibi aynı zamanda o mekânın seçilişindeki manevî sâiki ve sonrasında zuhûr eden ahvâli, eşhâsı ve irfânı anlamaya da idrâklerimizi sevkeder. İşte İstanbul’un Tophâne semti de kendisinde karar kılmış Allah velîleri sebebiyle itibarlı…

01 Ocak 2013

Meselenin vuzuhiyet kesbetmesi için önce kelimeleri tarif etmeli. “Mûsikî” ve “Kültür” denince ne anlıyoruz? Bu suale zemin teşkil edecek bir kâmus tarifi yapmak gerek. Zira Cemil Meriç’in veciz ifadesiyle, “Kâmus, namustur.” MÛSİKÎ- MÛSIKÎ: (Ar. mûsikî- Yun. Mousike, Mousa ‘‘sanat tanrıçası”) 1- İnsanın duygu ve düşüncelerinin seslerle ifade edildiği sanat, müzik. 2- Bu sanata ait eserlerin…

01 Ocak 2013

Dünyanın bütün sabahları geri dönüşsüzdür…“ der genç adam. Gece bitmiş sabah olmak üzeredir ve geriye sadece ümit kalmıştır. Yaşam geçmiştir ve yalnızca pişmanlık hissedilir. Yalnızlık. Ömrünü şöhret peşinde ve tutkusuzca geçirmiş olan adam, ustasının evini son defa ziyaret etmiştir. Yıllar boyunca ustasından ders alan adam, son bir ümitle sorar: „Hocam, sizden son dersinizi alabilir miyim?“…

01 Ocak 2013

Tekke kelimesi farsça olup, istinad edilecek, dayanak anlamındaki tekye kelimesinden türemiştir. Tarih boyunca kurum tekkenin yanısıra, zâviye, hankah, âsitane ve dergâh gibi birbirinden pek farklı anlamlara gelmeyen isimler de almıştır. Genel kabule göre ilk tekke birçok manastırın da bulunduğu Şam taraflarındaki Remle’de, bölgenin Hristiyan idarecisi tarafından Ebu Haşim el-Kufi (öl. 767) (1)için açılmıştır. İlk seyyahlardan…

01 Ekim 2012

Sanat nedir, sorusuna cevap vermek üzere çıkacağımız yolun girift oluşu, sanatı kavramaya dair çaba yürüten teorisyenlerin çokluğu kadar olacaktır. Her teorisyen, kendi sanat kuramını inşa ederken, nesnel yargılardan ziyade, biraz da meselenin özü gereği, öznel görüş ve duyumsamalarından hareket eder. Zira sanatın icra edilen bir ‘eylem’ olarak kendi sınırlarını belirlememiş oluşu, onun oluş hâlinin süreğenliğinden…