Dosya


03 Ocak 2017

Tarih metafiziği, tarihin anlamını, bu bağlamda da insanın kökenini, eylemlerini ve amaçlarını esas alarak dünyadaki varoluş şartlarını araştıran felsefe disiplinidir. Tarih metafiziği, insanın sahip olduğu niteliklerden ve bu niteliklerin tarihi süreci belirleyişlerinden hareketle insanın dünyadaki varoluşunu anlamlı ve bütünlüklü olarak temellendirmek amacındadır. Tarihin anlamı, insanın kökeni, tarihsel süreçte yaptıkları ve amaçları göz önünde bulundurularak temellendirilmektedir….

03 Ocak 2017

I. “Ahlak”, hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. “Yaratılış, seciye, tabiat, huy, karakter, mizaç” anlamları vardır ve bu anlamlarıyla Türkçeye de geçmiştir. Latincedeki mores (moral) ve Grekçedeki éthos (etik) sözcükleri de benzer anlamlar taşımaktadır. Bu anlamların hepsi, insan nefsinde bir şekilde yerleşmiş ve ortadan kalkması neredeyse imkânsız olan, nefsin “zorlamadan uzak, tabii ve yerleşik bir hâline”…

06 Aralık 2016

„Kendini bilmek” veyâ “Benlik bilgisi”, insânın var oluşundan başlayan en önemli arayıştır. Şüphesiz buradaki “kendini bilmek” sadece had bilmek, acizliğinin farkına varmak değildir. Kendini bilmek, insânın kendisi hakkında her yönüyle sorgulama yapmasıdır. İnsânı diğer canlılardan ayıran en açık özellik de budur. Çünkü diğer canlılarda bu sorgulamayı yapacak ne idrâk vardır ne de böyle bir ihtiyaç….

29 Kasım 2016

Batıda “Avicenna” olarak bilinen İbn Sînâ, İbn Rüşd ile beraber Avrupa Orta Çağı’na damga vuran İslam düşünürlerinden biridir. İbn Sînâ’nın eserlerinin Avrupa’da tanınmaya başlaması 1200’lü tarihlere rastlar. Bu durumda, Endülüs coğrafyasında, Toledo gibi şehirlerde Arapça eserlerin Latinceye çevrilmesi etkili oldu. Ancak Batılılar, İbn Sînâ gibi İslam filozoflarını yazıldıkları orijinal dil olan Arapçadan da okuyup incelediler….

25 Kasım 2016

Dârülfunûn İlahiyat Fakültesi profesörü Mehmed Ali Ayni (1869-1945), Dârülfunûn İlahiyat Fakültesi Mecmuası’nın ilk sayısında (3 Teşrinisani 1341/1925) yazdığı aşağıda sadeleştirmesini sunduğumuz “İlim ile Din Arasındaki Münazaa” başlıklı makalesinde, bilim ile din arasındaki çatışmanın kaynağını incelemeye çalışır. Müellif konuya dair birkaç seri makale yazacağını vadetmesine dair, bu ilk makalenin maalesef arkası gelmemiştir. Bu sebeple yazarın süregiden…

15 Kasım 2016

Teizm, Tanrı’nın âlim-i mutlak, kâdir-i mutlak ve salt iyi olduğunu, evreni yarattığını ve onu muhafaza ettiğini savunan felsefi görüşe denir. Hususi olarak İslam teizmi, Hristiyan teizmi, Yahudi teizmi gibi teizmlerden söz edilebilir. Peki başlığa çektiğimiz bir diğer kavram, (deneysel) “bilim” nedir? Bilimsel teoriden karmaşık fiziksel fenomenleri açıklayan sınanabilir teoriyi anlıyorsak bilimin bir doğa araştırması, açıklaması…

08 Kasım 2016

Büyük bir evrende, uzun bir zaman sürecinin içinde şimdi ve burada, küçük bir mekânda yaşıyoruz. Ne kadar fazla ayrıntı ile birlikte olduğumuzun farkında mıyız? Cisimler, hücreler, canlılar, olaylar, duygular, kurallar ve ilişkiler. Dokunduğumuz, baktığımız, tattığımız, kokladığımız, duyduğumuz dünyanın ne kadarını algılayabiliyoruz? Vücudumuzun her zerresinde olan bitenleri ne kadar biliyoruz? Ya hissettiklerimize ve beklentilerimize ne demeli?…

04 Kasım 2016

Markus Gabriel Felsefe, Platon ve Aristoteles’ten beri bilginin insanın sahip olduğu mükemmel bir zihinsel durum olduğunu varsaymaktadır. Aristoteles Metafizik isimli eserinin başında bütün insanların doğası gereği bilmek istediklerini söylemektedir. Platon Theaitetos diyoloğunda ortaya bir bilgi teorisi, kanonik özellikte bir epistemoloji koyan ilk kişi olmuştur. Ancak genel olarak, “felsefe” kavramının da ifade ettiği gibi ilahî hikmet…

02 Kasım 2016

Modern/ultra-modern çağlar, bilgi ile hakikat arasındaki bağların kopmaya yüz tuttuğu zamanlar oldu. Bir yandan nicelik açısından ve her birinin belirli bir pra(gma)tik uygulama/çıkar değeri olan “bilgiler” çoğalırken; öte yandan, o bilgilerin insanın hakikat arayışında nereye yerleşebileceği meselesi gittikçe belirsizleşti. Bilgi yığını, kendisine ruhunu ve ilkesini verecek olan asıl bilginin hakemliği olmayınca, giderek gücün, iktidarın ve…

01 Kasım 2016

Bütün düşünme faaliyetleri bir bağlamın içinde meydana gelir. Bir medeniyetin etraflı bağlamına ise çoğunlukla “dünya görüşü” denir. Dünya görüşü, o medeniyet için normatif olan düşüncenin sınırlarını ve kalıbını temin eder. İnsanların büyük bir çoğunluğu bu dünya görüşünü hazır bir şekilde kabul ve bunun sağladığı düşünce kalıplarına riayet ederler. Kendi dünya görüşlerinin sağladığı hakikatlerin altında yatan…