Yazı Arşivi

29 Ekim 2017

İbnü’l-Vakt Olarak İnsan İnsanın geçmiş ve gelecekle ilişkisi «şu an»ın yitirilmesiyle birlikte başlayan bir süreçte oluşuyor. Muhakkikler insanı ibnü’l-vakt olarak tanımlamışlardı. İbnü’l-vakt olmanın ne anlama geldiği meselesini anlamamız, geçmiş ve gelecekle ilişkili temsil biçimlerimize de sirayet edeceği için hayati önemdedir. Kuşeyrî risalesinde “… Zira sufiler vakit için ‘iki zaman arası, yani geçmiş ve gelecek gibi…

26 Ekim 2017

Mesihçi düşünceye dair her yaklaşım gelecek meselesini de ciddi ciddi ele almalıdır. Çünkü mesihçi yaklaşım yalnızca bir kurtarıcının geleceğine dair umudun topraklarında var olabildiği için belirli bir geleceğin varlığının, bir umudun veya umutsuzluğun, gerçekleşme veya hüsranın olanak ve olanaksızlığına dair derin bir kavrayış da sağlar. Söz konusu bağlantının önemi, Gershom Scholem’in “Yahudilikteki Mesihçi Fikre Doğru”da…

23 Ekim 2017

İslam itikadını konu alan ve doğru anlaşılması için çaba sarf eden kelâm ilmi, insanın en önemli ihtiyacı olan inanmayı, onun yaratıcı ve diğerleri ile irtibatını dikkate alarak en sahih biçimde açıklamaya çalışır. Böylece varlık, bilgi ve değer ya da yaratıcı, tabiat ve insan arasında kulun dünyevi ve uhrevi kazanımlarını dikkate alan nitelikli bir bağ kurmaya…

20 Ekim 2017

Söz vermek dil ile insan arasındaki tuhaf ilişkiyi en bariz gösteren dil edimlerinden biri. Söylenilen her sözün bir ağırlığı vardır ve söyleyenini bağlar ancak söz vermek sanki bunlar arasında en ağır olanı gibidir çünkü sözü tutmanın ne kadar zor olduğunu hepimiz biliriz. Söz vermekle söze bağlanır ve onun çekim alanına gireriz, bilerek ve isteyerek kendimizi…

18 Ekim 2017

20. yüzyılın başında “Gelecek” tüm zamanı çekip çeviren, şimdi ve maziyi kendisine alet etmiş bir heyuladan farksızdı. İlerlemenin yegane dikkate ve yaşanmaya değer yaşam formu hâline gelişi modernliğin şiarlarından. Mazi, atılımdan atılıma koşulan bu yaşam tarzında eski ve doğası gereği yetersiz kalmış atılım denemelerinin yığıldığı alana dönüşürken, şimdiki zaman atılımı gerçekleştirmek için çok az vaktimizin…

16 Ekim 2017

Afrikalı muhayyile, modern Avrupa toplumlarının sömürüsü neticesinde şekillendiği için ütopya türünü kendine has üslubu ve meseleleriyle yeniden üretmiştir. Ütopya özelliğine sahip eserler önemli oranda ya sömürge öncesi Afrika fikrini geleceğe taşıma ve alternatif tarihler yazma vazifesi görmüştür ya da sömürge zihniyetini ve mirasını aşıp Afrikalı kimliğin inşasına çalışmıştır. Burada öncelikle Afrika edebiyatı kavramına kısaca bakacağız…

13 Ekim 2017

Evrensellik arayışları iki yüzyılı aşkın bir süredir Yahudiliğin gündeminde. Avrupa Yahudilerinin gettolarını bırakarak kamusal alana dâhil olmaya başladıkları 18. yüzyıl sonlarından günümüze dek Yahudiliğin sınırlandırıcı kimliğini evrensel insanlık nosyonuyla uzlaştırma arayışları doğrudan ya da dolaylı olarak pek çok siyasi ve felsefi tartışmanın kapısını araladı. Her ne kadar Yahudilikleri çoğu zaman göz ardı edilse de 19….

11 Ekim 2017

Tıpkı geçmiş ve şimdiyle olduğu gibi gelecekle de hem kişiler hem de toplumlar olarak layıkıyla ilişki kurma yolunu anlamak için önce bizzat “zaman” kavramını incelemeliyiz. Zamanın bu önceliği önemlidir; yalnızca mantıksal açıdan değil ayrıca bireye ilişkin bilimler ve çözümlemeler metafiziksel ilk ilkelere dayanmak durumunda olduğu için ve zaman varoluşun temel kategorilerinden biri olduğu için de….

09 Ekim 2017

İslam felsefesinde tarih tasavvuru ifadesi, ilk bakışta felsefeye yeterince aykırı görünür. Zira İslam felsefesi, en azından hâkim felsefi öğretileriyle Yeni Eflâtuncu Meşşâîliğin bir devamıdır. Bu gelenekte teorik ve pratik felsefi öğretilerin tarihsel bir kavrayışı amaçlanmaz. Fizikten metafiziğe bilginin ahlakıyla da donanarak yükselmesi beklenen filozofun felsefi kavram ve önermeleri, teorik seviyede kavraması amaçlanır. Fakat herhangi bir…

06 Ekim 2017

Catherine Malabou Alman İdealizmi” ismi metafiziğin Kantçı eleştiriden sonra geçirdiği değişim ve dönüşümü tanımlar. Esas kahramanı Hegel olan metafiziğin İdealizme dönüşme süreci yalnızca bir isim değişikliğinden fazlasıdır ve hem form hem içerik bakımından bütün bir alanın radikalleşmesini beraberinde getirmiştir. Bu radikal mutasyon Hegel’in sentetik a priori sentez ve a priori yargılara dair olan düşüncelerinde ortaya…