Yazı Arşivi

03 Temmuz 2023

Havva Yılmaz   Orta sınıf eleştirisi 1990 sonrası palazlanan Yeni Türk Sineması filmlerinin önemli temalarındandır. Türk sinemasının küreselleşmeye yönelik ilk adımlarını attığı 1980 sonrası dönemde yetişen yönetmenlerin, 1990’ların sonları ve 2000’lerin başlarında çektikleri filmlerle kendini gösteren Yeni Türk Sineması, Yeşilçam melodramlarının aksine mutlu sonları garantilemeden, çeşitli bireysel ve toplumsal konulara değinir. Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge…

03 Nisan 2023

Asım Cüneyd Köksal* İç İçe Geçmiş Hürriyet Tasavvurları Ahmet Hamdi Tanpınar’ın zengin ve çok katmanlı bir okuma deneyimi sunan Huzur romanının bir yerinde, İhsan karakteri doğu ve batı medeniyetlerini mukayese eder. İhsan, Müslümanlıkta ilk günah fikrinin olmayışı ve cennetten kovulma hadisesinin Hıristiyanlıktaki kadar üzerinde durulmamasının teolojiden sanata kadar her sahada tesir yaptığını biraz da hayıflanarak…

03 Nisan 2023

James R. Williams* Taş basamak nemli ve rahatsız. Her iki yanımıza oturmaya geliyorlar. Gözlerinde göz yaşartıcı gazdan kalıntılar; ikisi de ağlıyor. Burun delikleriniz yanıyor. Meydandan yükselen çığlıklar ve kalkan darbeleri duyulabiliyor. Bu gerçekleşen nasıl bir olay? Oldukça aşınmış bu taş basamak pek çok çağ gördü ve daha fazlasını görecek. Bazıları korkunç, diğerleri neşeli çağlar. Özgürlükten…

03 Nisan 2023

Harun KUŞLU* Mantık İslam düşünce tarihindeki gelişmelerin neticesinde dinî ilimler arasında sağlam bir şekilde yer edinebilmiş felsefi bir disiplin olsa da eleştiriye konu olmaktan kurtulamamıştır. Din ilimlerinin bazı mütehassısları kendilerinin mantık karşıtı tutumlarını muhtelif gerekçe ve söylemler yoluyla ortaya koydular. Yöntem ilimlerinden olması hasebiyle İslam dünyasına intikal ettiği ilk dönemlerden itibaren nahivle karşı karşıya konumlandırılmış…

03 Nisan 2023

Kübra Bahçi Var olanların ilkesi ve bu ilkenin illet olma tarzı varlığın, doğanın ve insanın temel yapısını ve özelliklerini belirler. Bu nedenle her şeyin illeti olana dair tasavvur varlık, doğa ve insana dair tasavvuru da biçimlendirir. İslam düşünce tarihinde varlığa ve var olanın ilkesine dair araştırma yapan iki zümre, filozoflar ve kelamcılar, tam da bu…

03 Nisan 2023

Söyleşi: Burcu Bayer Zeynep Yılmaz Gemuhluoğlu, İslam Düşüncesi, Hermenötik, Dil Felsefesi ve Sanat Felsefesi alanlarında çalışmakta ve 2003’den bu yana Marmara Üniversitesi, Din Felsefesi Anabilimdalı’nda görev yapmaktadır. Gemuhluoğlu ayrıca Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde “Sanat Felsefesi ve Estetik”, “İslam Sanat Düşüncesi” dersleri vermektedir. Hocam merhabalar, öncelikle söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İlk olarak…

03 Nisan 2023

Ekrem Demirli Giriş Yerine: “Nerede” Sorusunun Asliliği Yer ve mekân hadiseler ve nesneler hakkındaki merakımızı şekillendiren “nerede” sorusunun kaynağıdır. Zihnimiz eşyaya “nerede” diye yöneldiğinde, herhangi bir şeyin veya hadisenin mutlaka bir mekânda bulunabileceğini düşünmüş, yersiz ve mekânsız kalmayı reddetmiş, bir şeyi bilmeyi bir yerde bilmek diye düşünmüş demektir. “Nerede” sorusu zihnimiz o kadar kesin bir…

03 Nisan 2023

Emre Şan* Sabah Ülkesi’nin 74. sayısında yayınlanan “Bernard Stiegler, Fenomenoloji ve Antropoloji” başlıklı makale, belli bir tür gramatizasyon olarak yazı sorusuyla sonlanmıştı. Bu makalede insanın bilişsel yetilerini sözlü iletişimden çok daha farklı bir biçimde etkileyen dijital mekândaki yazı meselesini ele almak istiyorum. Şu hâlde dijital yazı çağında felsefe ve teknoloji arasındaki ilişkiyi nasıl betimleriz? Yukarıda…

03 Nisan 2023

Burhanettin Tatar* İnsan bilincinin kurgusu ve el ürünü (artefact) olarak duvar, köy, kasaba ve şehir denilen mekânların kurucu bir unsurudur. Köy, kasaba ve şehir –yapısal olarak– kayda değer oranda “daha az duvar” ve “daha çok duvar” miktarı ile birbirinden farklılaşır. Zira günümüz şehirlerinde oda, ev, bina, sokak, cadde, park gibi kelimeler neredeyse bütünüyle “duvarlar-arası mekânlar…

03 Nisan 2023

Hasan Sevil* Sufiler bütün mahlukatı olduğu gibi mekânı da Yaratıcıya nispetle anlamaya çalışırlar. Sufilerin zaviyesinden bakıldığında, eşyanın, yani kâffe-i mahlukatın tamamının geçici olduğunu kabul etmek icap eder. Kur’ân-ı Kerîm’de de beyan edildiği üzere, mahlukat fânidir ve sadece O’nun veçhi baki kalacaktır.[1] Yaratılmışların üzerinde bu anlamda bir fena ve geçicilik mührü vardır. Ezelî ve ebedî olan…