Arama Sonuçları: Ara.

Muhammet Esat Tiryaki[*] Giriş Günümüzde kent, farklı geçmişlere sahip kişilerin karşılaşmaları için merkez olmaya devam etmektedir. Çeşitlilik ve çok kültürlülükle ilişkilendirilen karşılaşmalar kent mekânında yoğunlaşır. Kent mekânı, Henri Lefebvre’nin öne sürdüğü gibi ‘karşılaşmalar alanı’ olarak öne çıkar.1 Ancak, karşılaşmalar alanı olarak kentte, her zaman olumlu çağrışımlar uyandıran ilişkiler söz konusu olmaz, bilakis karşılaşmalar kaygı, anlaşmazlık…

Selman Bayer Sezai Karakoç Hatırat’ında Elâzığ Maden’de geçen erken çocukluğunda yaşadığı bir anısından söz eder. İki yaşındadır. Evde yalnızdır. Salondayken birdenbire yarı karanlıkta cinlerin sökün ettiğini fark eder. O kadar kalabalıktılar ki korkar, şaşırır. Kadınlar, çocuklar, epey renkli ve süslü elbiseler giymişler. Çalgılar, eğlenceler içinde düğün yapmaktadırlar. Şairin hatırladığına göre gelin götürmektedirler. Karakoç hatırasını naklettikten…

Gökhan Duman Yarım asırdan fazladır, yılın aynı vakitlerinde, Avrupa’nın farklı şehirlerinde, birbirinden uzak ama birbirine benzer telaşlar yaşanır. Temmuz… Günlerce, haftalarca beklenen, sayısız kez hayali kurulan “o” kavuşma mevsiminin habercisi… Her yıl yaz aylarında Avrupa’nın türlü şehirlerinden Anadolu’ya uzanan yolun adıdır “Sıla Yolu.” Bu uzun yol her şeyden önce bir göç yoludur. Üzerinde taşıdığı yalnızca…

Halil Aydınalp* Ruhlar âleminde yaşamıyoruz. Dinî ya da din dışı, hayat, kaçınılmaz biçimde dünyevi süreçler içinde şekilleniyor. Dinî telakkilerin dünyayı, dünyevi süreçlerin ise dindarlığı etkileyeceği açıktır. Fakat insan, aynı zamanda, dünyaya ait olandan soyutlanmaya çalışarak kutsalla bütünleşme arayan bir varlık; dolayısıyla insan dünyevi süreçler içinde kendi ruhsallığını ve tinselliğini kaybetmemeye çalışıyor. Ruh-beden, madde-mana, akıl-gönül, din-dünya…

Yasin Ramazan* Elinizde bir iş (veya bir ödev) varsa, teslim tarihi yaklaşırken kaygınızın artması normaldir. İşin ilerleme durumuna göre kaygı çok yüksek veya daha düşük olabilir. Aynı şekilde kendi performansınızı veya istenen işin mahiyetini de göz önünde bulundurmanızdan kaygı düzeyi de farklı şekillerde etkilenecektir. Düşünün ki, yaptığınız işin aslında istenen şey olmadığını düşünüyorsunuz. Bu durumda…

KONUŞ BENİMLE Yazar: Nigel Warburton* 1913’te filozof Ludwig Wittgenstein, Cambridge’teki meşguliyetlerden ve dikkat dağıtan şeylerden kaçarak Norveç’te bir münzevi hayatı yaşamaya başladı.1Bu makalenin aslı Aeon’da yayınlanmıştır: https://aeon.co/essays/without-conversation-philosophy-is-just-dogma Orada kendisini tanıyan yoktu ve bu sayede mantık üzerine çalışmalarına odaklanabiliyordu. İşe yaradı da. Bergen şehrinin 200 mil kuzeyindeki uzak bir köy olan Skjolden’de bir süre postane yöneticisinin…

Yazar: Mohammed Rustom* Mevlânâ’nın kalbin inkişafı ve manevi hayat hakkında söylemek durumunda kaldığı şeyleri söylemesinden, ayrıca aşka dair o ince mısralarını yazmasından önce Arap ve Fars sufi geleneklerinde kendisini önceleyen pek çok üstat vardı. İran tasavvufunun en büyük yazarlarından biri de Ahmed Gazzâlî’nin (ö. 1126)11 Yaşamı ve düşüncesi hakkında hoş bir giriş şurada bulunabilir: Joseph…

Yazar: Anthony F. Shaker Ömürlerinin önemli bir kısmını milyonlarca yıllık yaşamsal çevre değişimleri hakkında veriler toplamakla geçiren bilim insanları, insanların son yıllarda bir gezegenin cevherini hangi hızda ve ölçüde küle çevirdiğini gösteren ayrıntılı bir resim sunuyorlar. İklim politikasındaki toplu duyarsızlık bir yana, uzmanlıktan mahrum olan çoğumuz insanlığın yapıp ettiklerinde bir şeylerin yolunda gitmediğini zaten fark…

“Kalbin Fenomenolojisi” Kadir Filiz ve Abdullah Başaran Amerikalı felsefeci Anthony Steinbock günümüzde fenomenolojinin ön önemli temsilcilerinden biridir. Uzun yıllar Güney Illinois Üniversitesi Carbondale’de görev yapan Steinbock, şu an Stony Brook Üniversitesi felsefe bölümünde hocalığa devam etmektedir. Amerika, Almanya ve Fransa’da felsefe eğitimi gören fenomenolog altı kitap ve birçok makale kaleme almıştır. Kendi üniversitesindeki Fenomenoloji Araştırma…

Yazar: Dipesh Chakrabarty* Ekonomistleri bir yana bırakırsak – zaten çoğu, kendini sosyal bilimciden çok bilim insanı olarak görüyor– yorumlayıcı sosyal bilimler ve beşerî bilimler iklim değişikliği krizine karşılık vermede ekseriyetle ağır davrandılar, davranıyorlar. Bu durumun nedenini açıklamak zor olmasa gerek. Her şeyden evvel, iklim bilimcilerin seslerini siyasetçilere ve siyasete yön verenlere duyurması uzun zaman aldı….