Yazı Arşivi

01 Ocak 2013

Kış aylarından zemheriydi. “Kazma kürek yaktırır” cinsten yani, çok soğuktu. O kadar ki, Allah dostu sevenlerine sohbeti, mutad yerinde değil de, ocağın yandığı ve sacayak üzerinde çorbanın kaynadığı ocak başında yapıyordu. Kırklar, bu küçük mekana zar zor sığmışken, bir de biz kanat çırpıp önce hayata konup, sonra aşlığa kadar sokulup kendimize bir yer bularak, şimşir…

01 Ocak 2013

İslam ile Kadim Mirasın Karşılaşması: Tercümeler Olmasaydı Ne Olmazdı? İslam’ın kendi dışındaki dünyayla ilişkisini ve özellikle tercümeler yoluyla gerçekleşen karşılaşmaların neticelerini doğru anlamak için bir varsayım kurgulayabiliriz: Harici amiller olmasaydı İslam’da bilim ve düşüncenin istikameti nasıl olurdu? Başka bir ifadeyle Grek felsefesi, Hristiyan ilahiyatı, İran geleneği, Hint bilim ve düşüncesi Müslümanlarca tanınmamış olsaydı, İslam’da bir…

01 Ocak 2013

Türk edebiyatı, yaklaşık iki yüz yıl önce girdiğimiz ve o gün bu gündür adeta zehirli bir sarmaşık gibi toplumsal hayatımızın her noktasına yayılarak maddî ve manevî bütün değerlerimizi sürekli hırpalayan bir “medeniyet krizi” ile 19. yüzyılın ortalarından itibaren hem biçimsel hem de içerik bakımından yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Türk edebiyatının en önemli şahsiyetlerinden biri olan…

01 Ocak 2013

Edebiyatımızın çağdaşlaşma serüveni, süreklilik arz eden bir yapının zaman ve şartlar dahilinde kendini yenilemesi şeklinde vücuda gelen bir “akış” sürecinden ziyade bir inkar ve kopuş, ardından da eklektik bir montaj sürecini izler. Kaba hatlarıyla bu şekilde tanımlanabilecek sürecin içinde “sürekliliği” muhafaza etmeye çalışan gayretler elbette mevcuttur fakat bunlar genel yapıyı belirleyecek, ona rengini verecek nicelikte…

01 Ocak 2013

Philosophia perennis, son yüzyılda sistematize edilmiş bir kavram olmakla birlikte ilke düzeyinde kadim uzantıları olan bir düşünceyi anlatmaktadır. İrfanın büyük üstadlarının zımnî bir şekilde dile getirdiği bu düşüncenin formülasyonu Fransız mütefekkir René Guénon’un önderliğinde gerçekleştirilmiştir. Bu girişim Fritjof Schuon, Ananda K.Coomaraswamy, Lord Northbourne, W.N.Perry, Marco Pallis, Huston Smith, Titus Burckhardt, Martin Lings ve Seyyid Hüseyin…

01 Ocak 2013

Müzik, birçokları için bir eğlence aracı; bazıları için rahatlama vasıtası; kimileri içinse anlamlı ve ibadete yakın bir değer atfedilen bir sanat. Müziğe bakış ne kadar farklı olursa olsun, birçok dilde müziğin (kelime) anlamı aynıdır. Türkçe’de müzik, Osmanlıca’da mûsîki, İngilizce’de music, Almanca’da musik, İspanyolca’da musica… Bütün bu kelimeler eski Yunanca’daki mus sözcüğünden türemiştir. Mus ise nağme…

01 Ocak 2013

Dünyanın bütün sabahları geri dönüşsüzdür…“ der genç adam. Gece bitmiş sabah olmak üzeredir ve geriye sadece ümit kalmıştır. Yaşam geçmiştir ve yalnızca pişmanlık hissedilir. Yalnızlık. Ömrünü şöhret peşinde ve tutkusuzca geçirmiş olan adam, ustasının evini son defa ziyaret etmiştir. Yıllar boyunca ustasından ders alan adam, son bir ümitle sorar: „Hocam, sizden son dersinizi alabilir miyim?“…

01 Ocak 2013

Ömer Tuğrul İnançer, Tekke ve Tekke Musikisi denilince akla gelen birkaç isimden biri, belki de başlıcası. Halen Türk Tasavvuf Musikisi ve Folklorunu Araştırma ve Yaşatma Vakfı başkanlığını yürüten İnançer ile tekkeleri konuştuk. Musiki, İslamiyet’te türü ve icra biçimi yönünden dinleyende insani değerleri alçaltıcı duygular uyandırıyorsa ‘‘lehv’’, yani vakti boşa harcamak, hatta haram sayılmış, bununla birlikte…

01 Ocak 2013

Meselenin vuzuhiyet kesbetmesi için önce kelimeleri tarif etmeli. “Mûsikî” ve “Kültür” denince ne anlıyoruz? Bu suale zemin teşkil edecek bir kâmus tarifi yapmak gerek. Zira Cemil Meriç’in veciz ifadesiyle, “Kâmus, namustur.” MÛSİKÎ- MÛSIKÎ: (Ar. mûsikî- Yun. Mousike, Mousa ‘‘sanat tanrıçası”) 1- İnsanın duygu ve düşüncelerinin seslerle ifade edildiği sanat, müzik. 2- Bu sanata ait eserlerin…

01 Ocak 2013

Türk Edebiyatı’nın genel bir tasnifi yapılırken, Tekke menşeli, tasavvufî içerikli edebiyat Tekke Edebiyatı olarak tanımlanır. Halk Edebiyatı’nın bir alt bölümü olarak tasavvur edilen bu edebiyat dili, kullanılışı, tercih ettiği nazım çekilleri ve hece ölçüsünü benimsemesi esas alınarak böyle isimlendirilir. Tekke Edebiyatı’nın ilk temsilcisi olarak kabul edilen Hoca Ahmet Yesevî, 11-12. yy’da Türkistan’da yaşamış bir Allah…