Yazı Arşivi

01 Nisan 2013

Sultan III. Selim Prusya Kralı’na hitaben yazdığı mektupta, Berlin’e gönderdiği ilk daimi elçisini şöyle tanıtıyor: “ ..mârifetleri tecrübeyle sâbit, mertliğiyle mâruf, dürüst ve asîl insanların medâr-ı iftiharı, övülmeye lâyık ve Allah’ın lûtf-u inâyetiyle fazîletli Ali Aziz Efendi’yi.. gerekli yetki ve ödevlerle yüceltmiş bulunmaktayız.” Mektub muhattabına verilmiştir. Daimi elçi emrindekilerle birlikte iş başındadır ve maksad hasıl…

01 Nisan 2013

Trajedi neden hep ‘‘sevimli’’ gelir izleyicilerine? Özellikle de seyirci olunan/kalınan bir dehanın trajedisiyse. Sadece tiyatro sahnesindeyken değil, dekor hayatken de. Aristo haklı mıdır tiyatronun seyirciler üzerindeki arındırıcı (katarsis edici) etkisi hususunda? Belki de… Başkalarının ızdırabı hep çekicidir, izleyen ızdıraptan yeterince uzakken, emniyetteyken. Acımak bizi yüceltir adeta, bizi, yani ham ervahı. Acınacak birilerinin olması çevremizde daima…

01 Nisan 2013

Goethe’nin bütün eserleri arasında Faust, bir katedralin gotik kulesi gibi yükselir. Bu şaheserin ana fikrini aşk teşkil eder. Goethe üç farklı aşk anlayışını mevzubahis eder eserinde ve kahramanı Faust’a bu üç aşkı yaşatır. Mephisto’nun bütün gayreti aşkı sırf şehvet seviyesine düşürmek, aşkın ilahî tarafının görülmesine mani olmaktır. Oysa Faust, süfli şehvet aşkından, dünyevî aşka ve…

01 Nisan 2013

Alman Romantizmi denince bugün akla ilk gelen isimler kuşkusuz Schlegel Kardeşler’dir; romantik Alman zihnine bir “tapınak” inşa edip orada bir yeni “din” suretinde tecelli edecek olan bu akımın ritüellerini, ilkelerini inşa eden ve iflah olmaz bir şekilde bu “rüya”yı görmeye devam eden coşkulu gençler: Friedrich ve August Wilhelm Schlegel. Ünlü Alman şairi Wieland’ın tanımıyla “gözü…

01 Nisan 2013

Alman Romantizmi’nin, 1797 ve 1802 yılları arasındaki dönemde Erken Romantizm (Frühromantik) olarak anılan ve Berlin’de ortaya çıkıp, sonrasında Jena’ya yerleşen ilk grubu içinde, kardeş olan August Wilhelm Schlegel ve Friedrich Schlegel, romancı Ludwig Tieck, doğa filozofu Schelling, teolog Schleiermacher, sanat tarihçisi Wackenroder, Novalis takma adını kullanan şair ve filozof Hardenberg ve Hörderlin gibi isimler sayılabilir….

01 Ocak 2013

Muhammed İkbal, Peyam-ı Maşrık başlıklı eserinde Hegel’in felsefesine önemli bir tenkit yöneltir. İkbal’in bu kritiği Hegel’in muazzam felsefi sistemine yöneltilmiş en esaslı ve tutarlı tenkitlerden biridir. Hegel’in sisteminin kalbine hedefleyen istihzayla karışık bu şairane kritik, filozofun tefekkür binasını temellerinden sarsacak güçtedir. Şöyle diyor İkbal, “Hegel” başlıklı şiirinde: Her ne kadar düşüncesinin bakir kızı gelinler gibi…

01 Ocak 2013

Saatçi, pil deǧiştirirken, karın yerde kalmasını isterdim, diyor. Dışarıda, parke taşların ve yaya yolunun üzerinde ince bir tabaka, çizmelerimin tabanında çamur ve kum. Bir sansasyonun olmasını şiddetle arzuluyor deǧilim. Kapımın önünde bir ölü martı yatıyordu, karnı, keskin gagalarca yırtılmış. Hayvanın cenazesini kaldırmayı ev bakıcısı üstlendi. Kırışıkları düzelten kremi kullanmayı umursamayan iki dinç hanımefendi; Birisi evin…

01 Ocak 2013

Edebiyat tarihi araştırmalarında tekrarlanan bilgilere göre 18. yüzyılda Almanya’da klasisizme tepki olarak doğan romantizm akımı, ortaya çıktığı tarihten kısa bir süre sonra Mme de Stael aracılığıyla Fransız edebiyatına da geçmiş ve Fransız toplumunun millî karakterini biçimlendirecek kadar etkin bir gelişim süreci göstermiştir. Bununla beraber romantizmin “sanat, sanat içindir” görüşünü benimseyen kanadı zaman içinde parnasizm, sembolizm…

01 Ocak 2013

Bağımsız Kosova Cumhuriyeti’nin başkent Priştine’den sonraki ikinci büyük şehridir Prizren. Camileri, hanları, hamamları, çarşıları, çeşmeleri, köprüleri, kervansarayları, şirin Osmanlı evleri ve dar sokaklarıyla tipik bir Anadolu şehrini andırır. Bu haliyle onu Amasya, Bursa, Bilecik veya Safranbolu’dan ayırt edebilmekte zorlanabilir insan. Üç tarafı dağlarla çevrili, Şar Dağları’nın eteklerinde kurulmuş, tarihi çok eskilere dayanan kadim bir şehirdir….

01 Ocak 2013

Osmanlı bilgini Taşköprülüzāde, Miftāh el-saāde ve misbāh el-siyāde adlı eserinde, insana dair ne varsa, ancak ve ancak bilgiyi kendine hāssa kılmasından (…ve mā-zāke illā li-ihtisāsihi bi-ilm) kaynaklandığını söyler. Başka bir deyişle, bilgi, insanı beşer olmaktan insan olmaya taşıyan, insan kılan en önemli özelliktir. Bu nedenle, Hz. İnsan’ı eskilerin ve yenilerin bilgisini kuşatan (cāmi ulūm el-evvelīn…