Yazı Arşivi

01 Temmuz 2017

Klasik metafizik şöyle bir çelişki üzerine kuruluydu:  Herkesin inkâr edemeyeceği kadar kesin ve açık bir şey olan varlık bilgisi üzerinden inşa edilen metafizik sadece özel kabiliyetli bazı insanlar tarafından anlaşılabilir veya yapılabilir. Her birey kesin bilginin ilkesi olacak varlık bilgisine sahip ise inşa edilen bilimin anlaşılması niçin zordu? Herkesin bedahetle bildiği ilkeden seçkinci bir bilim…

01 Temmuz 2017

İkonoloji üzerine 1986 yılında yayımladığı kitapta W.J.T. Mitchell ikonolojinin işlevini “imge, metin, ideoloji”2 terimlerini kullanarak açıkladı. Bild-Anthrologie kitabımda ben de bir terimler üçlüsü kullandım; bariz sebeplerden dolayı imge benim üçlümde de yer aldı, fakat aracı ortam [Medium] ve beden [body] terimleriyle çerçevelenmiş olarak.3 Bu tercih Mitchell’in bakış açısını geçersiz kılma gibi bir niyet taşımıyor. Daha…

01 Temmuz 2017

Uluhiyetten Rubûbiyete Arapça “resul” kelimesi, lügatte “elçi”, dinî ıstılahta ise “Allah’ın elçisi” manasına gelir. Bu takdirde hemen şu soru akla gelir: Allah niçin elçi gönderir? Bunun için Allah/âlem ve uluhiyet/rubûbiyet münasebetinin keşfiyle risaletin ontolojisini çıkarmaya ihtiyaç vardır. Arapçada aynı “‘-l-m” kökünden gelen ve harekesiz olarak aynı yazılan “‘alm-âlem-‘ılm” (varlık-dil-bilgi) kelimelerinin de gösterdiği gibi, bilgi varlığın…

01 Temmuz 2017

Batı İslam dünyasının yıldız isimlerinden biri olan Ahmed Zerruk hazretleri, “Cevap soruya göre değil, sorana göre verilir.” der. Bu ifade tek başına, özellikle sufilerin eğitim metotlarını göstermeye yeter. Bu aynı zamanda, insanın varlığı ve varoluşu anlama çabasında geçerli olan “tek bir açıklama” bulunduğu yerine, birbiriyle çelişmeyen “açıklamalar” bulunduğunu kabul etme anlamı da taşır. Sufiler varlığa…

01 Temmuz 2017

Graham Harman Benim ve arkadaşlarımın son yirmi yılda geliştirmeye çalıştığımız, nesne odaklı ontololoji [Object Oriented Ontology] adıyla maruf felsefi ekolde dolayım [mediation] kavramının özel bir yeri vardır. Bu terim her bir doğrudan ilişkinin dolaylı bir ilişkinin dolayımından geçtiğini, yani A ve B nesnelerinin ancak başka bir nesne -mesela C- üzerinden bağlantı kurabildiğini ve bir anlamda…

30 Haziran 2017

Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Kudüs’e girmesi Biladü’ş-Şam ve Mısır bölgesinde sürecek 400 yıllık bir hükümranlığın başlangıç noktasıydı. Yavuz Sultan Selim ömrü vefa etmediği için bu büyük fethin semeresini göremedi. Ancak oğlu Sultan Süleyman hicri 926-977, miladi 1520-1566 yılları arasındaki saltanatı döneminde Kudüs şehrinin gelişmesine çok büyük katkılarda bulunmuştur. Şehrin saldırılara karşı korunması için surlarla kuşatılması,…

28 Haziran 2017

Eldina, bu yirmi birinci defterim. “Kötülerin kazanması için, iyilerin seyirci olması yeter!” diye kim söylediyse, haklıymış. Bir de kötülerin niyet ve hedeflerini hukuka uydurarak onları haklı çıkarmada sayısız paradigmalar geliştiren düşünür ve aydınlar da cabası. İşte bu iki olgu seninle beraber binlerce insanımızın şehit olmasına öncü olanların İnsan Hakları Mahkemesi üzerinden adaleti sağlayacak kararlara bile…

23 Haziran 2017

Sanat, insanı maddi dünyanın endişe, telaş ve sıkıntılarından güvenli, sakin bir limana doğru çağırır. Ebru da beni tam böyle dağdağalı bir dönemimde sinesine çekiverdi. Bir yandan Yüksek Lisans tezimin konusunu oluşturan Es-Seyyid Mehmet Emin Vahid Efendi’nin Paris seyahatinde yaşadığı sıkıntılar ile boğuşuyor, bir yandan da öğretmenliğe yeni başlamanın verdiği “tarihimizi doğru öğretebilme” kaygı ve heyecanını…

21 Haziran 2017

Sultan II. Mahmud’un tahta geçmesiyle hız kazanan Batılılaşma hareketleri birçok alan gibi klasik Türk musikisini de etkiledi. 1826’da Yeniçeri Ocağı’yla beraber mehterin kapatılıp yerine Batı müziğinin hâkim olduğu Mızıka-yı Hümâyûn’un kurulması ve başına paşalık ünvanıyla İtalyan Giuseppe Donizetti’nin getirilmesi buna en güzel örnektir. Bu dönemden sonra, birçok genç Batı müziği eğitimi için Avrupa’ya gönderildi. Geleneksel…

16 Haziran 2017

Hüsn-i hat konusundaki en önemli başvuru kaynaklarından olan Tuhfe-i Hattâtîn (yazılışı 1173–1184/1760–1770) adlı risalenin yazarı Müstakîmzâde Süleyman Sa‘deddin Efendi şöyle der eserinin bir yerinde: “Ehl-i hatt ve kitâbet dahi bu bâbda ulemâya mülhaklardur ki fenn-i hattın ilim oldığı عَلَّمَ بِالْقَلَم [“alleme bi’l-kalemi”: Alak suresi, 96:4] ta‘bîr-i cedîrinden ta‘lim olunur.” Yani Kur’ân-ı Kerîm’e atıfta bulunarak hattat…