Yazı Arşivi

01 Ocak 2013

Geleneğimizde ‘‘şerefü’l-mekân bi’l-mekîn’’ yani ‘‘mekânın itibârı oraya yerleşenlerdendir’’ sözü mekânları algılamada önemli bir ölçüdür. Bu söz bir yönüyle bakışımızı, binâdan binâ edene çevirdiği gibi aynı zamanda o mekânın seçilişindeki manevî sâiki ve sonrasında zuhûr eden ahvâli, eşhâsı ve irfânı anlamaya da idrâklerimizi sevkeder. İşte İstanbul’un Tophâne semti de kendisinde karar kılmış Allah velîleri sebebiyle itibarlı…

01 Ocak 2013

İlhan Kutluer Hoca ısrar edenlerden, felsefeye, düşünmeye olan aşkı iyileştirilemez türden, bana kalırsa ısrarının en önemli sebebi bu… Ve belki de bu yüzden kendisini ‘‘müzmin felsefe talebesi’’ olarak tanımlıyor. Kendisiyle, İslam Felsefesi Anabilim Dalı’nda Anabilim Dalı Başkanlığını yürüttüğü M. Ü. İlahiyat Fakültesi’nde konuşma fırsatı bulduk… Benim şimdiye kadar okuduklarımdan çıkarabildiğim kadarıyla, Asr-ı Saadet ile ulaşılan…

01 Ocak 2013

Tekke kelimesi farsça olup, istinad edilecek, dayanak anlamındaki tekye kelimesinden türemiştir. Tarih boyunca kurum tekkenin yanısıra, zâviye, hankah, âsitane ve dergâh gibi birbirinden pek farklı anlamlara gelmeyen isimler de almıştır. Genel kabule göre ilk tekke birçok manastırın da bulunduğu Şam taraflarındaki Remle’de, bölgenin Hristiyan idarecisi tarafından Ebu Haşim el-Kufi (öl. 767) (1)için açılmıştır. İlk seyyahlardan…

01 Ocak 2013

Ebû Nasr Muhammed b. Muhammed b. Tarhan b. Uzluğ el-Fârâbîet-Türkî (ö. 339/950) İslam felsefesini metot, terminoloji ve problemler açısından temellendiren ünlü Türk-İslam filozofudur. Türkistan’ın Fârâb şehri yakınlarındaki Vesiç’te, yaklaşık 258 (871-72) yılında doğmuştur. Babasının Vesiç Kalesi kumandanı olduğu dışında ailesi hakkında bilgi yoktur. Sâmânîler Devleti’nin hâkimiyetinde önemli bir eğitim ve kültür merkezi konumunda bulunan Fârâb’da…

01 Ekim 2012

Sanat nedir, sorusuna cevap vermek üzere çıkacağımız yolun girift oluşu, sanatı kavramaya dair çaba yürüten teorisyenlerin çokluğu kadar olacaktır. Her teorisyen, kendi sanat kuramını inşa ederken, nesnel yargılardan ziyade, biraz da meselenin özü gereği, öznel görüş ve duyumsamalarından hareket eder. Zira sanatın icra edilen bir ‘eylem’ olarak kendi sınırlarını belirlememiş oluşu, onun oluş hâlinin süreğenliğinden…

01 Ekim 2012

Yeni Türk Edebiyatı’nın başlangıcı kabul ettiğimiz Tanzimat Edebiyatı iflah olmaz bir “eski” muhalifliği üzerinden kendine “yeni” bir varlık alanı açmaya çalışırken az önce inandığı değerler uğruna canını feda etmeye hazır bir şövalye görünümündedir. Bu keskin muhalefet daha ziyade eski dil ve edebiyatın metaforlarının sıradan halkın nezdinde anlaşılabilirliği ve bu edebiyatın insanın sosyal meslelerine ilgisizliği maddeleri…

01 Ekim 2012

Gece tam bir cehennemdi: Rüyalarıma sonbahar sızdı, rüyaların birinde ölü vaziyette suyun içinde sürükleniyordum, cesedime yosun takılıyordu. Ertesi sabah uyandırma sesinden önce uyanıǧım, önceki günden kalan ekmeǧin üstüne tarçın balı sürüyorum, ayakta çiǧniyorum. Hayatımda bir düzen yok. Bu kasveti nasıl uzaklaştırmalı? Başımda bir aǧrı, boyun tutuk, dışarıda dallardan yağmur damlıyor, merdivenlerde küçük köpekler itişip kakışıyor,…

01 Ekim 2012

Çokça zikredildiği için hızlıca değinip geçelim: Felsefe aslen iki kelimeden müteşekkildir ve hikmet/bilgelik sevgisi anlamına gelir. Hikmet ise en temel anlamıyla şeylerin sırlarına ve gayelerine vakıf olmak, görünenin ötesindeki sebepleri bilebilmektir. Sırlardan bahis açtığımız zaman onun herkese izhar olunan, aşikâr cihetinin ötesindeki bir alandan da bahsetmiş oluruz. Bu alana adım attığımızda ise artık soyut bir…

01 Ekim 2012

Çocukluğumuzdaki bayram sabahlarını anımsamaya çalıştığımızda, ikram edilen şeker ve verilen harçlık dışında en çok hatırladığımız şeylerden biri hiç şüphesiz büyükler tarafından saçlarımıza damlatılan o birkaç damla kolonya olacaktır. Kokusuna en az hoş bir bayram sabahı heyecanı kadar aşina olduğumuz bu kendine has parfüm, kimi zaman şifa niyetine, kimi zaman ikram amaçlı, kimi zaman da sadece…

01 Ekim 2012

Albert Camus’nün bu alıntısıyla başlayan Detachment (2011), Amerikan yapımı bir film. Yönetmeni Tony Kaye’i ise American History X filminden tanıyoruz. Türkiye’de izleyicilerin karşısına Kopma ismiyle çıkan film Amerikan liselerinde geçici olarak görev yapan bir öğretmenin, Barthes’in hikayesini anlatırken, aynı zamanda gençliğin ve okulların durumunu da gözler önüne seriyor. Aslında filmi izleyip anlamaya çalışırken okulu, hayatın…