Yazı Arşivi

01 Nisan 2014

Geniş coğrafyası, uzun bir zaman diliminde teşekkül etmiş karmaşık kültürel yapısı ve etnik zenginliğiyle mukayese edildiğinde Hindistan, nadiren büyük düşünür yetiştirebilmiş bir İslam coğrafyasıdır. Bu kısırlığın akla gelebilecek sebepleri arasında İslam’ın merkezî karasından uzaklık, din bilimlerini anlamada ortaya çıkan “dil” sorunu kadar, geniş kıtanın –Muhammed İkbal’in eleştirilerinde de yer alan- “yorgunluğu” zikredilebilir. Coğrafyalar ile insanların…

01 Nisan 2014

1963 yılında Hint Edebiyatı isimli çalışması ile meşgul iken günlüğüne şunları yazar Cemil Meriç: Tanımıyoruz Hint’i. O ülkeye en büyük hükümdarını armağan eden Türk, Hint’i tanımıyor. Tanımıyoruz Hint’i. Ekber’e rağmen tanımıyoruz. …Elbiruni fikir hazinelerini taşımış Doğu’ya, Yunan felsefesiyle Himalaya bilgelerinin felsefesini karşılaştırmış, İslâm tasavvufuyla Hint tasavvufunu kaynaştırmış. Elbiruni’ye rağmen tanımıyoruz Hint’i. Tarihin bütün kör düğümlerini…

01 Nisan 2014

Her ne kadar Hindistan ve Avrupa arasındaki ilişki İskender öncesi döneme kadar götürülebilirse de, Batılı akademisyen ve düşünürlerin Hint kültürünün, dininin ve felsefesinin önemini kavrayabildikleri söylenemez. Ünlü İngiliz filozof John Locke (1632-1704) Hintli düşünürleri “bilmedikleri şeyler” hakkında konuştukları için küçümsemektedir. 18. yüzyılın ünlü İskoç deneyselci filozoflarından David Hume (1711-1776) Hindistan’daki düşünürleri “zavallı Hintli filozoflar” diye…

01 Nisan 2014

Hoşgörü nedir? Hoşgörü, hoşgörüsüzlüğünün zıddıdır. İngilizce herhangi bir sözlüğe bakacak olursanız size, hoşgörünün, ötekinin inanç veya teamüllerini tanıma ve bunlara saygı duyma yeterliliği olduğunu söyleyecektir. Hoşgörü, toplumsal hayatta oldukça değerli bir husustur. Hayata bakıldığında, insanlar arasında pek çok farklılık olduğu görülecektir. Hâl böyleyken, insanlar eğer kendi zihin kalıpları doğrultusunda hareket ediyorlarsa, bu durum şiddete götürebilecek…

01 Ocak 2014

Kafka, ‘‘Bir Dilenciyle Konuşma‘‘ adlı hikayesinde, hikayenin kahramanı olan dilenciye; kendi içimde canlı olduğuma ikna olduğum hiçbir zaman olmadı, dedirtir. Varolduğuna hiçbir zaman tamamiyle ikna olamamış olan Kafka’nın kendi trajedisidir kuşkusuz anlatılan. Kafka’nın diğer hikayelerinde olduğu gibi. Kişinin (kendi gözünde) var olabilmesi için önce ötekinin gözünde var olması gerekir. Zira varlık hissi, bu varlıktan haberdar…

01 Ocak 2014

Amina Şiljak Jesenkoviç 1965 yılında Saraybosna’da dünyaya geldi. Saraybosna Üniversitesi Felsefe Fakültesinin Şarkiyat Bölümünden mezun oldu. Aynı bölümde ‘‘Türkçe ve Boşnakça Deyim Hazinesi Üzerine’’ adlı teziyle yüksek lisans derecesi aldı. Osmanlı Dönemi Boşnak Divan Edebiyatı alanında doktora yaptı. Şiljak, edebiyat araştırmaları için bir alt yapı oluşturması amacıyla dilbilgisi araştırmalarına özellikle ağırlık vermektedir. Türkçe’den Boşnakça’ya yaptığı…

01 Ocak 2014

Kayalar ve mağaralar diyarında bir sabah vakti… Karanlık ile aydınlık arası bir mavi… Kendini bulmanın vakti gibi… Bir adam mağaradan çıkıp yukarılara doğru koşuyor ve arkasından genç birisi koşup “Yusuf… Dur!” diye bağırıyor. Yusuf “Bırakın peşimi… Bıktım sizin uykunuzu uyumaktan.” diye cevap veriyor. Zirveye tırmanan Yusuf yeşil ve uzun otların arasından geçip, boş bir kapıdan…

01 Ocak 2014

İLK MUTASAVVIFLAR “Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir, lakin Allah’ın resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ahzâb sûresi) Yukarıdaki ayette de bildirildiği üzere, Hz. Peygamber “Hatem’ül Enbiya” yani son peygamberdir. Kendilerinin hayatta olduğu asra Asr-ı Saadet denilmiş ve maalesef vefatının üzerinden henüz bir asır dahi geçmeden, İslam âlemi birçok nifak ve cinayete…

01 Ocak 2014

Yıllar evvel Viyana Merkez Mezarlığı’nın kayıtlarında araştırma yaparken tesadüf etmiştim bu ilginç isme ve bir anlam verememiştim. Ne arıyordu bir Müslüman ismi Hristiyan mezarlığında? Üstelik her hâlinden sufi bir kişiliğe, hatta kimliğe işaret eden bir isim. Yanılmıyorsam – ne yazık ki o kayda bir daha denk gelemedim!- sözkonusu zaman dilimi 19. yüzyıldı, işaret ettiği şahıs…

01 Ocak 2014

Akvem’ül–Mesalik fi Marifeti Ahval’ül-Memalik Ondokuzuncu yüzyılda Batı’da hız kazanan ve bütün dünyayı etkisi altına alan modernleşme hareketleri İslam dünyasını da etkilemişti. Başta Mısır ve Osmanlı olmak üzere pek çok devlet öncelikle askeri ve idari alanlarda yaptıkları ıslah çalışmalarıyla bu harekete eklemlenmeye çalıştılar. İslam dünyasında modernleşme hareketinin gerekliliği yolunda halkı ve devleti ikna etme görevi ise…