Yazı Arşivi

Ahmet Sağlam, Abdurrahman Cem ve Vedat Can gibi müstear isimlerle günlük yazılar da yazan; 7 haziran 1987’deki vefatından yirmi gün sonra düzenlenen “Cahit Zarifoğlu’nun Kişiliği ve Sanatı Çevresinde Söyleşi”sine genç kültür insanları olarak katılan sekiz seveninden ikisi bugün bakanlık sorumluluğunda olan bu Mavera eri; Sarıkamış’ın dağlarına büyük şehirlerden gitar penası ısmarlayacak kadar ince ruhlu bu…

Güzelleştirme ve süsleme arzusunun tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Dünyanın birbirinden çok uzak coğrafyalarında günlük eşyalara ve aynı şekilde sanatsal objelere, çeşitli materyallerle şekiller verilmiş ve bunlar süslenmiştir. Bu süsleme arzusu, tarihi çok eskilere uzanan ve geçmişi Ebru sanatında olduğu gibi çok sayıda hikâye ve sırlarla dolu olan kâğıt malzemesi için de geçerlidir. Bugüne kadar…

Mehmet Refii Kileci batı Avrupa’da yaşayan en önemli Hat ve Ebru sanatçılarımızdan birisi. Belki de başlıcası. 2005 yılından bu yana Rotterdam’daki Avrupa İslamÜniversitesi’nde geleneksel Türk-İslam sanatları alanında ders veren Kileci ile geçmişi ve bugünü konuştuk… İlknur Çağlar Geleneksel sanatlara ne zaman ve nasıl başladınız, kimlerden istifade ettiniz? İslam sanatlarına olan ilgim küçük yaşta başladı. Bunda…

1973 yılında Ebru çalışmalarımda başladım. O yıllarda unutulmayla yüz tutan sanatın bugünlere geleceğini hayal bile edemezdik. Acaba ne oldu da dışladığımız öz güzelliklerimiz bu kadar sevilir, tanınır, beğenilir oldu. Ünlü İranlı şair ve filozof Şeyh Sadi-i Şirazi bir beytinde mealen şunları söylüyor; “Olaylara kuş bakışı bakın.” Olup bitene çok yakından baktığımızda gerçeğin bütününü belki de…

Tarih boyunca Batı sanatında çeşitli tarzların ve sanat akımlarının varlığı görülürken, buna karşın İslam sanatı daha çok durağan/sabit görünür. Bununla birlikte İslam sanat tarihi her dönemde ve mekânda kendine has imzasını ya da tarzını korumuştur. İslam sanatına aşina insanların, Osmanlı Türk sanatını, İspanya [Endülüs] İslam sanatından ayırt edebilecekleri söylenebilir. Bu sanatı icra edenler ya da…

Son Yüzyılda İran Mimarisi ve Şehirciliği Ahad Nejad Ebrahimi İran mimarisi ve şehirciliği, Kaçar Hanedanlığı’nın son döneminden itibaren form ve yapı olarak değişiklikler göstermektedir; fakat bu değişiklikler İran mimarisinin farklı dönemleri arasında uçurum oluşturacak nitelikte değildir. Temel değişiklikler Pehlevi Hanedanlığı’nın 1925’te kurulup Rıza Şah’ın yükselişe geçmesinden sonra görülmüştür. Pehlevi Hanedanlığı’nın yönetime gelişiyle mimaride belirgin değişiklikler…

Bilindiği gibi Mısır hicri I. yüzyıldan bugüne dinî, fikrî ve kültürel alanda İslam dünyasına büyük katkılarda bulunmuştur. Bir başka ifadeyle Mısır Müslüman Araplar tarafından fethedildiğinden beri İslam dünyasında özel bir yere sahiptir. İslami dönemde Mısır’da, Tolonoğulları, Akşidiler, Fatımiler ve Eyyubiler gibi birçok devlet kurulmuş, bu devletlerin en büyüğü Memlüklüler Devleti olmuştur. 1250 ila 1517 yılları…

Tarihsel Fon Dünya medeniyet tarihi içinde, mimarlık eyleminin büyük payı olduğu, bu eylemin de şehirlerin kuruluşu ve gelişme sürecine bağlı olarak zenginleştiği söylenebilir. Bu açıdan medeniyetin şehirlerde ortaya çıktığını, bu bağlamda medeniyet tarihinin, şehirlerin tarihi anlamına geldiğini vurgulamak yerinde olacaktır. Muhtevası ele alındığı zaman, medeniyetin üç sacayağı üzerine oturduğu görülür: Mimarî, musiki ve yemek kültürü….

Müslümanlar, 20.yüzyılın başlarında bir şok yaşadılar ve bu şoku atlatma konusunda tarihsel tecrübedekine benzer bir refleks gösteremedikleri gibi o tecrübeden gereğince yararlanma becerisini de gösteremediler. Fıkıh düşüncesinin tarihi seyrine baktığımızda, zaman zaman kimi iç etken ve dinamiklerin etkisiyle kimi dışarıdan zorlamalarla birtakım kırılmaların yaşandığını görürüz. Fukahanın bu kırılmaları sistem içinde eriten entelektüel çabaları bu kırılmaların…

Osmanlı’nın dibacesi yahut da İstanbul’un mukaddimesi olan Bursa’da caddeler modernleşmeye paralel olarak genişletilir. Bu sırada Yürüyen Dede isminde bir yatırın türbesinin yıkılarak, büyütülecek sokağa eklenmesi gerekir. Vâli Ahmet Vefik Paşa ulemâ ve eşraftan bazılarıyla beraber türbenin başına giderek yürü ya dede! diye üç kere nida ettikten sonra; dede hazretleri elbette yürümüş gitmiştir, ayak altında kalacak…