Yazı Arşivi

İlk İslam filozofu Kindî (ö. 866), İlk Felsefe Üzerine adlı eserinin hemen başında sebep-sonuç arasındaki zorunlu ilişki kabul edilmeden güvenilir bir bilgi elde edilemeyeceğini; daha doğrusu sebebini bilmediğimiz bir şeyi kesin olarak bildiğimizi iddia edemeyeceğimizi dile getirir. O, sebeplilik ilişkisinin zorunlu olduğunu savunmuş ve Aristotelesçi bir yaklaşımla sebep-sonuç halkasının teselsüle düşmeyecek şekilde, kendisi bir sebebe…

Türklerin İslam’la tanışma süreçlerinde bi’l-kuvve olarak taşıdıkları imkânlar ile vahdet-i vücut metafizik-kozmolojik yorumunu benimsemeleri sonucunda tarih sahnesinde önlerine açılan sayfalar üzerinde uzun uzun düşünmek gerekir. Kendini ilâhî olan ile irtibatlı gören ve özellikle de eylediklerini Tanrı adına eyleyen bir inancın, göçebe ölçekten âleme kıvam verici, operatif, inşacı, icracı kudret ve zihniyete nasıl ulaştığı, cevabı aranılacak…

İnsanın konuşan bir varlık olduğu fikri kadim zamanlardan beri tekrarlana gelmiştir. Politika adlı kitabının meşhur pasajında “Dil sahibi olan tek [hayvan] insandır.”1 diyen Aristoteles belki de bu fikri insan anlayışının temeline koyan ilk kişiydi. Ancak bu tanımdaki “dil” ibaresi muğlak kalmıştır, zira Yunan filozofun “dil sahibi hayvan’’ ibaresinin Latince çevirisinde “rasyonel hayvan”a dönüşmesi, konuşma gibi…

Hristiyan Tanrı anlayışı iki temel dogmaya dayanır. Bunlardan ilki; Tanrı’nın bir olduğu, diğeri ise; Mesih İsa’nın bir insan doğasında Tanrı ile birleşmiş olduğudur. Tanrı’nın mutlak birliğine yönelik ilk dogma Hristiyanlığa, sahip olduğu Yahudi mirasından ve Hristiyanlığın Yahudi kutsal kitaplarındaki kaynağından gelir. Bundan sıklıkla tektanrıcılık diye söz edilir ve bu, tüm İbrani dinlerde ortak olan, temel…

İlk olarak felsefe, edebiyat ve sanat arasındaki ilişkiyle başlamak istiyorum. Çok yaygın bir ayrım yapılır, felsefe akla, sanat hisse hitap eder diye (ki aynı zamanda buna yönelik birçok eleştiri de zikredilebilir çağdaş düşüncede). Bir edebi eser, felsefe kitabı değildir, fakat felsefeden de muaf değildir. Özellikle, sizin eserlerinizde zaman zaman ikisinin birbirine girdiği, bazen bunların birbirini…

Hocam, irfan geleneğimizdeki kesret içinde vahdet, vahdet içinde kesret yaklaşımının bugünkü sosyal ve kültürel hayatımız içindeki izdüşümleri nelerdir/neler olmalıdır? Önce bilebildiğim kadarıyla irfan geleneğimizdeki kesret-vahdet ilişkisini ifade etmeye çalışayım. Müşahede ettiğiniz âlem bir kesret, yani çokluk âlemidir. Burada birçok nesne, pek çok canlı ve muhtelif insanlar olduğu gibi, sürekli bir hareket ve bunların bizde uyandırdığı…

Bir açıdan İslami Aristotesçi gelenek de dâhil, bütün Batı felsefe geleneği birlik ile ilgilidir. Birlik Hegel’de modern felsefeyi antik kaynaklarına bağlayan “içerik” ve “sonuç”tur.2 Yunan felsefesinin kökenlerinde, tam olarak da mythostan logosa şu meşhur geçişte tüm varlığı, tüm gerçekliği, ortak bir payda veya aynı kılınmış bakış açıları bağlamında tek bir şey olarak kavramaya yönelik yeni…

Sufilerin bariz özelliklerinden birisinin dil ve üslupta basitlik ve anlaşılırlık ilkesi olduğu genel bir kabuldür. İnsanlar bir tasavvuf metninden veya sözünden anlaşılırlığı beklerler. Onlar da en çetin teorik bahisleri bazen bir mısra ile, bazen de bir deyimle herkesin anlayabileceği -en azından anladığını zannedebileceği- bir seviyeye indirerek bu beklentiye cevap verirler. Belki de tasavvufun yaygınlığının en…

Varlığın var olduğundan şüphe etmeyen ve bilginin imkânını varsayan filozof zümresinin kahir ekseriyetinin temel sorusu, varlığın kaynağına ve varolma keyfiyetindeki birliğin kökenine yönelikti. Friedrich Nietzsche’nin (ö. 1900) Yunan felsefesini yorumlarken söylediği şu söz bunu çok net bir biçimde anlatır: “Yunan felsefesi görünüşte anlamsız bir esinti ile ve şu sözle başlar: Su her şeyin ‘menşei’ ve…

Bir ile çok veya birlik ile çokluk arasındaki bağıntının mahiyeti tarih boyunca düşünürleri meşgul etmiş olan çetin sorular içerir. Bunlar öyle sorulardır ki, akıl bunları cevaplamaksızın huzur bulamaz. Ancak aklın tam olarak bunların içinden çıkabilecek bir ehliyete sahip olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusudur. Üstelik bu sorular insanın kendisini ve tecrübesini anlaması ve anlamlandırması…