Kültür-Sanat

Ömer Faruk Altıntaş Batı’da İslam araştırmaları sözkonusu olduğunda önümüze çıkan ilk kavram oryantalizm/şarkiyatçılıktır. Almancada “Orient” kelimesi Türkçeye “Doğu” veya “Şark” olarak çevrilmektedir. Orientalistik kavramı da “Orient (Doğu) Dilleri ve kültürlerinin bilimi” anlamını ihtiva etmektedir. Almanya özelinde İslam araştırmaları; Şarkiyat (Orientalistik), Şark Araştırmaları (Morgenländische Studien), İslam Bilimi (Islamwissenschaft) İslam Bilgisi (Islamkunde) gibi farklı kavramlar altında ifade…

Nurullah Koltaş* Çü bu dilde niçe sır zâhirdür Sonra bunun gibi dil nâdirdür Muhyî-i Gülşenî Dünyanın, kelime yapısı ve dilbilgisi bakımından birbirinden farklı diller konuşan milletlerden oluştuğu bir vakıadır. Bir beldede konuşulan diller bir yana, aynı şehirde bile farklı dil ailelerine mensup dillerin konuşulması yine olağan bir durumdur. Bunun doğal bir sonucu sanat…

Selman Dilek Avrupa’da İslam yazı dizisine öncelikle Avrupa’nın ne olduğu sorusuna cevap aramakla başlayacağım. Zira Batı modernleşmesinde değişim girift ve dinamik bir çehreye sahipken, dinî yorumlar olabildiğince sathi ve statik noktalardan hareket edebiliyor. Önce bir tashihe ihtiyacımız var. Çağdaş Avrupa’yı nasıl tanımlayabileceğimize dair değerlendirmelerin akabinde, Müslümanların Batı’ya yaklaşımlarını ele alacağım. Asıl varmak istediğim husus, Avrupa’da…

Selman Bayer “Çünkü bir sanat imparatorluğu Kurmak istiyorlardı. Ama bunun için Anayurtları yoktu Ve amansızca Yıkıldı Yunanistan, üstün güzellik.” Hölderlin, sanatın yersiz yurtsuzluğunun, Eski Yunan’ın yıkılmasının ana nedenlerinden biri olduğunu düşünür. Sanatın bu yıkım sonrasında sonsuza dek yersiz yurtsuz kaldığına inanmak ister gibidir. İmparatorluk kurmak arzusunda beliren bu masum hırs aslında sanatın…

Hakan Alvan* Balkan kökenli müderris bir babanın evladı olarak 1873 İstanbul’da doğan Akif, küçük yaşlardan itibaren İslam ilimlerinde babası tarafından yetiştirildi. Beraberinde sağlam bir Arapça tedrisinden geçen Akif, Farsça ve Fransızca da öğrendi. Bu yaşlarda dahi tabiatındaki şiire olan kabiliyet, ilgili çevrelerin dikkatini çekiyordu. İlk ve orta tahsilinden sonra baytar mektebini bitiren Akif, veterinerliğe başladı….

Selman Dilek Batı Medeniyetinin temellerine dair tartışma ile başladığım bir önceki yazıda, iddiaların ne kadar tutarsızlaşabildiğini Ramon Llull üzerinden yorumlamaya çalıştım. Sadece Batı’da değil, genel olarak kültürlerin gelişiminde farklı yorumlara müsait bir tarihsel arka plan mevcut. İçerisinde bulunulan politik ve sosyal psikoloji, tarihle nasıl bir irtibat kuracağımızı belirliyor. Eğer İslam ve Batı ayrıştırılacaksa Haçlı Seferleri…

Mustafa Hakan Alvan Hafız Kemal Efendi 21 Temmuz 1884’de İstanbul Şehremini Tatlıkuyu’da doğdu. Babası saraç Mehmed Âgâh Efendi’dir. Annesi ise köklü bir İstanbul ailesinin kızı olan Feride Hanım’dır. Hafız Kemal Efendi biri kız, ikisi erkek olmak üzere üç kardeşin en büyüğüdür. İlk tahsiline Hırka-i Saadet Camii yakınlarındaki Bâki Ali Paşa Mahalle Mektebinde başladı ve hafızlık…

Selman Dilek Düşünce tarihinde “tasnif” uğraşılarının ideolojik bir teşebbüs olduğuna dair eleştiriden ne kadar kaçsam da her seferinde yeniden yüzleşmek zorunda kalıyorum. “Batı öncesi” birikimin nasıl konumlandırılacağı meselesini bir tarafa bırakalım, Hristiyan düşünce tarihinin yazımı dahi, hangi gelenek perspektifinden değerlendirildiği ile doğrudan ilişkili. Yaklaşım farklılıklarının arkasına saklanmış olan ideolojik tutumlar, kültürel kimlik tartışmalarında kendini ele…

Selman Bayer Sezai Karakoç Hatırat’ında Elâzığ Maden’de geçen erken çocukluğunda yaşadığı bir anısından söz eder. İki yaşındadır. Evde yalnızdır. Salondayken birdenbire yarı karanlıkta cinlerin sökün ettiğini fark eder. O kadar kalabalıktılar ki korkar, şaşırır. Kadınlar, çocuklar, epey renkli ve süslü elbiseler giymişler. Çalgılar, eğlenceler içinde düğün yapmaktadırlar. Şairin hatırladığına göre gelin götürmektedirler. Karakoç hatırasını naklettikten…

Mehmet Erken* Osmanlı devrindeki basılı kitap sayısı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren istikrarlı bir şekilde artmış ve 20.yüzyıla gelindiğinde artık yerleşmiş bir kitap piyasası meydana gelmiştir. 1908 sonrasında yaşanan basın patlamasıyla beraber Arda Odabaşı’nın iddia ettiği gibi artık matbuat kapitalizmi diyebileceğimiz bir ekonomik döngü yerleşmiştir.[1] Bu yeni döngü, yazı ve kitap yazmanın ekonomik bir karşılığının…