Felsefe

İbnü’l-Arabi’yle Sahici Bir İlişki Kurmak Mümkün müdür? Çağdaş dünyanın en sihirli iki kelimesi “değişim” ve “ilerleme”. Modern insan her şeyin süratle ve sürekli değiştiğinden o kadar emindir ki, Eşari kelamcıların ve hatta sufilerin “Birbirine eşit iki an ve iki olgu yoktur.” şeklindeki inançları deneysel olarak doğrulanacak bir düzeye erişmiş gibi. Hayat değişiyor, üretim-tüketim araçları değişiyor,…

Bir rivayette Hz. Peygamber’in, “Rabbim bana eşyanın hakikatlerini, nasılsalar öylece, göster.” diye dua ettiği belirtilir. Bu rivayet, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanların vahiyle bildirilen hakikatleri evrensel bir zeminde kavrama çabasının en veciz ifadelerinden biridir. Zira Hz. Osman döneminin sonlarında başlayıp Hz. Ali’nin hilafetinde zirveye taşınan dinî, kültürel ve siyasî sorunlar Müslümanların önce insanla, ardından Tanrı’nın…
Gazâlî’nin Döneminin Fizik Bilimine Yaklaşımı ve Bugün İçin Ondan Öğrenebileceklerimiz
Frank Griffel

Miladi 1111 yılında İran’da ölen Gazâlî, İbn Sînâ (öl. 1037)’nın bilimsel (wissenschaftlichen) fizik öğretileri ile ayrıntılı olarak meşgul olan, döneminin en etkili din adamlarından biriydi. Gazâlî, hiç kimsenin öğretisinin bir bütün olarak mahkum edilmemesi gerektiğini defaatle vurgular. Daha ziyade kişi, bir öğreti sisteminin doğruluğunu ya da yanlışlığını değerlendirmeye geçmeden önce ona aşinalık kesbetmelidir. Bunun dışında…

Kartezyen felsefesinin kurucusu Rene Descartes bir ağaç istiaresiyle bilimler arası ilişkileri ve özellikle metafizik ile öteki bilimlerin irtibatını ortaya koyar: Bilimler bir ağacın unsurları gibi birbirine bağlıdır. Ağacın gövdesini fizik, dallarını öteki tikel bilimler teşkil ederken, ağacın gayesi olan meyvesi ise ahlak ilmine tekabül eder. Bu benzetme, farklı şekillerde felsefede ve tasavvufta aşina olduğumuz bir…

Geniş coğrafyası, uzun bir zaman diliminde teşekkül etmiş karmaşık kültürel yapısı ve etnik zenginliğiyle mukayese edildiğinde Hindistan, nadiren büyük düşünür yetiştirebilmiş bir İslam coğrafyasıdır. Bu kısırlığın akla gelebilecek sebepleri arasında İslam’ın merkezî karasından uzaklık, din bilimlerini anlamada ortaya çıkan “dil” sorunu kadar, geniş kıtanın –Muhammed İkbal’in eleştirilerinde de yer alan- “yorgunluğu” zikredilebilir. Coğrafyalar ile insanların…

1963 yılında Hint Edebiyatı isimli çalışması ile meşgul iken günlüğüne şunları yazar Cemil Meriç: Tanımıyoruz Hint’i. O ülkeye en büyük hükümdarını armağan eden Türk, Hint’i tanımıyor. Tanımıyoruz Hint’i. Ekber’e rağmen tanımıyoruz. …Elbiruni fikir hazinelerini taşımış Doğu’ya, Yunan felsefesiyle Himalaya bilgelerinin felsefesini karşılaştırmış, İslâm tasavvufuyla Hint tasavvufunu kaynaştırmış. Elbiruni’ye rağmen tanımıyoruz Hint’i. Tarihin bütün kör düğümlerini…

Her ne kadar Hindistan ve Avrupa arasındaki ilişki İskender öncesi döneme kadar götürülebilirse de, Batılı akademisyen ve düşünürlerin Hint kültürünün, dininin ve felsefesinin önemini kavrayabildikleri söylenemez. Ünlü İngiliz filozof John Locke (1632-1704) Hintli düşünürleri “bilmedikleri şeyler” hakkında konuştukları için küçümsemektedir. 18. yüzyılın ünlü İskoç deneyselci filozoflarından David Hume (1711-1776) Hindistan’daki düşünürleri “zavallı Hintli filozoflar” diye…

“Özgünlüğün” İslam düşüncesi açısından bir “mesele” olmasının tarihini, 19. yüzyılın ikinci yarısında ivme kazanan oryantalist çalışmalarla başlatabiliriz. Avrupa merkezli tarih yazımının yön verdiği oryantalist literatürün, İslam düşüncesinin neredeyse her açıdan taklit ve tekrardan ibaret olduğunu ispatlamak için seferberlik ilan ettiğini söylemek abartılı bir tespit olmayacaktır. Bu çerçevede fıkhın Yahudi ve Roma hukukuyla, kelamın Hristiyan teolojisiyle,…

Batılı Oryantalistler, Müslümanlar nazarında pek de iyi bir imaja sahip değillerdir. Birçok Müslüman; Hristiyanların, Musevilerin veya kendini herhangi bir dine mensup hissetmeyenlerin hangi motivasyonlarla İslam konusu ile meşgul olduklarını sorgulamaktadır. Onlara göre bu kişilerin niyetleri, İslam ile ilgili polemik üretmek; yani sözde bilimsel metotlarla Hz. Muhammed’in peygamberliği veya Kur’an’ın ilahi vahiy oluşu gibi İslam’ın esasını…

Günümüzde İslam bilim ve düşüncesi üzerindeki akademik araştırmaların en önemli meselesi hiç kuşkusuz, ‘‘menşe’’ sorunu hakkında sağlıklı bir çerçevenin ortaya konulamamış olmasıdır. İslam’da bilimler ve felsefi düşünce hangi amillerin etkisi altında gelişti? İslam çevresindeki dünyayla nasıl bir ilişki kurdu, bu dünyadan neyi aldı ve neyi verdi? İslam hiç kuşkusuz boş bir coğrafyada ortaya çıkmadı: Doğusunda…