Felsefe

Abdurrahman İbn Haldun (ö. 1406) Magripli bir tarihçi ve hukuk filozofudur. İbn Haldun Endülüs’ten Mağrip’e göç etmiş seçkin bir aileye mensuptur. İyi eğitimli ve çokça seyahat eden genç bir insan olarak, siyasi zekâsını zamanının idarecilerinin istifadesine sundu, fakat bir mahkemeden diğerine koşuştururken bir şeylerin farkına vardı ve Memlük Kahire’sinde yargıç olarak emekliye ayrıldı. Sonra, çok…

Ebu Nasr Muhammed el-Farabi (870-950) ortaçağ dünyasının en önemli filozoflarından sayılmaktadır. Hayatı hakkında pek az bilgiye sahibiz. Bildiklerimizin çoğu da çelişkili ve büyük ölçüde daha sonraki kaynaklardan gelmektedir. Öyle görünüyor ki Farabi çağdaşlarının dikkatini celbetmeksizin kendi isteğiyle mütevazı bir hayat sürmüştür. Eserleri ise oldukça mufassal ve son derece önemlidir. O gerçek bir filozoftu ve hiçbir…

13. asrın büyük metafizikçisi Sadreddin Konevî anlattığı bir rüyasında Hz. Peygamber ve şehir ilişkisine etkili bir üslupla dikkatimizi çeker. Bu ilişki öyle güçlü bir vurguyla tebarüz eder ki memleket-i İslâmiyye’nin başkenti olan Bağdat rüyada Hz. Peygamber olarak temessül eder. İslâm nazariyatına kazandırdığı boyutlarla düşünce tarihinde “dönüm noktası” hâline gelmiş bir düşünürün rüyası –kuşkusuz- her zaman…

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de, nerede yaşarlarsa yaşasınlar –İslam diyarında veya dışında– Müslümanların büyük çoğunluğu öncelikle namaz ve diğer dinî ibadetlerin günlük uygulamasıyla meşguldürler. Hâlbuki bu medyanın dikkatinden kaçmaktadır. Bundan dolayıdır ki son peygamberin getirdiği din hakkında en yaygın imaj, geleneğin en dingin ve ahenkli merkezinden değil, en uç ve ürkütücü noktalarından gelmektedir. İntihar komandoları…

Ben, temel ilgi alanı İslam dünyasında felsefe olan bir düşünce tarihçisiyim. Bu nedenle, bana zaman zaman bu mevzunun günümüz Müslümanları ve gayrimüslimleriyle ilişkisi sorulur. Genelde dolambaçlı yolu seçer ve bu soruya cevap vermekten kaçınırım. Üzerinde çalıştığım felsefenin büyük bölümünün, klasik dönemde ya da oluşum döneminde (Hicri 3-6., Miladi 9-12. yüzyıllar arasında) yazıldığını ve çağdaş İslam’a…

İbnü’l-Arabi’yle Sahici Bir İlişki Kurmak Mümkün müdür? Çağdaş dünyanın en sihirli iki kelimesi “değişim” ve “ilerleme”. Modern insan her şeyin süratle ve sürekli değiştiğinden o kadar emindir ki, Eşari kelamcıların ve hatta sufilerin “Birbirine eşit iki an ve iki olgu yoktur.” şeklindeki inançları deneysel olarak doğrulanacak bir düzeye erişmiş gibi. Hayat değişiyor, üretim-tüketim araçları değişiyor,…

Bir rivayette Hz. Peygamber’in, “Rabbim bana eşyanın hakikatlerini, nasılsalar öylece, göster.” diye dua ettiği belirtilir. Bu rivayet, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanların vahiyle bildirilen hakikatleri evrensel bir zeminde kavrama çabasının en veciz ifadelerinden biridir. Zira Hz. Osman döneminin sonlarında başlayıp Hz. Ali’nin hilafetinde zirveye taşınan dinî, kültürel ve siyasî sorunlar Müslümanların önce insanla, ardından Tanrı’nın…
Gazâlî’nin Döneminin Fizik Bilimine Yaklaşımı ve Bugün İçin Ondan Öğrenebileceklerimiz
Frank Griffel

Miladi 1111 yılında İran’da ölen Gazâlî, İbn Sînâ (öl. 1037)’nın bilimsel (wissenschaftlichen) fizik öğretileri ile ayrıntılı olarak meşgul olan, döneminin en etkili din adamlarından biriydi. Gazâlî, hiç kimsenin öğretisinin bir bütün olarak mahkum edilmemesi gerektiğini defaatle vurgular. Daha ziyade kişi, bir öğreti sisteminin doğruluğunu ya da yanlışlığını değerlendirmeye geçmeden önce ona aşinalık kesbetmelidir. Bunun dışında…

Kartezyen felsefesinin kurucusu Rene Descartes bir ağaç istiaresiyle bilimler arası ilişkileri ve özellikle metafizik ile öteki bilimlerin irtibatını ortaya koyar: Bilimler bir ağacın unsurları gibi birbirine bağlıdır. Ağacın gövdesini fizik, dallarını öteki tikel bilimler teşkil ederken, ağacın gayesi olan meyvesi ise ahlak ilmine tekabül eder. Bu benzetme, farklı şekillerde felsefede ve tasavvufta aşina olduğumuz bir…

Geniş coğrafyası, uzun bir zaman diliminde teşekkül etmiş karmaşık kültürel yapısı ve etnik zenginliğiyle mukayese edildiğinde Hindistan, nadiren büyük düşünür yetiştirebilmiş bir İslam coğrafyasıdır. Bu kısırlığın akla gelebilecek sebepleri arasında İslam’ın merkezî karasından uzaklık, din bilimlerini anlamada ortaya çıkan “dil” sorunu kadar, geniş kıtanın –Muhammed İkbal’in eleştirilerinde de yer alan- “yorgunluğu” zikredilebilir. Coğrafyalar ile insanların…