Yazı Arşivi

Hasan Sevil Bazen büyük hakikatler sürekli duyduğumuz şeylerin içinde gizlidir. Derin mevzuları uzaklarda ararken çok yakınımızda olabilir. Niyazî Mısrî hazretlerinin “Ben taşrada ararken/O can içinde can imiş” sözlerini bu minvalde hatırlayabiliriz. İslam literatüründe Cibril Hadisi diye bilinen hadis-i şerîf, sayısı itibariyle en çok ravi tarafından rivayet edilen hadislerden biridir. Şöyle başlar: Cenab-ı Peygamber (as) Efendimiz…

Ünal Koyuncu Her başlangıç zordur; bir konu hakkında yazmak da. Yazıya başlarken “Nereden ve nasıl başlamalı?” sorusu uğraştırır. Bu soruya cevap bulduğunuz anda yazının sonrası biraz daha kolaylaşır. Benzer bir sorunu bu yazıya başlarken fazlasıyla yaşadım. Öyle ya, söz konusu olan, vefatı vesilesiyle Ferdi Tayfur’u ele almak. Onu hatırlamaya nereden başlamalı? Nasıl başlamalı? Müzik eserlerinden…

Ömer Faruk Altıntaş Batı’da İslam araştırmaları sözkonusu olduğunda önümüze çıkan ilk kavram oryantalizm/şarkiyatçılıktır. Almancada “Orient” kelimesi Türkçeye “Doğu” veya “Şark” olarak çevrilmektedir. Orientalistik kavramı da “Orient (Doğu) Dilleri ve kültürlerinin bilimi” anlamını ihtiva etmektedir. Almanya özelinde İslam araştırmaları; Şarkiyat (Orientalistik), Şark Araştırmaları (Morgenländische Studien), İslam Bilimi (Islamwissenschaft) İslam Bilgisi (Islamkunde) gibi farklı kavramlar altında ifade…

Nurullah Koltaş* Çü bu dilde niçe sır zâhirdür Sonra bunun gibi dil nâdirdür Muhyî-i Gülşenî Dünyanın, kelime yapısı ve dilbilgisi bakımından birbirinden farklı diller konuşan milletlerden oluştuğu bir vakıadır. Bir beldede konuşulan diller bir yana, aynı şehirde bile farklı dil ailelerine mensup dillerin konuşulması yine olağan bir durumdur. Bunun doğal bir sonucu sanat…

Selman Dilek Avrupa’da İslam yazı dizisine öncelikle Avrupa’nın ne olduğu sorusuna cevap aramakla başlayacağım. Zira Batı modernleşmesinde değişim girift ve dinamik bir çehreye sahipken, dinî yorumlar olabildiğince sathi ve statik noktalardan hareket edebiliyor. Önce bir tashihe ihtiyacımız var. Çağdaş Avrupa’yı nasıl tanımlayabileceğimize dair değerlendirmelerin akabinde, Müslümanların Batı’ya yaklaşımlarını ele alacağım. Asıl varmak istediğim husus, Avrupa’da…

Selman Bayer “Çünkü bir sanat imparatorluğu Kurmak istiyorlardı. Ama bunun için Anayurtları yoktu Ve amansızca Yıkıldı Yunanistan, üstün güzellik.” Hölderlin, sanatın yersiz yurtsuzluğunun, Eski Yunan’ın yıkılmasının ana nedenlerinden biri olduğunu düşünür. Sanatın bu yıkım sonrasında sonsuza dek yersiz yurtsuz kaldığına inanmak ister gibidir. İmparatorluk kurmak arzusunda beliren bu masum hırs aslında sanatın…

Söyleşi: Kadir Filiz Doktorasını Paris 1 Panthéon-Sorbonne’dan alan Mohamed Amer Meziane, Brown Üniversitesinde çalışmaktadır. Sekülerleşmeyi sömürgeci bir etkisi olarak inceleyen doktora çalışması Des empires sous la terre: Histoire écologique et raciale de la sécularisation [Yeryüzünün Devletleri: Sekülerleşmenin Ekolojik ve Irksal Tarihi] ismiyle yayınlanmıştır. Bu eser Albertine ödülünü kazanmış ve 2024 yılında İngilizceye çevrilmiştir. Diğer bir…

Asım Cüneyd Köksal* “Ahlaki tecrübede ‘başka’ kavramının hayati bir yeri vardır. Hatta ‘başka’nın bulunmadığı bir zeminde ahlaktan bahsedemeyiz. Kendi içine kapanmış bir bilinçte ahlak tecrübesi ortaya çıkmayacaktır. Başkası söz konusu olduğunda ‘benim’ (kendinin bilincinde olan özne/süje) gibi hisseden, benim gibi ihtiyaçları olan başka bilinçli varlıklardan bahsediyor oluruz.” Bir önceki yazımız böyle başlıyor ve başka ile…

Lena Salaymeh* Sekülerizm Avrupa-merkezci bir ideolojidir çünkü evrenselci standartları modern Avrupa fikir ve uygulamalarına dayandırmaktadır.[1] Sekülerizmin Avrupa-merkezciliği, ideolojinin modern Avrupa’da ortaya çıkan iki kategori olan “seküler” ve “religion” (seküler olmayan) arasında yaptığı ayrımda açıkça görülmektedir.[2] Sekülerizm tarafsız, nesnel ya da üstün olmaktan ziyade öznel, önyargılı ve çoğu zaman sömürgecidir. Bu kısa yazıda, tarihselcilik, eleştirel sekülerizm…

Marc Rölli* “Avrupalı-Batılı” düşünce geleneğinde, “kolonyal” olarak adlandırılabilecek antropolojik bir insan imgesi bulunmaktadır.[1] Bu imge, kendi kavramına uygun olan insanları, buna uymayanlardan ayırır. Bu fark, oldukları gibi olan insanlarla özü gereği farklı kabul edilen insanlar arasına mesafe koyan kolonyal düşüncede görünür hâle gelir. Bir grup kendisini medenileşmiş, akıl sahibi, her yönüyle eğitimli ve ahlaken…