Sayı 33


01 Ekim 2012

Çocukluğumuzdaki bayram sabahlarını anımsamaya çalıştığımızda, ikram edilen şeker ve verilen harçlık dışında en çok hatırladığımız şeylerden biri hiç şüphesiz büyükler tarafından saçlarımıza damlatılan o birkaç damla kolonya olacaktır. Kokusuna en az hoş bir bayram sabahı heyecanı kadar aşina olduğumuz bu kendine has parfüm, kimi zaman şifa niyetine, kimi zaman ikram amaçlı, kimi zaman da sadece…

01 Ekim 2012

Çokça zikredildiği için hızlıca değinip geçelim: Felsefe aslen iki kelimeden müteşekkildir ve hikmet/bilgelik sevgisi anlamına gelir. Hikmet ise en temel anlamıyla şeylerin sırlarına ve gayelerine vakıf olmak, görünenin ötesindeki sebepleri bilebilmektir. Sırlardan bahis açtığımız zaman onun herkese izhar olunan, aşikâr cihetinin ötesindeki bir alandan da bahsetmiş oluruz. Bu alana adım attığımızda ise artık soyut bir…

01 Ekim 2012

Gece tam bir cehennemdi: Rüyalarıma sonbahar sızdı, rüyaların birinde ölü vaziyette suyun içinde sürükleniyordum, cesedime yosun takılıyordu. Ertesi sabah uyandırma sesinden önce uyanıǧım, önceki günden kalan ekmeǧin üstüne tarçın balı sürüyorum, ayakta çiǧniyorum. Hayatımda bir düzen yok. Bu kasveti nasıl uzaklaştırmalı? Başımda bir aǧrı, boyun tutuk, dışarıda dallardan yağmur damlıyor, merdivenlerde küçük köpekler itişip kakışıyor,…

01 Ekim 2012

Yeni Türk Edebiyatı’nın başlangıcı kabul ettiğimiz Tanzimat Edebiyatı iflah olmaz bir “eski” muhalifliği üzerinden kendine “yeni” bir varlık alanı açmaya çalışırken az önce inandığı değerler uğruna canını feda etmeye hazır bir şövalye görünümündedir. Bu keskin muhalefet daha ziyade eski dil ve edebiyatın metaforlarının sıradan halkın nezdinde anlaşılabilirliği ve bu edebiyatın insanın sosyal meslelerine ilgisizliği maddeleri…

01 Ekim 2012

Sanat nedir, sorusuna cevap vermek üzere çıkacağımız yolun girift oluşu, sanatı kavramaya dair çaba yürüten teorisyenlerin çokluğu kadar olacaktır. Her teorisyen, kendi sanat kuramını inşa ederken, nesnel yargılardan ziyade, biraz da meselenin özü gereği, öznel görüş ve duyumsamalarından hareket eder. Zira sanatın icra edilen bir ‘eylem’ olarak kendi sınırlarını belirlememiş oluşu, onun oluş hâlinin süreğenliğinden…