OSMANLI’DAN CUMHURİYETE MEŞHUR BİR MEVLİTHAN HAFIZ KEMAL EFENDİ (1884-1939)
Mustafa Hakan Alvan
Hafız Kemal Efendi 21 Temmuz 1884’de İstanbul Şehremini Tatlıkuyu’da doğdu. Babası saraç Mehmed Âgâh Efendi’dir. Annesi ise köklü bir İstanbul ailesinin kızı olan Feride Hanım’dır. Hafız Kemal Efendi biri kız, ikisi erkek olmak üzere üç kardeşin en büyüğüdür. İlk tahsiline Hırka-i Saadet Camii yakınlarındaki Bâki Ali Paşa Mahalle Mektebinde başladı ve hafızlık eğitimine de bu yıllarda devam etti. Hocası Hafız Halil Efendi’dir. Daha sonra Fatih Merkez Rüştiyesinde, onun ardından Vefa idadisinde eğitimine devam etmiştir.
Babasının tıp tahsili yapmasını arzu etmesine rağmen o kendini Arapça, Farsça ve musiki alanında geliştirmeyi tercih etti. Babasının bu yöndeki arzusunu ise kardeşi Vasfi Bey yerine getirmiş ve kadın doğum uzmanı olmuştur. Bu iki kardeş ilerleyen yıllarda Çanakkale Savaşı’na doktor ve tabur imamı olarak beraber katıldılar. Savaşın ön saflarında çarpışan bir taburun imamı olan Hafız Kemal Efendi bir hücum sırasında elinde Kur’an-ı Kerîm ile öne atıldığı sırada kolundan yaralanmış böylece bir Müslüman için önemli bir şeref olan hafızlıktan sonra gazilik unvanını da kazanmıştır.
Askerlik görevinden sonra Hacı Kadri Efendi’nin kızı Şükriye Hanım’la evlendi. Bu evlilikten Müeyyet Güney ve Naciye Melahat isimli kızları doğdu. Hafız Kemal Efendi eşi Şükriye Hanım’ın ölümü üzerine Müjgan Hanım’la evlendi. Bu evliliğinden Vecile Bilge, Ayten Gürses ve Yıldız Demirel dünyaya geldi.
Hafız Kemal Efendi ilk musiki derslerini genç yaşlarında Kasımpaşa Piyale Camii imamı, Rifaî şeyhi ve Uşşakî asitanesi zâkirbaşı Şeyh Cemal Efendi’den aldı. Bestenigar Ziya Bey, Muallim Kazım Üz ve Hacı Kirâmi Efendi istifade ettiği diğer hocalarıdır.
Arkadaşlarından Hafız Ali Rıza Sağman onun “pestleri kaba, tizleştikçe inceleşen, davudi, falsosuz, tatlı bir sesi”nin olduğunu söyler. Bu tiz, parlak ve geniş oktavlı sesiyle kısa zamanda musiki çevrelerinin dikkatini çeken ve 1900’lerden itibaren şöhret kazanmaya başlayan Hâfız Kemal, dönemin en iyi mevlithan ve gazelhanları arasında kendine yer buldu. Hafız Kemal Efendi’nin çok iyi bir hafız olmasının yanında asıl şöhreti mevlithanlığıdır. Bilhassa mevlit okumadaki tavrı meşhur Said Paşa imamı olarak bilinen ve Osmanlı tarihinin en iyi mevlithanlarından biri olarak kabul edilen Hasan Rıza Efendi’nin devamı olarak kabul edildi.
Yaşanmış olan şu hadise bu konuyu pek güzel bir surette özetlemektedir:
Hafız Kemal Efendi, Hasan Rıza Efendi’nin vefatından yıllar sonra, Necmeddin Okyay’ın evine mevlit okumaya gider. Okunan mevlidi evin üst katındaki odasından dinleyen ve yaşı bir hayli ilerlemiş olan Necmeddin Efendi’nin annesi Binnaz Hanım birden zaman mefhumunu unutup gençliğinde komşuları olan ve mevlit okuyuşunu birçok defa dinlediği Said Paşa İmam’ının öldüğünü unutarak: “Aa, Said Paşa İmamı Hasan Rıza Efendi mi geldi? Ne güzel de okuyor.” diyerek, Hafız Kemal Efendi’nin tavrıyla Hasan Rıza Efendi’nin tavrının ayniyyetini farkında olmadan çok güzel bir surette ortaya koyar.
Hafız Kemal Efendi görevine Tophane Camisi’nde başlamıştır. Ardından Nusretiye Camii baş müezzinliğine atanır. Son olarak da Süleymaniye Camii baş müezzinliğine getirilir ve ölümüne kadar da bu görevini sürdürmüştür. Süleymaniye minarelerinden okuduğu ezanları, hususen musikiye düşkün insanların cami avlusuna toplanıp dinledikleri rivayet edilir.
Hafız Kemal Efendi ömrü boyunca camideki görevlerinin yanı sıra zamanın meşhur plak şirketleri olan Columbia ve Odeon için çok sayıda mevlit, gazel, şarkı ve türkü plakları doldurdu. Bu plakların bazılarını yakın dostu meşhur bestekar Hafız Saadeddin Kaynak’la beraber yaptı. Konser ve plak çalışmalarını yurt dışında da devam ettirdi. Konser vermek üzere 1931 de Atina’ya, plak doldurmak için de 1928’de Berlin’e ve 1930’da Paris’e gitti. 1 Temmuz 1930 tarihinde de konservatuvardaki görevine başladı.
Konservatuvar tasnif heyetinin notaya aldığı birçok eseri de kurum adına plaklara okudu. Plaklar sayesinde kazandığı şöhreti dolayısıyla kendisine birçok defa sahne teklifinde bulunuldu fakat meşrebi gereği yapılan sahne tekliflerini reddetti. Kendisine plak şirketleri tarafından yapılan Kur’ân-ı Kerîm’in tamamının plaklara okunması teklifini de reddetti. Sadece mevlidi okuyabileceğini söyledi ve tamamını plaklara okudu.
Bunların yanı sıra hem Osmanlı döneminde hem de cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul’daki tüm mevlit cemiyetlerinin en önemli icracısı oldu. Her sene Çanakkale şehitlerini anma törenlerine gönüllü katılıp, şehitler için mevlit okudu. Hatta kendisi için “Mevlidi Süleyman Çelebi yazdı, Hafız Kemal Efendi okudu” şeklindeki sözün İstanbul’da yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir.
O dönemin meşhur hafızlarından olan. Hafız Sami Efendi kendisine o kadar hayrandı ki, öldüğünde Hafız Kemal Efendi’nin yanına defnedilmesini vasiyet etti ve bu vasiyeti sonrasında yerine getirildi.
Alaturka musikiye şahsi olarak düşkünlüğüyle bilinen Atatürk de kendisini sık sık evinden çağırttırarak dinlerdi. İçki sofrasında okumaktan hoşlanmadığını bilen Atatürk onu Dolmabahçe’deki meclisine çağırdığında, sofradan kalkarak yan odaya geçer ve öyle dinlerdi. Soyadı kanunu çıktığında “Gürses” soyadını da ona Atatürk vermiştir. Hatta Atatürk’ün ona milletvekilliği teklif ettiği, kendisinin ise Ankara’da yaşamasının zor olacağı gerekçesiyle bu teklifi reddettiği bilinir.
Bir gün Atatürk’ün misafiri olarak Türkiye’yi ziyarete gelen Afgan kralı Türk hafızlardan Kur’ân-ı Kerîm dinlemek ister. Zamanın önde gelen bazı hafızları çağrılır, fakat onları beğenmez. Bunun üzerine Atatürk Hafız Kemal Efendi’nin getirilmesini emreder. Afgan kralı Hafız Kemal Efendi’yi dinlediğinde çok müteessir olur ve takdirlerini ifade eder.
Hafız Kemal Efendinin kişilik özellikleri
Çok şık giyinen, güzel yemek yapmayı bilen Hafız Kemal Efendi amatör olarak kimya ilmiyle de uğraşmıştır. Ayrıca okçuluk sporuna düşkünlüğüyle de tanınır. Beyoğlu’ndaki Ok Spor Kulübünün kurucularındandır. Bu kulüpteki arkadaşlarından Hattat, Ebrûzen Necmetin Okyay ve mütefekkir Fethi Gemuhluoğlu Türk kültür hayatının bilinen önemli isimlerindendir. Amatör olarak güreş sporuyla da ilgilenen Kemal Efendi her sene Edirne Kırkpınar yağlı güreşlerine gider açılışında da mevlit okurdu.
Hafız Kemal Efendi’nin Mehmed Akif Ersoy’la da yakın bir dostluğu vardır. M. Akif Bey Hafız Kemal Efendi’yi dinlemekten çok zevk aldığını, onu her dinleyişinde sanki Said Paşa İmamı Hasan Rıza Efendi’yi dinliyormuş gibi hissettiğini ifade ederdi. M. Akif Bey bazı güfte telaffuzlarında gördüğü hatalar sebebiyle Kemal Efendi’yi ikaz ettiği de olur, Kemal Efendi de bunu büyük bir tevazuuyla karşılar ve hemen o hataları düzeltirdi.
Gençliğinde Yenikapı Mevlevihanesi’ne intisap ederek Mevlevi dervişi olan Hafız Kemal Efendi şeyhinin vefatından sonra, zamanın önemli Nakşi şeyhlerinden Küçük Hüseyin Efendi’ye intisap ederek tasavvufî terbiye gördü. Plak şirketlerinin Kur’ân-ı Kerîm’i plağa okuma teklifini mürşidi Küçük Hüseyin Efendi’yle istişaresi neticesinde reddetti.
Kızı Velice Bilgi’yle 2005 yılında yapılan bir röportaj da onun güzel ahlakıyla ilgili bizlere birçok bilgi aktarmaktadır:
Babamın kimseye dargın olduğunu, kimse hakkında kötü konuştuğunu duymadım. Evimiz her zaman misafirle dolar taşar babam herkese hizmet etmekten zevk alırdı.
Hayatı boyunca okuduğu mevlit cemiyetlerinden kendisine verilen hediyelerin yarısını ihtiyaç sahiplerine dağıttı.
Ne zaman bir fakir cenazesi görse mevta yakınlarına gider, baş sağlığı diledikten sonra gelip mevlidini bilabedel okuyacağını söylerdi. Yazları Ada’da geçirdiğimiz günlerde verem hastalarının tedavi gördüğü sanatoryumun önüne gider onu dinlemekten hoşlanan hastalara gazeller okuyarak onları mutlu ederdi.
Memleketin en meşhur sanatkarı olmasına rağmen hiçbir miras bırakmadı.
Son günlerinde hasta yatağında eve doktor beklediği bir gün kapımıza ihtiyaç sahibi birisi geldi. Anneme, doktor için ayırdığı parayı vermesini söyledi. Annem: “Kemal bey doktora verecek paramız kalmadı ne yapacağız?” demesi üzerine “Olsun hanım sen ver Rabbim bizi mahrum etmez,” dedi. Bir saat sonra plak şirketinden bir yetkili gelip telif ücreti getirdi.
Hazreti Peygamber’in (s.a.v.) sevgisini yüzyıllar boyu Türk milletinin gönlünde yaşatan Mevlid-i Şerîf’e ömrü boyunca hizmet etmiş olan Hafız Kemal Efendi, hayatının son yıllarında yakalandığı kalp hastalığından kurtulamayarak 9 Ağustos 1939 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Edirnekapı Mezarlığı’nda bulunan meşhur divan şairi Bâkî’nin yanına defnedildi.
Eylül 2024 Huzûr-ı Hz. Mevlânâ-Konya