DEMOSTHENES’İN ATİNALILARA MEKTUBU

  • Sabah Ülkesi - Cover
  • Adem Beyaz*

     

    Antik Yunan dünyasının en önemli hatiplerinden biri olan Demosthenes MÖ 384/383 yılında doğmuş, MÖ 322 yılında ölmüştür; oldukça varlıklı ve saygın bir aileden gelmektedir. Demosthenes henüz yedi yaşındayken MÖ 377 yılında babası vefat etmiş ve ona yüklü bir miras kalmıştır. Ancak henüz çok küçük olduğu için 18 yaşına kadar bu mirastan faydalanamamış, vakti geldiğinde de vasileri mirasın çoğuna el koyduğundan yalnızca küçük bir kısmını alabilmiştir. Bu durum karşısında vasilerinden hakkını alabilmek için Demosthenes dava açmak zorunda kalmıştır. Bu dava üzerine uzun yıllar çalışmış, bu çalışma onun ilerideki siyasi yaşamı ve mesleği için oldukça verimli bir hazırlık dönemi olmuştur. O devirde miras davalarında önemli bir isim olan Isaios’u kendisine danışman ve eğitmen olarak seçmiş, Isaios da Demosthenes’e delilleri nasıl sunacağını ve nasıl doğru bir muhakeme yürütmesi gerektiğini öğretmiş, böylece Demosthenes logograflık mesleğine adım atmıştır. Eski Yunan’da logograflar, mahkemeye işi düşen ancak bu konuda deneyimsiz olan insanlar için konuşma metinleri yazan kişilerdi. Bütün bu hazırlıkların sonunda Demosthenes vasilerine açtığı davayı kazanmış, ancak mirasını ele geçirinceye kadar bir dizi dava açmaya da devam etmek zorunda kalmıştır. Babasından kalan mirastan fazla bir şey alamayan Demosthenes, geçimini sağlamak için logograflık mesleğini sürdürmüş ve bu alandaki yeteneğinden dolayı devlet işlerine de merak salmıştır. Bu merakı ve hevesi sebebiyle kendi topraklarının tarihini tanımak istemiş, dolayısıyla dönemin önemli bir tarih yazarı olan Thukydides’e başvurmuştur. Bu konuda Lukianos şöyle der: “Demosthenes, Peloponnessos Savaşı’nı okumakla yetinmedi, onu ezberlemek için sekiz defa da kopyasını çıkardı.” Demosthenes sık sık halk toplantılarına ve davalara gider, buralarda dinlediklerini aklında tutmaya çalışır ve aklında kalanları kendisine göre yeniden yazmayı dener. Demosthenes’in ele aldığı konuyu en ince ayrıntısına kadar incelemesi, tartışmalarını Yunan tarihinden örneklerle zenginleştirmesi, fikirlerini savunurken ölçülü davranması ve titizlikle çalışması, onu diğer hatiplerden ayıran en önemli özellikleri olarak anlatılır.

     

    Demosthenes, antik Yunan tarihinde bulabileceğimiz en önemli figürlerden biri olmasına rağmen Türkçe literatürde tam manasıyla hakkı verilmemiş bir yazardır. Ardından birçok eser bırakmış olsa da hâlihazırda Söylevler dışında bir metnini Türkçede bulamayız. Antik Roma dünyasındaki muadili Cicero’yu düşündüğümüzde bu tuhaf bir durumdur çünkü Türk okur Cicero’ya ve Türkçeye çevrilen eserlerine ne kadar aşinaysa Demosthenes’ten ve eserlerinden de o kadar bihaberdir. Fakat bu durumun sebebi Demosthenes’in daha değersiz ya da geri planda kalmış biri olmasından kaynaklanmaz. Çünkü antik dünyanın en önemli biyografi yazarlarından biri olan Plutarkhos, onların yaşamlarını ayrı ayrı anlatmaz, birlikte ele alır:

     

    Demosthenes ve Cicero hakkında yazarken, eylemlerini ve siyasi kariyerlerini inceleyeceğim, böylece kişiliklerinin ve eğilimlerinin birbirleriyle nasıl karşılaştırıldığını görmeye çalışacağım, ancak konuşmalarının eleştirel bir karşılaştırmasını yapmayacağım veya hangisinin daha hoş veya daha güçlü bir hatip olduğunu göstermeye çalışmayacağım.

     

    Demosthenes ve Cicero söz konusu olduğunda, Tanrı’nın onları başlangıçta aynı plana göre şekillendirdiği, doğalarına farklılık sevgisi, siyasi faaliyetlerinde özgürlük sevgisi ve savaşlar ve tehlikeler baş gösterdiğinde cesaret eksikliği gibi birçok benzerliği yerleştirdiği ve aynı zamanda birçok talih benzerliğini de onların kaderlerine kattığı görülmektedir. Çünkü bana göre, küçük ve silik başlangıçlardan büyük ve güçlü hâle gelen; krallar ve tiranlarla çatışmaya giren; bir kızını kaybeden; kendi şehirlerinden sürgün edilen ve sonra onurla geri dönen ve tekrar kaçtıktan ve düşmanları tarafından yakalandıktan sonra, vatandaşları özgürlüklerini kaybettiğinde hayatlarına son veren başka iki hatip bulunamazdı.

     

    Plutarkhos, Demosthenes’in hayatı hakkında bize birçok faydalı bilgi verir, ancak onun eserleri hakkındaki teknik bilgileri Halikarnasoslu Dionysios’tan alırız. Demosthenes’in Tarzı Üzerine adlı çalışmasında Dionysios, Demosthenes’i en büyük Yunan yazarlar arasında sayar ve onun tarzını Thukydides, Lysias, İsokrates ve Platon gibi antik Yunan’ın diğer büyük yazarlarıyla karşılaştırır. Buna göre, Demosthenes kendisinden önceki yazarlara nispetle önemli bir ilerleme kaydetmiştir. Demosthenes’in tek bir üsluba uymadığı, evvel yazarların üsluplarından en iyi nitelikleri seçtiği ve tüm ihtiyaçlara uyarlanabilecek bireysel bir üslup geliştirdiği görülür. Halikarnasoslu Dionysios, Demosthenes’i tasvir ederken üslubunun özelliklerini en ince ayrıntısına kadar analiz eder, en sert eleştirmenlerinden biri olan Aiskhines’i susturur, verdiği karşılaştırmalı örnekler sayesinde öyle güzel bir manzara sunar ki Dionysios’u dinleyen kişi Demosthenes’in konuşmalarını okuduğunda hissedeceği tek şeyin hayranlık ve estetik doyum olduğunu düşünür.

     

    Eğer bir şairden bahsetseydik bu estetik doyumun bizzat onun hayatını da kuşattığını söyleyebilirdik, fakat özellikle antik dönemdeki bir hatipten bahsettiğimizde bizi öznel bakımdan hayran bırakan söylevler o hatip için en iyi ihtimalle nesnel bir nasihate dönüşür -en kötü ihtimalle ise kendi ölüm fermanı hâline gelebilir.

     

    Demosthenes’in hayatının ikinci yarısında yani MÖ 350’li yıllardan sonraki söylevlerinde dikkat çeken konu, II. Philippos’un başa geçmesiyle artan Makedonya tehlikesi karşısında Atinalılara tavsiyelerde bulunmasıdır. Atina toplumunun demokrasiyi kaybetmemesi ve yeniden tesis etmesi yönünde kendini sözcü olarak gören Demosthenes Atina halkını önce II. Philippos’a daha sonraki yıllarda ise onun yerine geçen İskender’e karşı harekete geçirmek için hitabet sanatını kullandı. Ayrıca MÖ 338’de Atina’nın ve müttefik kentlerin Khaironeia’da yenilmesinden sonra Makedonya’nın yayılmacı politikasına karşı Yunan kentlerinin desteğini almak için çok çalışmış ama başarılı olamamıştır. Demosthenes’in Philippos ve İskender’e karşı bütün bu başarısız girişimlerine rağmen Atinalıların çoğu ona hâlâ saygı duymaya devam ediyordu; çünkü onunla aynı duyguları paylaşıyor ve bağımsızlıklarını yeniden kazanmayı arzuluyorlardı. MÖ 336’da hatip Ktesiphon, Atina’nın Demosthenes’i kente yaptığı hizmetlerinden dolayı, hem de dönemin geleneklerine göre ona altın bir taç sunarak onurlandırmasını önerdi. Bu öneri siyasi bir mesele hâline geldi ve MÖ 330’da Aiskhines, Ktesiphon’a yasal usulsüzlük suçlamasıyla dava açtı. Demosthenes en etkili konuşması olan Taç Üzerine’de Ktesiphon’u etkili bir şekilde savunmuş ve Makedonya ile barışı tercih edenlere şiddetle saldırmıştır.

    Demosthenes, geçmişte yaptıklarından ve siyasi yaşamında giriştiği eylemlerden hiç pişmanlık duymadı, savunduğu politikaların değişmez amacının ülkesinin onuru ve yükselişi olduğunda ısrar etti. Bunların yanı sıra her fırsatta ve her işte Atina’ya olan sadakatini korudu, sonunda da yasal usulsüzlük davasını kazandı. Ancak daha sonraki yıllarda gözden düştü. Rüşvet almakla suçlandığı bir davayı kaybedince Atina’yı terk etmek zorunda kaldı. İskender’in ölümünden sonra yeniden toparlanmaya çalışan Atinalılar Demosthenes’i yardıma çağırdılar. Ama MÖ 322’de Atina’nın Makedonya tarafından işgal edilmesi üzerine ölüme mahkûm edildi. Aşağıdaki mektup, bu konuları ifade etmede en güzel örneklerden biridir[1]:

     

    Siyasi Düzen Üzerine:

    [1.1] İster sözle ister eylemle olsun ciddi bir adım atmak üzere olan biri için doğru yola baş koymanın en önemli mesele olduğunu düşünüyorum. İşte bu sebepten ötürü, Atinalıların demokrasisine ve demokrasiye karşı iyi niyet besleyenler için hem şimdi hem de ilerideki zamanlarda en iyisi ne ise, ben de bunları yazma niyetiyle harekete geçeyim diye, üstelik meclis üyelerinin de buna dahil olması için dualarla yalvarıyorum. Bu niyazımla, iyi bir ilham alma umudunu da taşıdığımdan bu mektubu gönderiyorum.

     

    [1.2] Demosthenes, meclise ve konseye iyi dileklerini gönderiyor:

    Doğduğum topraklara geri dönmem konusuna gelince, sizin hepinizin her daim dönmeme izin verebileceğinize inanıyorum; bu nedenle şu anda bu konuda hiçbir şey yazmıyorum. Bununla birlikte, bu mevcut durumun –elbette doğru yolu seçtiğiniz takdirde– sadece kendiniz için değil, geri kalan tüm Yunanlar için de zafer, güvenlik ve özgürlük sağlayabileceğini, ancak cahilce davranırsanız veya yanlış yönlendirilirseniz, aynı fırsatı tekrar elde etmenin kolay olmayacağını gözlemlediğimden, bu sorularla ilgili görüşlerimi kamuoyuna sunmam gerektiğini düşündüm. [1.3] Biliyorum, mektupla iletilen tavsiyelerin yerine getirilmesi oldukça zor bir şeydir. Çünkü siz Atinalıların pek çok öneriyi anlamayı beklemeden hemen karşı çıkma gibi bir alışkanlığınız var. Bir konuşmacı söz konusu olduğunda, ne istediğinizi anlaması ve yanlış anlamaları düzeltmesi elbette mümkündür; ancak yazılı bir metnin [sizin gibi] yaygara koparanlara karşı hiçbir yardımı olmaz. İşte bu [ifade ettiğim] gerçeğe rağmen, eğer sessizlik içinde dinlemeyi kabul eder ve söyleyeceklerimi öğrenmek için sabır gösterirseniz, –ilahi bir lütuf umuduyla konuşmak gerekirse– yazı kısa olsa da tüm iyi niyetimle size karşı görevimi yerine getirdiğimi ve menfaatlerinizin kaynağının nerede olduğunu açıkça ortaya koyacağımı düşünüyorum. [1.4] Bu mektubu göndermeye karar vermemin nedeni ne konuşmacı sıkıntısı çektiğinizi düşünmem ne de aklına geleni hiç ölçüp tartmadan söyleyecek adamları dikkate almamdı. Ama konuşma dinlemekten hoşlananların önünde, deneyimim ve kamu işleriyle uzun zamandır hemhâl olmam sayesinde öğrendiğim her şeyi açıkça ifade ettikten sonra, ilk önce sizin yararınıza olan şeylere ulaşabilmeniz için yol göstermeyi, ikinci olarak da halkın en iyi usulleri seçmesini kolaylaştırmak istedim. İşte beni, bu mektubu yazmaya iten düşünceler bunlardı. [1.5] Her şeyden önce, Atinalılar, devletin ortak yararı için kendi aranızda uyum sağlamanız ve önceki meclislerden miras kalan tüm çekişmeleri artık arkanızda bırakmanız ve başka bir açıdan da hepinizin ortak bir akılla kararlarınızı gayretle desteklemeniz gerekiyor. Çünkü tek tip bir politika izlememek veya tutarlı davranmamak sadece sizin için değersiz ve aşağılık olmakla kalmaz, aynı zamanda en büyük riskleri de beraberinde getirir. [1.6] Bütün bunların yanı sıra, şu hususlar da sizin dikkatinizden kaçmamalıdır; bahsettiğim mevzular tek başına amacınızı gerçekleştirmekte yeterli olmasa da bunlara askerî gücünüzü de eklediğinizde tüm hedeflerinizi gerçekleştirmeniz çok daha kolay bir hâle gelecektir. Öyleyse şimdi neyi kastediyorum?  Hiçbir kente ve şu veya bu şehirdeki düzeni destekleyen hiçbir vatandaşa karşı kin beslememeli ya da onlardan nefret etmemelisiniz. [1.7] Çünkü bu tür bir husumetten duyulan korku şuna sebep olur: Kalplerinde suçluluk duygusu taşıyanlar, bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarını düşündüklerinden, bu kötü düzeni desteklerler. Ancak bu korkudan kurtuldukları an hepsi eskisinden daha uyumlu hâle gelir. [1.8] Bu nedenle, en azından daha önce mevcut düzeni desteklediğine inanılan toplulukların hiçbir generaline, hatibine ya da özel bireyine herhangi bir suçlama ya da kınama yöneltmemeniz gerektiğini, bunun yerine kentteki tüm tarafların, –şükürler olsun ki– halk adamları olarak görevlerini yerine getirdiklerini kabul etmeniz gerektiğini söylüyorum. Kenti kurtarmak için [yüce ruhlar] sizin nasıl bir yol izlemek istediğinize yeniden karar verme ayrıcalığını size bahşetmişlerdir ve tıpkı bir gemide olduğu gibi, bazıları yelkenle, bazıları da kürekle kaçmak istediklerini beyan ettiklerinde, her iki tarafın da tüm önerileri kurtuluşu amaçlasa da, buhranı göğüslemek için her iki yöntemi de kullanma şansının yüce ruhlardan ilham edildiği görüşünde olmalısınız. [1.9] Geçmişteki olayları bu şekilde değerlendirmeye karar verirseniz, herkesin güvenini kazanır, iyi ve onurlu bir insan olarak anılırsınız. Ayrıca kendi menfaatlerinizi de koruyup gözetirken farklı kentlerdeki muhaliflerinizin ya tamamının fikirlerini değiştirmesine ya da sadece çok az bir kısmının kalmasına neden olacaksınız. Bu nedenle, Yunan’a büyük bir faydası olması yönünde devlet adamlığıyla hareket edin ve bu esnada Atinalılar olarak kendi menfaatlerinizi de göz önünde bulundurun. [1.10] Her ne kadar ben bazı kişilerden böyle bir fedakârlık görmemiş olsam da sizi bu şekilde davranmaya davet ediyorum, bu çabama karşı haksız yere ve yeni bir güruh oluşturma ruhuyla başkalarını memnun etmek için oradan oraya savruluyorum. Bununla birlikte kendi kızgınlığımı ateşlerken kamu yararını zedelemeye hakkım olduğunu hiç düşünmüyorum, üstüne üstlük kendi düşmanlığımı genel bir fayda için körüklemiyorum. Bu söylediklerimin tersine, diğer insanlara ısrarla tavsiye ettiğim davranışı ilk benim uygulamam gerektiğini düşünüyorum. [1.11] Şimdi, burada anlatılan üzerine hazırlanması ve harekete geçmesi icap eden ilk safha, sakınılması gereken hatalar ve insani değerlendirmelere göre kişinin büyük olasılıkla başarılı bir şekilde alacağı önlemler, ülkenin amaçları için benim tarafımdan ifade edilmişti. Ancak işimizi günden güne nasıl denetleyeceğimiz ve beklenmedik şekilde ortaya çıkan durumlarla nasıl doğru bir şekilde başa çıkacağımız, [1.12] hayata geçirilecek her eylem için doğru zamanı nasıl bileceğimiz ve hangi hedeflerimize müzakere yoluyla ulaşmanın mümkün olduğuna ve hangilerinin güç gerektirdiğine karar vereceğimiz gibi karşı karşıya kaldığımız hayati sorunlar aslında başımızdaki generallerin sorumluluğundadır. İşte tam da bu nedenle nasihat etmek demek, çok zor durumda kalmak demektir. Çünkü doğru bir şekilde alınmış ve büyük bir özen ve zahmetle verilmiş kararlar, çoğu zaman yetkili kişilerin hatalı uygulamaları nedeniyle bozulmaktadır. [1.13] Yine de bu kez her şeyin yolunda gideceğini umuyorum; çünkü İskender’in her zaman başarılı olduğu için talihli olduğunu düşünen biri varsa, onun talihli olmaya devam etmesinin sebebinin yerinde durması ve sessizliğe bürünmesi değil, çalışması, azmi ve cesaret etmesi olduğu gerçeğini düşünsün. Şimdi, bu nedenle, İskender öldüğüne göre, talih iş birliği yapacağı birilerini arıyor ve sizler de onun seçimi olmalısınız. [1.14] İşte, anlattıklarımı ve şimdi söyleyeceklerimi yerine getirmeniz gerekiyor: Yönetimin başına geçecek kişiyi sadakati en fazla olan kişiler içinden seçin ve sizin [ne yapmanız gerektiği hususuna] gelecek olursak, her birinizin yapabileceği ve özellikle yapmayı tercih ettiği her ne ise onu yerine getireceğine dair bir söz verin. Üstelik verdiği bu sözü bozmadığından, kandırıldığını ya da yanlış yönlendirildiğini, bunların sonucu olarak ikna edildiğini söyleyip sorumluluğundan kaçmadığından emin olun. [1.15] Çünkü kendinizde noksan olan niteliklerin eksikliğini giderebilecek başka insanlar asla bulamazsınız; aynı şekilde savaşın çıkmasına sebep olan konularda olduğu gibi, istediğiniz gibi hareket etme gücüne sahip olacağınız konularda da sık sık fikir değiştirmek aynı tehlikeyi içerir. Bu yüzden böyle bir şey yapmamalısınız, artık tüm ruhunuzla dürüstçe ve hemen her ne yapmak istiyorsanız, onun için oy verin ve bir kararname çıkardıktan sonra, [1.16] Dodonalı Zeus’u ve sizin menfaatiniz için birçok görkemli, cesaret verici ve doğru kehanetlerde bulunan diğer ruhları önderleriniz olarak benimseyin ve onları yardımınıza çağırın ve zaferin neticeleri üzerine yemin edip başarı için hepsine dua ettikten sonra size eşlik eden iyi talihle Yunanları kurtarmaya ve koruyama devam edin. Elveda.

     

    [2.1] Demosthenes, meclise ve konseye hitap ediyor:

    Kamu hayatındaki davranışlarım nedeniyle, size karşı hiçbir kusuru olmayan biri olarak, sadece böyle bir muameleyle karşılaşmayacağıma değil, aynı zamanda sıradan, basit bir suç işlemiş olsam bile affedilebileceğime inanırdım. Ancak durum bu hâle geldiğine göre, meclisin açık bir kanıtı olmadan, hatta kanıtları incelemeden, bu zümrenin ispatlanmamış bilgilerine dayanarak tüm sanıkları mahkûm ettiğinizi gördüğümden beri, benim mahrum bırakıldığım haklardan daha az değerli olmayan haklarınızdan vazgeçtiğinizi düşünerek en iyisini yapmayı seçtim. Çünkü yeminli yargıçların, herhangi bir kanıt gösterilmeden meclisin beyan edeceği her şeyi kabul etmeleri, anayasal bir haktan vazgeçmek anlamına geliyordu. [2.2] Bununla birlikte, meclisin bazı üyelerinin kendileri için uydurup haksız yere edindikleri üstünlüğü hiç sorgulamadan kabul ettiğinize göre, ayrıca şimdi kanıtların ışığında davaları karara bağladığınıza ve bu adamların kim olduklarının açıklanmamasının veya gizli kalmasının eleştirisinin kınamayı hak ettiğine karar verdiğinize göre, işte artık sizin rızanızla, benzer suçlamalara maruz kalanlarla aynı beraattan yararlanmanın [hakkım olduğunu] ve sahte bir suçlamayla vatanından, malından ve kendisine en yakın ve en sevdiklerinin arkadaşlığından mahrum bırakılan tek kişi olmamanın hakkım olduğunu düşünüyorum. [2.3] Ey Atinalı yiğitler, benim kurtuluşum konusuyla alakadar olmanız için iyi bir nedeniniz var, sadece size hiçbir kötülük yapmadığım hâlde bana çirkin davranıldığı için değil, aynı zamanda dışarıdaki iyi namınız için de. Çünkü kente en büyük hizmeti verdiğim zamanları ve olayları kimse size hatırlatmıyor diye, [2.4] Yunanların geri kalanının bunlardan haberdar olmadığını ya da sizin adınıza başardıklarımı unuttuğunu düşünmemelisiniz. Şu anda iki nedenden dolayı bu hizmetleri ayrıntılı olarak yazmaktan çekiniyorum; birinci nedeni fesatlıktan korkmam, bunun karşısında gerçeği söylemenin faydası olmaz; ikincisi ise Yunan’ın geri kalanının korkaklığı nedeniyle şu anda benim bu hizmetlerimin seviyesinin altında birçok şey yapmak zorunda kalmamız. [2.5] Özetle benimle ilgili incelemeden geçirilen kayıtlara bakıldığında, bunlar herkesin sizi kıskanmasına ve benim de sizden en büyük ödülleri alacağıma emin olmama neden olan türden kayıtlardı. Acımasız olduğu kadar karşı konulmaz olan talih, Yunan’ın özgürlüğü için giriştiğiniz mücadelede adalete göre değil de kendi istediği gibi karar verdiğinde bile size beslediğim sadakatimden asla vazgeçmedim ve [2.6] bunun yerine hiçbir şeyi pazarlık konusu dahi yapmadım; ne bir adamın lütfu, ne ayrıcalık umudu, ne zenginlik, ne güç, ne de kendi güvenliğim. Yine de tüm bu mükafatların siyaset oyununu sizin aleyhinize oynamayı seçenlere tahakkuk ettiğini gözlemledim. [2.7] Şimdi, özellikle önemli olan bir durumu –her ne kadar dürüst konuşmamı haklı gösterecek pek çok önemli durum olsa da– size yazmaktan çekinmeyeceğim: Vaktiyle adı geçen tüm insanlar arasında, ister arkadaşlık ilişkileri sayesinde insanları kendi isteklerine itaat etmelerine ikna etmesi, ister Yunan kentlerinin her birinde ileri gelenleri rüşvetle ayartma konusundaki [yeteneği] olsun, Philippos hepsinden daha olağanüstü bir yeteneğe sahipti. Bu yöntemlerden herhangi birine kurban gitmeyen tek kişi bendim, [2.8] bu da size gurur veriyor ve Philippos’la sık sık görüşmeme ve beni elçi olarak gönderdiğiniz konularda onunla konuşmama rağmen, hâlâ yaşayan pek çok kişinin bildiği gibi, bana teklif ettiği yüklü meblağlardan uzak durdum. Bu adamların sizin hakkınızda ne düşünebileceklerini bir düşünün, çünkü böyle bir adama bu muameleyi yapmak, benim için bir talihsizlik gibi görünse de, ahlaksızlıktan mahkum olmasam da, sizin açınızdan adalete karşı gelmek gibi görünecektir. Kararınızı değiştirmeniz ve bu ithamı kaldırmanız için size yalvarıyorum.

     

    * Çevirmen, editör.

     

    [1] Demosthenes, “Letters,” Orationes, ed. W. Rennie, Oxford: Clarendon Press, 1931.