MAHZARA: MORİTANYA’NIN İSLAMİ EĞİTİM GELENEĞİNDE KADIN ÂLİMLERİN ROLÜ

  • Sabah Ülkesi - Cover
  • Yazar: Britta Frede*

    Moritanya İslam Cumhuriyeti, Sahra’nın batı ucunda yer alır ve kuzeyde Atlantik Okyanusu, Fas ve Cezayir, doğuda Mali ve güneyde Senegal ile komşudur. Ülkenin nüfusu, literatürde genellikle Morolar veya yerel konuşma dilinde “bizan” olarak anılan ve Hassaniyye lehçesiyle (Arapça lehçesi) konuşan çeşitli etnik dil gruplarından oluşmaktadır. Topluluk ayrıca Wolof, Soninke, Pulaar ve Bambara gibi Sahra altı Afrika azınlıklarının dillerini de içeriyor. Etnik temelli dil farklılıklarının yanı sıra, toplum, Mağribi toplumunun sosyal tabakalaşmasını çok karmaşık bir hâle getiren statü grupları tarafından da şekillendirilir. Bu statü gruplarından biri, bu etnik-dilsel toplulukların her birinde 20. yüzyıla kadar tartışmasız biçimde elit bir aidiyet grubunu temsil eden İslam âlimlerinden meydana gelmektedir.

    19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan bu âlimlerden biri Muhammed el-Emin b. Muhammed Maulud’dur. Onun yukarıdaki satırlarını konuya bir giriş olarak seçtim, çünkü bu satırlar, sömürgeci yabancı yönetimin temel bir toplumsal dönüşüm başlattığını gördüklerinde, birçok Müslüman topluluğun kendilerini içinde buldukları ikilemi tanımlıyor. Onun satırlarında açık olan şey, eğitim kurumlarının yalnızca bilgi aktaran tarafsız yerler olmadığıdır. Aksine bu kurumlar, dinî ve kültürel kimliğin bir ifadesidir.

    Eğitim kurumları, olgusal bilgiye ek olarak, çok sayıda ahlaki ve kültürel değeri aktarırlar. Bu nedenle sömürge yönetimi tarafından kurulan modern devlet eğitimi, dinî kimliğe tehlikeli bir saldırı olarak algılandı. Diğer taraftan orada öğretilen bilgi de ilgi uyandırmaktaydı ve toptan reddedilmiyordu. Ancak bu eğitim, yalnızca hâlihazırda İslami bir din eğitimi almış ve katı inanç ilkelerine sahip kişiler tarafından verilmeliydi. Muhammed el Emin b. Muhammed Maulud, buradaki çocukların doğru yolu bulamayıp bunun yerine farklı bir inancı takip etme tehlikesi altında olduklarına açıkça işaret ediyor. Bu nedenle, bunun olmasını engellemenin babaların sorumluluğu olduğu sonucuna varıyor.

    Moritanya’daki Mahzaralar
    Moritanya’da, Fransız sömürge yönetimi iktidara gelmeden önce, ağırlıklı olarak göçebe yaşam koşullarına uyarlanmış yerel bir eğitim kurumu gelişmişti: Hz. Muhammed’in yaşadığı zamanlardan beri cami halkaları olarak bilinen bir öğretim tarzında yarı formel bir eğitim kurumu olan mahzaralar. Moritanya’nın İslami eğitim kurumları Fransız sömürge gücünün geldiği dönemde çoktan etraflıca yayılmıştı. Özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda, sömürgeciliğin arifesinde, Moritanya’nın âlim kültürü eğitim kurumlarıyla beraber altın çağını yaşadı. Bu aynı zamanda tasavvufun yayılmasıyla da bağlantılıydı. O dönemin birçok âlimi aynı zamanda sufiydi. Mahzarasız hiçbir sufi merkezi yoktu ve nüfusun çoğunluğu göçebe olarak yaşasa da çeşitli düzeylerde İslami disiplinleri öğreten çok sayıda İslami eğitim kurumu ortaya çıktı. Bu eğitim kurumları temelde tüm ilgilenenlere açıktı, çoğunlukla özel girişimlere dayanıyordu ve, ender durumlarda, bir âlimler ailesi tarafından nesiller boyunca sürdürülen tanınmış eğitim kurumları hâline gelebiliyorlardı. Ancak bu kurumların çoğu kurucularıyla beraber gelip onlarla beraber ortadan kayboldu. Mahzara herhangi bir yapıya bağlı değildi, daha ziyade bu eğitim kurumlarının çoğu mobil hâldeydi, ülke içinde sığırlar ve öğrencilerle bir su kaynağından diğer su kaynağına taşınıyordu. Eğitimin içeriği, çeşitli İslami disiplinlere, aritmetiğin temellerine ve aynı zamanda sığır gütme, tarım veya ev işleri gibi günlük hizmetlere odaklanıyordu. Kural olarak, öğrenciler öğretmenleri ile belirli bir süre beraber yaşıyorlardı. Yani mesele, metinleri incelemekten daha fazlasıydı, terbiye ve adabımuaşeretin yanı sıra günlük yaşam için yararlı becerilerin edinilmesi de söz konusuydu.

    Bugün bildiğimiz hâliyle Mahzara kurumları tarafından verilen İslami eğitim, en geç 17. yüzyıldan beri batı Sahra’da varlığını sürdürmektedir. Müfredat Kuzey Afrika ve Endülüslü bilim insanları tarafından yazılan eski metinleri de içerse de, derleme ve yorum, bağımsız bir metin geleneği olarak ancak 17. yüzyıla kadar takip edilebilmektedir. Bu nedenle, 16. yüzyılın sonları ve 17. yüzyılın başlarında bu bölgede önemli sosyo-politik ve sosyo-ekonomik ayaklanmalar olduğu varsayılabilir. Mahzara yerel olarak Murabıtlara kadar izlense bile, bugünün müfredatının ve kullanılan metinlerin önceki eğitim geleneklerinden önemli ölçüde farklı olduğu varsayılabilir. Bu konudaki pek çok düşünce ancak spekülasyon aşamasında kalmakta. Batı Sahra’nın zengin el yazması koleksiyonları, 17. yüzyıl öncesine tarihlenebilecek tek tük metinler içeriyor. Dolayısıyla bugün, metin kanonunun derlenişi ya da 17. yüzyıldan önce kullanılan metinlerin yorumları hakkında net bir fikre sahip değiliz.

    Batı Sahra’daki birçok topluluk, genellikle basit Kur’an okullarının çok ötesine geçen İslami eğitime erişebiliyordu. Tanınmış Mahzara kurumlarından mezun olanlar, Ezher mezunlarıyla boy ölçüşebiliyordu. Batı Sahra-Saheli bölgesinin bilim insanları kısa süre sonra Orta Doğu’da da Şinkitî ve Tekârîrî olarak tanındı. Âlimlerinin çoğu 20. yüzyılın başlarında Suudi Arabistan’da eğitim kurumları kurarken, diğerleri Kahire’deki Nahda çevresinde çalıştı. Mahzara kurumlarında yetişen Batı Sahra âlimleri, en geç 20. yüzyılda, İslami ilimlerin metinlerinde, özel­likle Arapça grameri, eski Arap şiiri ve Mâlikî-Sünni hukuku alanlarında önde gelen uzmanlar olarak kabul edildi.

    İslam âlimleri, sömürge idaresi tarafından, sömürge devletinin gelişmesi için iş birliği yapılması gereken en önemli ortak olarak görüldükleri için, Fransız sömürge döneminde toplumsal nüfuzlarını pekiştirmeyi başardılar. Konumlarının bu şekilde sağlamlaşması, onların sömürge idaresine yönelik tutumlarıyla bağlantılı değildi. Moritanya’da sömürge gücüyle iş birliği yapanlar özellikle Kadiriyye’nin bazı üyeleriydi. Diğer tarikatlar Mâülayneyn (1830-1910) önderliğindeki Fâzıliyye’nin yaptığı gibi açık bir direniş ve o zamanki Ticâniyye’nin çok sayıda temsilcisi gibi iş birliğinden kaçınma arasında gidip geliyordu.

    İslami eğitimin Moritanya’daki prestijini kaybetmemiş olmasının nedeni, sömürge dönemindeki bilim insanlarının güçlü nüfuzudur. Sömürge idaresi, devlet okullarını açma ve aynı zamanda İslami eğitimi modernize etme girişimlerinde bulunsa da, devlet okullarının yaygınlaşmasını sağlayamadı. Mahzara bağımsızlıktan sonra bile saygın ve seçkin rolünü korudu. Devletin eğitim kurumları şu anda yüksek bir kayıt oranına sahip olsa bile, Mahzara’dan mezun olan biri, üniversite öğrenimine girişi sağlayan sınava katılabilir. Moritanya’daki ebeveynler bu nedenle çocuklarını sadece Mahzara’ya göndermeye devam edebilir. Bununla birlikte bu günlerde yalnızca Mahzara’ya gidenlerin sayısı azaldı, birçok çocuk aynı anda hem devlet okuluna hem de Mahzara’ya gidiyor.

    Müslüman Afrika’daki Kadın Âlimler
    Mahzara temelde cinsiyet, yaş ve sosyal statüden bağımsız olarak tüm nüfus gruplarına açık bir eğitim kurumuydu. Kızlar ve kadınlar da bu kurumlarda okumuş ve öğretmenlik yapmıştı. Bu kişilerin arasında bilgi üretimine aktif olarak katılan çok sayıda bilim insanı da vardı. Metinler yazdılar, tefsirler ve mealler ürettiler ve öğrettiler, böylece yerel el yazması kültürüne aktif olarak katkıda bulundular. Bu bakımdan âlim kadınlar sadece sözlü bilgi aktarımında değil, aynı zamanda yazılı metin yelpazesinde de aktiflerdi. Erkek meslektaşlarından tek farkları metinlerinin çok daha az alıntılanmasıydı. Bu nedenle Moritanya’nın yazılı eğitim mirasına katkılarının kapsamını değerlendirmek zordur.

    Diğer taraftan, Batı Sahra’nın bir istisna olmadığına dair açık kanıtlar var. 17. yüzyıldan beri Moritanya’da da görebileceğimiz gibi, kadınların İslami el yazmasına ve ilim kültürüne aktif katılımı Afrika’nın diğer bölgelerine de yayılmıştı. Bunlardan en ünlüsü, Sokoto Halifeliğinin (19. yüzyıl Kuzey Nijeryası) kurucusunun kızı Nana Asma’u’dur (1793-1865). Onun biyografisi yalnızca en iyi tanınanlardan biri olmanın yanı sıra, aynı zamanda Afrika’daki eğitimli kadınların 18. ve 19. yüzyıl sonlarındaki sosyal rolünü de yansıtır. Sokoto Halifeliği’nin dinî ve siyasi yöneticisi olan ailenin bir üyesi olarak, faaliyetleri erkek aile üyelerinin dinî ve siyasi otoritesini güçlendirmeye yardımcı oldu. Üstün İslam bilgisi sayesinde yazar ve eğitimci olarak görev yaptı. Başka kadınları eğiten kadınlardan oluşan yan taru hareketini kurdu ve böylece Sokoto Halifeliği’nin dayandığı sosyal normları ve değerleri yayan bir eğitim ağı kurdu. Sokoto Halifeliği Kadiriyye çevresinde gerçekleşen bir sufi reformu hareketinin başarısına paralel olarak gelişti. Kadınlar bu süreçte önemli bir rol oynadı. Ancak bu süreç, bir sufi zümresiyle sınırlı değildi, Ticâniyye’de de, dinî bilgiler veren veya manevi rehberlik yapan nüfuz sahibi ve bilgili birçok kadının izine rastlayabiliyoruz. Sufi kadınlar Batı Afrika Müridiyye tarikatında ve Senegal’in Layane tarikatında da aktiftiler. Afrika’nın diğer bölgelerinde de, örneğin sömürge dönemi Cezayir’indeki Zeyneb (1850-1904) veya sömürge dönemi Eritre’sindeki Sitti Alevîyye’de (1892-1940) çok sayıda sufi kadın âlimin çalışmalarına rastlayabiliyoruz.

    Moritanya’nın Mahzara Kurumlarındaki Kadın Âlimler
    Tüm bu kadınların ortak noktası, nüfuz sahibi âlim ailelerinden gelmeleriydi. Bu ailelere doğmuşlardı ya da bu ailelerin üyelerinden biriyle evlenmişlerdi. Tasavvufi İslam yorumunu ve onun dinî pratiklerini yaymaya aktif olarak dâhil oldular. Bu kadınların varlığı, popüler dinî hareketlerin, kadınların aktif katılımını talep ettiğini ve dolayısıyla kadın otoritesi için alan yarattığını göstermektedir. Bu popüler din hareketlerinde dinî otorite meselesine daha yakından bakarsak, prestijli pozisyonlar çoğu zaman erkek İslam âlimlerinin elinde kalsa da, eşlerinin sıklıkla sufi hareketleri aktif bir şekilde desteklediklerini ve kocalarının otoritesini güçlendirmede önemli katkılar verdiklerini görebiliriz. Dinî cemaati içinde liderlik pozisyonu elde etmeyi amaçlayan bir ilim adamı, yanında onu uygun şekilde destekleyecek bilgili bir eşi olursa, topluma adanmasıyla bunu çok daha kolay başarabiliyordu. Bu destek genellikle eğitim faaliyetleri veya toplumdaki kadınlara manevi rehberlik yoluyla gerçekleşiyordu.

    Kadınların bu rolü bugüne kadar Moritanya’daki geleneksel ilim çevrelerinde korunmuştur. Ülkedeki âlimlerin güçlü toplumsal nüfuzunun bugün devam etmesinin ve Moritanya eğitim sistemine önemli bir katkı sağlamasının nedeni yalnızca Mahzara kurumları değil, aynı zamanda kadınların katkısını görünür kılan ve öne çıkaran özel girişimlerdir.

    Bu bağlamda son olarak, Moritanya’nın çağdaş kadın âlimlerinden birini tanıtmak, hayatı ve çalışmaları hakkında kısa bir fikir vermek istiyorum. Âlim ailelere mensup çok sayıda kadın İslami eğitim alanında katkılar sunmakta ve Mahzara kurumları kurmaktadır. Bunların hepsi de tasavvufi görüşlere dayanmamaktadır. Tasavvufun 19. yüzyılda gözlemleyebileceğimiz hâkimiyeti bağımsız Moritanya’da artık o kadar net değil. Selefi yönelimler ya da Müslüman Kardeşlerin yanı sıra Tebliğ Cemaati yerel olarak yerleşmiş ve Sünni yönelimlerin çeşitliliğini artırmıştır.

    Çağdaş Bir Örnek: Haby Sy
    Habi Sy, 1964’te doğdu. Moritanya’nın başkentindeki en büyük iki merkez camiden biri olan Nuakşot’taki Fas Camisi’nin Arap olmayan ilk “Vehhabî” imamının dul eşidir. Kocasının adı Abdülaziz Sy idi (1943-2012). Haby Sy gibi o da Pulaar dilinde konuşuyordu ve Saheli’nin Futa bölgesindeki (Senegatal) farklı Mahzara kurumunda okudu. Aslında kendisi bir Vehhabî değil, Tebliğ Cemaatinin bir destekçisiydi. Muhtemelen tasavvuf karşıtı tutumları ve 1980’lerin başlarında Nuakşot’taki Suudi Arabistan tarafından finanse edilen ISERI İslam Üniversitesi’ndeki çalışmaları nedeniyle birçok kişi onu “Vehhabî” olarak nitelendirmişti. Abdülaziz Sy, en ünlüsü Maara Boubacar Siddigh isimli uluslararası uğranan bir nokta olan birkaç Mahzara kurumu kurdu. Habi Sy, onun ikinci karısıydı ve Ticâniyye tarikatıyla bağlantısı bulunan geleneksel bir âlim ailesinden geliyordu. Habi Sy kocasıyla tanışmadan önce bu sufi geleneğinden uzaklaştı. Çeşitli Mahzara kurumlarında eğitim almış, ancak Arapça yazmayı ya da konuşmayı değil, yalnızca okumayı öğrendi. Esas olarak ana dili olan Pulaarca okuyor. Sınıfta kullanılan metinler genellikle Arapça olsa da, bir metin okuduktan sonra Pulaarca anlatılıyor ve içeriği aynı dilde tartışılıyor. Orta dereceye kadar eğitim aldı ve daha kocası hayattayken öğretmenliğe başladı. Yalnızca kızlara ve kadınlara öğretmenlik yapıyor fakat bu durum Moritanya’da alışılmadık bir durumdur çünkü eğitimli kadınlar genellikle erkeklere de öğretmektedir. Habi Sy zamanının önde gelen âlimlerinden biri değildir ama kesinlikle ortalamanın üzerinde eğitimli bir kadındır. Gerçi herhangi bir resmî kayıtta okuma yazma bilmeyen biri olarak listelenebilir çünkü Arapçayı ve Fransızcayı ne konuşabiliyor ne de yazabiliyor. Okuttuğu kız öğrencilerinin çoğu eğitim açısından dezavantajlı bir geçmişe sahip. Birçoğu ne Kur’an okuluna ne de devlet okuluna gitmiştir. Habi Sy eğitim faaliyetlerinin yanı sıra dinî argümanlarını çok anlamlı ve ikna edici bir şekilde sunabilen yetenekli bir vaizdir. Kendi cemaatinde, öğretim faaliyetlerinden geçimini sağlayabilen önemli bir dinî otoritedir. Onun eğitim faaliyeti İslam’ı aktarmaya çağrıldığını hissettiği manevi bir deneyime dayanmaktadır.

    Haby Sy, döneminin çok sayıda ortalama eğitimli İslam âlimlerinin bir temsilcisidir. Onun yanında, yazılı metinleri nedeniyle genellikle ülke çapında, ama bazen de uluslararası alanda tanınan – hem kadın hem erkek – seçkin âlimler de var. Genellikle yazılı metin ortaya koyan bu âlimlerin isimleri akılda kalıyor, ancak bu tanınmış şahsiyetler, ülkenin İslami eğitim kültürünün büyük bir bölümünü şekillendiren ve devamını sağlayan sayısız başka âlimin varlığının üstünü örtebiliyor. Oysa İslami metin kültürünün korunmasının ve yeşermesinin temelini [isimleri pek bilinmeyen] bu kişiler oluşturuyor.

    * Dr., Bayreuth Üniversitesi

    Kaynakça:
    Britta Frede, Following in the Steps of ‘Ā’isha : Hassāniyya-Speaking Tijānī Women as Spiritual Guides (muqaddamāt) and Teaching Islamic Scholars (limrābutāt) in Mauritania, Islamic Africa, 5 (2014), S. 225-273.
    Michael Hirth, Traditionelle Bildung und Erziehung in Mauretanien. Zum entwicklungspolitischen Potential der maurischen mahzara. Frankfurt: Peter Lang, 1991.
    Mohamed Salem Ould Maouloud, L’éducation non formelle islamique mahadra de Mauritanie. Paris: L’Harmattan, 2018.
    Yahya Ould Barra, Les théologiens mauritaniens face au colonialisme français: étude de fatwas de jurisprudence musulmane, 105-6, Les temps des marabouts : Itinéraires et stratégies islamique en Afrique occidentale française vers 1880-1960, ed. D. Robinson, J.-L. Triaud, 85-117. Paris: Kartala, 1997.

    1 Muhammed b. al-Mustafa, Yahya Ould Barra, Les théologiens mauritaniens face au colonialisme français: étude de fatwas de jurisprudence musulmane, 105-6, Les temps des marabouts: Itinéraires et stratégies islamique en Afrique occidentale française vers 1880-1960, ed. D. Robinson, J.-L. Triaud, 85-117. Paris : Kartala, 1997.)