BÖYLE BUYURDU HÂFIZ – HÂFIZ-I ŞÎRÂZÎ’NİN ŞİİRLERİNDE RİYA VE RİNDLİK

  • Sabah Ülkesi - Cover
  • Turgay Şafak

    Kudretli şairler bir kelimeyi kullanırken o kelimeye yeni anlamlar yüklerler. Her ne kadar kendisinden önce gelen şairler aynı kelimeyi onlarca farklı anlamda kullanmış olsalar dahi şairin kudreti kelimenin manasını hatta imlasını değiştirmeye bile yeter. Hâfız-ı Şîrâzî bir şair olarak şiirlerinde kendine has bazı kelime ve mazmunlar kullanmıştır. Bu kelimelerden bazıları hem kendisinden önce hem de kendisinden sonra yaşamış olan birçok şair tarafından kullanılan kelime ve kavramlardır. Hâfız-ı Şîrâzî böyle güçlü şairlerden biridir. Bugün Hâfız’a mahsus diye bilinen veya Hâfız’la özdeşleşmiş olarak kabul edilen pek çok kelime veya mazmun ondan önceki şairler tarafından kullanılmış olan mazmunlardır. 

    Hâfız’ın yaşamına dair elimizde çok fazla bilgi olmasa da yazdıklarından onun riyakâr, gösteriş meraklısı, caka satan, Kur’an’ı tezviratına alet eden, yalan söyleyen, makam mevki düşkünü kimselerden hoşlanmadığını çıkarabilme imkânımız vardır. Hâfız divanına yansıdığı kadarıyla hayatı boyunca riyakârlara karşı amansız bir mücadeleye girişmiş gösteriş için ibadet yapanları acımasızca eleştirmiştir. Ona göre riyakârlığın barınmadığı bâde-nûşluk etmek riya ve tezviratın olduğu zahitlik taslamaktan daha evladır. O riya ile yapılan ibadetin gizlice yapılmış günahlardan daha kötü olduğunu dile getirir.

    Riya Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde yasaklanmış olup hadislerden birinde Peygamberimiz ibadetlerin riya için yapılmasının şirk olduğunu beyan etmiş, Allah’ın kıyamet gününde insanlara amellerinin karşılığını verirken gösteriş için ibadet ve hayır yapanlara “Ey riyakârlar! Dünyada amellerinizi gösteriş olsun diye kimin için yaptıysanız gidin onu arayın, bakalım bulabilecek misiniz?” şeklinde hitap ederek onları huzurundan kovacağını bildirmiştir.

    Riya İslam geleneğinde özellikle tasavvuf ve ahlak kitaplarında müstakil olarak üzerinde durulmuştur. Riya ile ilgili yapılan tanımlardan bazıları şu şekildedir: Cürcânî et-Ta’rîf’ât adlı eserinde “Allah’tan başkasının hoşnutluğunu kazanma düşüncesi ile amelde ihlası terk etme.” olarak tanımlamıştır. İmam Gazzâlî ise muhalled eseri İhyâ’da “Allah’a itaat eder görünerek kulların takdirini kazanmayı isteme” demiştir. Kurtubî ise “İbadeti Allah’tan başkası için yapma, ibadetleri kullanarak dünyevi çıkar peşinde olma; Allah’ın emrini yerine getirmek maksadıyla değil insanlara gösteriş olsun diye iyilik yapma.” şeklinde tanımlamıştır.

    Hâfız gibi Kur’an’ı kendi ifadesi ile “on dört rivayeti” ile okuyabilen bir şairin Kur’an’ın bu emrine bigâne kalması düşünülemez. O divanının pek çok yerinde riyadan ve riyakârlardan uzak durulması gerektiğini dile getirmiştir.

      ‬من‭ ‬و‭ ‬هنصحبتی‭ ‬اهل‭ ‬ریا‭ ‬دورم‭ ‬باد‭
    از‭ ‬گرانان‭ ‬جهان‭ ‬رطل‭ ‬گران‭ ‬ما‭ ‬را‭ ‬بس  

    Riya ehli ile aynı mecliste bulunmak bana uzak olsun
    Dünyadaki değerli şeylerden büyük kadeh bana yeter

    Hâfız insanlara sürekli minber ve kürsülerde va’z u nasihat bulunan ancak kendi başlarına kaldıkları zaman kürsüde söylediklerinin tersini yapanları sert bir dille uyarır ve insanlar hakkında hüküm verecek olanın Allah Teâlâ olduğunu hatırlatarak O’nun işlerine karışılmaması gerektiğini şöyle dile getirir:

    واعظان‭ ‬کین‭ ‬جلوه‭ ‬بر‭ ‬محراب‭ ‬و‭ ‬منبر‭ ‬می‭ ‬کنند 
    وقتی‭ ‬خلوت‭ ‬می‭ ‬روند‭ ‬آن‭ ‬کار‭ ‬دیگر‭ ‬می‭ ‬کنند          
    گوییا‭ ‬باور‭ ‬نمی‭ ‬دارند‭ ‬روز‭ ‬داوری 
    کاین‭ ‬همه‭ ‬قلب‭ ‬و‭ ‬دغل‭ ‬کار‭ ‬داور‭ ‬می‭ ‬کنند              

    Mihrap ve minberde cilve gösterip riyakârlık yapan zahitler niçin tek başlarına kaldıkları zaman başka şeyler yapıyorlar. Sanki hesap gününe inanmıyorlarmış gibi Hakim olan Allah’ın işinde düzenbazlık ve hilelere başvururlar.

    Hâfız ihlasın kaybolduğu riya ve gösterişin kol gezdiği, samimiyetten uzak, başkaları tarafından takdir edilmeyi bekleyen kimselerin doldurduğu mekânlar ibadetgâh, tekke, dergâh veya herhangi bir diğer dinî mekân dahi olsa kalmadığını ve hemen orayı terk etmek istediğini pek çok beyitte dile getirmiştir.

    دلم‭ ‬ز‭ ‬صومعه‭ ‬بگرفت‭ ‬و‭ ‬خرقه‭ ‬سالوس ‬ ‭       
    کجاست‭ ‬دیر‭ ‬مغان‭ ‬و‭ ‬شراب‭ ‬ناب‭ ‬کجاست؟           

    İbadethaneden ve riyakârlık cübbesinden usandım artık
    Muğların ibadethanesi nerede, aşkın saf şarabı nerede?

    Hâfız bazen şok edici, şaşırtıcı, kışkırtıcı bir dil ile muhatabını/okuyucusunu uyandırmak, sarsmak ve böylece kendine getirmek istemektedir. Böyle durumlarda kullandığı dil karşısındaki muhatabını düşünceye sevk etmek istemektedir. Bir gazelinde riyadan uzaklaşmazsan “Müslüman olamazsın!” dersem vaizin zahidin zoruna gider diyerek hadis-i şerifte buyrulduğu şekliyle riya ile yapılan ibadetin şirk olduğunu hatırlatmaktadır.

    گرچه‭ ‬بر‭ ‬واعظ‭ ‬شهر‭ ‬این‭ ‬سخن‭ ‬آسان‭ ‬نشود 
    تا‭ ‬ریا‭ ‬ورزد‭ ‬و‭ ‬سالوس‭ ‬مسلمان‭ ‬نشود                

    Şu sözlerim her ne kadar şehrin vaizinin hoşuna gitmeyecekse de
    Riyakâr oldukça Müslüman olamaz.

    خوش‭ ‬می‭ ‬کنم‭ ‬به‭ ‬باده‭ ‬مشکین‭ ‬مشام‭ ‬جان
    کز‭ ‬دلق‭ ‬پوش‭ ‬صومعه‭ ‬بوی‭ ‬ریا‭ ‬شنید

    Can dimağını misk kokulu bade ile süslüyorum
    Zira dervişlik hırkası giymiş zahitten riyakârlık ve aldatma kokusundan başka bir şey gelmiyor.

    Hâfız divanında pek çok yerde kendilerine Kur’an’ı bayrak yaparak âdeta mızraklarının ucuna Mushaf sayfalarını takarak sefere çıkan Hâricîlerin yaptığını yapanları şiddetle kınamakta ve riya ve tezvirattan uzaklaşarak ihlas ve samimiyetle davranılmasını tavsiye etmektedir.

    Şu beyitte sahip oldukları makam ve meziyetlerle kendilerini diğerlerinden farklı gören ve riyakârlığa sürüklenen toplum kesimini sıralamakta ve yakından bakılırsa hepsinin ikiyüzlülük yaptığının görüleceğini söylemektedir.

    می‭ ‬خور‭ ‬که‭ ‬شیخ‭ ‬و‭ ‬حافظ‭ ‬و‭ ‬مفتی‭ ‬و‭ ‬محتسب 
    چون‭ ‬نیک‭ ‬بنگری‭ ‬همه‭ ‬تزویر‭ ‬می‭ ‬کنند‭ ‬        

    Aşkın şarabından iç! Zira şeyh, hâfız, müftü ve mühtesibin yakından baktığın zaman riya içinde olduklarını görürsün.

    Başka bir beyitte Kur’an’ı kullanarak ikiyüzlülük yapan kişiler gibi yapmaktansa şarap içmeyi, rintlik yapmayı ve güzel vakit geçirmeyi tercih etmesi gerektiğini şöyle dile getirmektedir.

    حافظا‭ ‬می‭ ‬خور‭ ‬و‭ ‬رندی‭ ‬کن‭ ‬و‭ ‬خوش‭ ‬باش‭ ‬ولی          
      ‬دام‭ ‬تزویر‭ ‬مکن‭ ‬چون‭ ‬دگران‭ ‬قرآن‭ ‬را‭ ‬                     

    Ey Hâfız! Başkaları gibi Kur’an ile tezvirat tuzağı kurup münafıklık yapmaktansa
    Şarap iç, rintlik yap ve günlerini iyi geçir

    Hâfız’a göre riyakâr, yalancı, ikiyüzlü kişiler uzak durulması gereken kişilerdir, davranışlarında riyakârlık gösteren kimselerle irtibat kesilmeli tezviratlarına kulak verilmemelidir.

    دور‭ ‬شو‭ ‬از‭ ‬بـرم‭ ‬ای‭ ‬واعظ‭ ‬و‭ ‬بیهـــوده‭ ‬مگوی 
    من‭ ‬نه‭ ‬آنم‭ ‬که‭ ‬دگر‭ ‬گوش‭ ‬به‭ ‬تزویر‭ ‬کنم‭ ‬                    

    Yanımdan uzaklaş ey riyakâr vaiz, boşuna anlatma
    Ben artık tezviratlarını dinleyecek biri değilim

    Hâfız’ın şiirlerinde genellikle olumsuz bir yere sahip olan zahit ve sufi gibi kişilerin olumsuz olarak değerlendirilmesinin başlıca sebebi riyakâr olmaları, dürüst olmamaları, yalan söylemeleri ve menfaatlerinin gerektirdiği şekilde davranmalarıdır. 

    Riyakârlığın ve gösteriş için zahit gibi davranmanın dini ortadan kaldıracağını ve yapılan ibadetleri yok edeceğini dile getirdikten sonra zahitlik hırkasını sırtından atıp riyadan kurtulmak gerektiğini şöyle dile getirmektedir.

    آتش‭ ‬زهد‭ ‬و‭ ‬ریا‭ ‬خرمن‭ ‬دین‭ ‬خواهد‭ ‬سوخت              
    حافظ‭ ‬این‭ ‬خرقه‭ ‬پشمینه‭ ‬بینداز‭ ‬و‭ ‬برو  

    Riya ve zühdün ateşi din harmanını yakacaktır
    Ey Hâfız! Bu zahitlik hırkasını eğninden at ve git

    Artık Hâfız’ın riyakârların sembolü hâline gelmiş olan hırkayı görmeye bile tahammülü kalmamıştır. Riyakârı ve riyakârlığı çağrıştıran her türlü eşyayı gördüğü zaman gönlü yaralanmaktadır.

    ریای‭ ‬زاهد‭ ‬سالوس‭ ‬جان‭ ‬من‭ ‬فرسود                        
    قدح‭ ‬بیار‭ ‬و‭ ‬بنه‭ ‬مرهمی‭ ‬بر‭ ‬این‭ ‬دل‭ ‬ریش                   

    Zahidin riyakârlık hırkasından canıma bıkkınlık geldi
    Kadeh getir ve bu yaralı kalbe merhem sür

    Hâfız’a göre riya ve gösterişten kurtulmanın yolu rintliği seçmekten geçer. Klasik Türk şiirinde de çoğunlukla Hâfız’ın kullandığı manalarda kullanılan Rint zahit ve riyakâr sufinin alternatifi olarak takdim edilen karakterdir. Rint riya ve gösterişten uzaktır, başkalarının kendisi hakkında söylediklerinden çekinmez, mal, mülk ve servet edinme gibi bir derdi yoktur, ibadetlerini Allah rızası için yapan, dünyevi bir beklentisi olmayan, gönül ehlidir Rint. Kalp kırmak rinde göre en büyük günahlardan biridir, rint gönül ehlidir, hikmet peşinde koşar. Âşıktır, aşk yolunun yolcusudur. Riyakârlığın, tezviratın tedavisi rintliktedir.

    Hâfız’ın şiirini anlamak için anahtar kavramlardan biri olan rint divanda yaklaşık 80 kez tekrar edilmiştir. Bu sayı bile bu kavramın Hâfız için ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. Rint Hâfız divanında övülen, sevilen ve örnek şahsiyet olarak sunulan bir karakter olup riya ve gösterişe karşı samimi ve ihlaslı olmanın temsilcisidir. 

    Hâfız şiirlerini rindâne bir tarzda söylediğini bizzat kendisi divanda belirtmektedir.

    همچو‭ ‬حافظ‭ ‬بر‭ ‬غم‭ ‬مدعیان 
    شعر‭ ‬رندانه‭ ‬گفتنم‭ ‬هوس‭ ‬است ‬                      

    İddia sahiplerini çileden çıkartmak için
    Hâfız gibi rindâne şiir söylemek hevesindeyim

    Hâfız klasik tasavvuf anlayışındaki “insân-ı kâmil” ve “evliya” anlayışını alarak bunun tecessüm ettiği kişi olarak rindi işaret etmiştir. Aşağıdaki beyitte bunu şu şekilde ifade etmektedir.

    رندان‭ ‬تشته‭ ‬لب‭ ‬را‭ ‬آبی‭ ‬نمی‭ ‬دهد‭ ‬کس 
    گویا‭ ‬ولی‭ ‬شناسان‭ ‬رفتند‭ ‬از‭ ‬این‭ ‬ولایت               

    Dudakları susuzluktan çatlamış rintlere kimse su vermez olmuş
    Sanki velilere hürmet edenler bu diyardan çekip gitmişler

    Sözlüklerde çoğunlukla serseri, kabadayı, hilekâr vb. olumsuz anlamlara sahip olan rint kelimesini Hâfız tam tersine insân-ı kâmil manasına gelecek şekilde kullanarak kelimenin anlamını farklılaştırmıştır. Her ne kadar kendisinden önce Senâî ve Attâr gibi şairler yine Hâfız ile aynı anlamda kullanmış olsa da bu şairlerin divanlarında Hâfız divanındaki kadar yoğun kullanılmamıştır.   

    Hâfız’a göre rintlik âşıkların sıfatlarındandır, aşk mezhebine girmeyenler rint olamazlar ve bu durum sebebiyle kınanmamaları gerekir.

    زاهد‭ ‬ار‭ ‬راه‭ ‬برندی‭ ‬نبرد‭ ‬معذور‭ ‬است              
    عشق‭ ‬کاری‭ ‬است‭ ‬که‭ ‬موقوف‭ ‬هدایت‭ ‬باشد ‬         

    Zahidin yolu rintliğe düşmediyse mazur gör
    Aşk hidayet ile olabilen iştir

    Aşk ve Rintlik Hâfız’a göre kâmil bir insanın en önemli özeliklerinden biridir. Aşağıdaki beyitte aşk ve rintliği tahsil etmenin başta çok kolay göründüğü ancak bu iki meziyeti elde edebilmek için canının çok yandığını dile getirmektedir.

    تحصیل‭ ‬عشق‭ ‬و‭ ‬رندی‭ ‬آسان‭ ‬نمود‭ ‬اول 
    جانم‭ ‬بسوخت‭ ‬آخر‭ ‬در‭ ‬کسب‭ ‬این‭ ‬فضائل‬             

    Aşk ve rintliği elde etmek başta kolay göründü
    Bu faziletlere ulaşmak için sonunda canım yandı

    Âşıklığı rintliğin özelliklerinden birisi olarak kabul eden Hâfız bunu belaları çekmek âşıkların tarzıdır diyerek anlatmıştır.

    نازپرورد‭ ‬تنعم‭ ‬نبرد‭ ‬راه‭ ‬به‭ ‬دوست                    
    عاشقی‭ ‬شیوه‭ ‬رندان‭ ‬بلاکش‭ ‬باشد     

    Nimet ve naz ile geçirilen bir yaşam ile sevgiliye ulaşılmaz
    Âşıklık belalara tahammül eden rintlerin tarzıdır.

    Rindin makamı Hâfız nezdinde oldukça yüksektir. Kendi sağlığını, huzurunu afiyetini ateşe atabilir, dış görünüş itibari ile dilencileri çağrıştırmasına rağmen simya ilmine vâkıftır. İşte Hâfız bu vasıflara sahip olan rindin kölesi olduğunu ifade etmektedir.

    غلام‭ ‬همت‭ ‬آن‭ ‬رند‭ ‬عافیت‭ ‬سوزم                    
    که‭ ‬در‭ ‬گدا‭ ‬صفتی‭ ‬کیمیاگری‭ ‬داند               

    Afiyetini feda eden o rindin himmetinin kölesiyim ki
    Dilenci kıyafeti içinde simya ilmine vâkıftır.

    Hâfız’a göre rintlik onun alınyazısı ve kaderidir. Divanında pek çok yerde buna işaret eden beyitlere rastlamak mümkündür. Halk arasında adının kötü bir şekilde anılması ve hakkında toplumun geleneklerine uymadığı konuşuluyorsa bunun için kendisinin ayıplanmaması gerektiğini söylüyor ve alınyazısının bu şekilde yazıldığını dile getiriyor.

    عیبم‭ ‬مکن‭ ‬به‭ ‬رندی‭ ‬و‭ ‬بدنامی‭ ‬ای‭ ‬حکیم             
    کاین‭ ‬بود‭ ‬سرنوشت‭ ‬ز‭ ‬دیوان‭ ‬قسمتم       

    Rint olduğum ve adımın kötüye çıktığı için beni ayıplama ey hekim
    Takdir divanında alınyazımızı böyle yazmışlar.

    Hâfız ezelden nasibine rintlik düştüğünü ve bunun eksilip artmayacağını şöyle dile getirir:

    مرا‭ ‬روز‭ ‬ازل‭ ‬کاری‭ ‬بجز‭ ‬رندی‭ ‬نفرمود               
    هرآنکه‭ ‬قسمت‭ ‬که‭ ‬آنجا‭ ‬رفت‭ ‬از‭ ‬آن‭ ‬افزون‭ ‬نخواهد‭ ‬شد

    Ruz-i ezelde rintlikten başka bir şey emredilmedi bize
    Orada kısmetimize düşenden fazlası eklenmeyecek.

    Ezelde yazımıza madem rintlik ve âşıklık yazılmış bize düşen bu durumun şartlarını yerine getirmek ve âşıklık ve rintlikten ayrılmamaktır.

    روز‭ ‬نخست‭ ‬چون‭ ‬دم‭ ‬رندی‭ ‬زدیم‭ ‬و‭ ‬عشق    
    شرط‭ ‬آن‭ ‬بود‭ ‬که‭ ‬جز‭ ‬ره‭ ‬این‭ ‬شیوه‭ ‬نسپریم               

    Elest bezminde rintlik ve aşktan bahsettiysek
    Bunun şartı bu yolun şivesinden ayrılmamandır.

    Sonuç olarak Hâfız belki de yaşadığı dönemin en önemli sosyal problemlerinden biri olarak düşündüğü riya, gösteriş, tezvirat ve din adına insanları kandırarak menfaat elde etmeyi en büyük günah olarak görmüş ve divanı boyunca riyakârlara karşı sözünü sakınmadan âdeta mücadele etmiştir. Kendilerine dinî bir makam ve mevki elde eden ve bu makamlara ait resmî kisveleri riya ve gösteriş amacıyla kullandıklarından Hâfız’ın gözünde başta hırka olmak üzere riya amacıyla istifade edilen her türlü kıyafetin de olumsuz çağrışımları vardır. Hâfız riya ve tezvirat içinde yaşayan zahit ve sufi karakterinin karşısına riyadan uzak bir yaşam sürdüren, insanlar hakkında ileri geri konuşup hüküm vermeyen ona göre insân-ı kâmil makamında olan rindi çıkartmış ve yüceltmiştir. Hâfız’ın divanında seksenden fazla yerde geçen rindin yazısı ezelde yazılmıştı, rint günlerini hoş bir şekilde geçirir, harabat ehlidir, şarap içer ama riyadan kaçar, tezviratın düşmanı, kalender, âşık, zahitlik ve zühdün karşıtı, zahirde harabat ehli olsa dahi bâtında yüce bir makama sahiptir. 

    İstifade Edilen Kaynaklar:

    Hâfız-ı Şîrâzî, Divan-ı Gazeliyâat-ı Mevlânâ Muhammed Hâce Hâfız-ı Şîrâzî (nşr. Halil Hatib-Rehber), Tahran: İntişarat-ı Safi Alişah, 1388.

    Hâfız-nâme, Bahaüddin Hürremşahi, Tahran: İntişarat-ı İlmi ve Ferhengi, 1380.

    Mustafa Çağrıcı, “Riya”, İslam Ansiklopedisi, (Cilt, 35. S.137-138). İçinde. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı.

    *Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi