ENDERUN USULÜ TERAVİH

  • Sabah Ülkesi - Cover
  • Son yıllarda Ramazan aylarında Enderun usulü teravih namazı sık sık gündeme gelmektedir. Kendi medeniyet kodlarına geri dönmek isteyen bazı çevreler bu teravih namazı usulünü yaygınlaştırmak isterken, muhafazakâr kesimin diğer kanadı buna karşı çıkmaktadır. Konuyu iki kesimin hassasiyetlerini de dikkate alarak sizinle paylaşmak istedik. Teravih namazı bilindiği üzere Hz. Peygamber’in Ramazan ayında tek başına kıldığı ve ümmetine de tavsiye ettiği bir nafile ibadettir. Kendisi bu namazı bir kez ashabına bizzat kıldırmıştır. Tekrar kıldırmamasının hikmetini soran ashabına Efendimiz “Bu namaz bana o kadar sevdirildi ki Allah’ın bunu ümmetime farz kılacağından endişe ettim.” şeklinde cevap vermiştir. Hz. Peygamber teravih namazını bazen yirmi rekât bazen de sekiz rekât şeklinde kılmıştır. Sekiz rekât kıldığı teravihlerde zamm-ı sûreleri çok uzun tuttuğu bilinir. Sonraki süreçte Müslümanlar bu namazı münferiden kılarken Hz. Ömer’in hilafeti zamanında rekât sayılarını karıştırdıkları gerekçesiyle teravih namazını cemaatle kılmak istediklerini söylediler. Hz. Ömer de Hz. Peygamber’in bir kez dahi olsa cemaatle kıldırmasını misal alarak bu namazın mescitlerde toplu olarak kılınmasına müsaade etti. Ülkemizde teravih namazı yaygın olarak yirmi rekât kılınmaktadır ve Ramazan ayının oruç, fitre ve zekâttan sonraki en önemli ibadeti kabul edilmektedir.

    “Terviha” kelimesi sözlük anlamı itibariyle rahata erdirmek, dinlendirmek manasına gelir. Bu kelimenin çoğulu olan teravih ise dinî literatürde Ramazan ayında kılınan nafile namaza verilen addır. Ecdadımız teravih namazının feyzinin kemal noktasında idrak edilmesini temin etmek için ve bu sayede insanın Rabbiyle olan beraberliğini daha iyi hissedebilmesi için bir usul geliştirmiştir. Bunun adına Enderun usulü teravih denir. Bu usulü büyük Türk musıkisi üstadı Buhurizâde Mustafa Itrî Efendi’nin terkip ettiği rivayet edilmektedir. Bu usul, namazın her dört rekâtında bir, Kur’an kıraatı sırasında kullanılan musıki makamlarının değişmesi şeklinde uygulanır.

    Peki, bu ihtiyaç neden doğmuştur? Çünkü insan, tekdüzelikten belli bir zaman sonra sıkılan ve algılaması kapanan bir varlıktır. İnsanoğlu her konuda çeşitliliğe ve değişkenliğe ilgi duyar. Hep aynı yemeği yemediğimiz, hep aynı kıyafeti giymediğimiz gibi, bir musıki ahengini de tekdüze dinleyemeyiz. Musıki bilsin veya bilmesin, teravih namazı kıldıran imamlara dikkat edildiği takdirde, namazın ilerleyen rekâtlarında bir önceki musıki makamından farklı bir şeyler yapma ihtiyacında olduğu hissedilir. Eğer musıki bilmiyorsa, bu gayretinin çoğu zaman estetik bir şekilde açığa çıkmadığı görülür. İşte, hem bu fıtri ihtiyaçtan dolayı hem de “Allah güzeldir, güzeli sever” sözünü rehber edinerek ecdadımız güzel olan bu ibadeti daha da güzel kılmak için Enderun dediğimiz usul ile teravih namazını kılmışlardır.

    Bu ifadelerimizden şu soru akla gelebilir; musıki ibadetlerde olmazsa olmaz bir şart mıdır? Her soruda olduğu gibi bu sorunun da cevabı Hz. Peygamber’de vardır. Kendisi “Kur’an’ı sesinizle ziynetlendiriniz.” buyurmuştur. Çünkü insanoğlu evvela güzel sedayı, yani melodiyi algılar. Eğer melodi onu cezbettiyse o melodinin arkasındaki sözel yapıya intibak eder. Bu fıtri bir gerçektir. Efendimiz de bu tavsiyesiyle fıtri bir hakikate işaret etmiştir. Dolayısıyla Enderun usulü teravih namazındaki kıraat sırasında, musıki ahenginin giderek yükselen bir tansiyonla devam etmesi, rahatlama anlamına gelen teravih ibadetiyle muhteşem bir şekilde örtüşmüştür. Bu usul İstanbul’da ilk önce müminlerin emiri olan Osmanlı Padişahları huzurunda icra olunmuştur. Bu meclislerde zamanın şeyhülislamının, kazaskerinin ve ulemasının olduğunu düşünürsek İslam’ın özüyle çelişmeyen, hatta yukarda arz ettiğimiz gibi fıtratla örtüşen bir usul olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu usul zamanla saray dışına taşıp selatin camilerinde, dergâhlarda, konaklarda yer bulmuştur. Hatta zaman içerisinde taşrada da uygulandığı bilinmektedir. Enderun usulü teravihin makam sırasının birkaç versiyonu vardır. Bizler sizinle 1900’lü yılların başından vefat ettiği 1985 yılına kadar Süleymaniye Camisinde ve çeşitli mahfillerde Enderun usulü teravih namazı kıldıran hacı, hafız, vaiz, sahaflar şeyhi Muzaffer Ozak Efendi’nin Adalı Hafız Ahmet Efendi’den talim ettiği versiyonunu paylaşacağız.

    Cemaat yatsı namazının ilk sünnetini münferiden kılar. Müezzinin Isfahan makamındaki kametinden sonra bu makamda yatsı namazının dört rekâtlık farzı cemaatle kılınır. Son sünnetten sonra Rast makamında bir müezzinin “Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illahu vallahu ekber ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym” der. Sonra cumhur müezzinlik yapanlar hep bir ağızdan yine Rast makamında “Allahümme Salli Ala Muhammed” diyerek salavat getirirler.

    İlk dört rekâttaki kıraat İmam Efendi tarafından Rast makamında icra olunur. İmam Efendi’nin selamından sonra zâkirler topluca Rast makamında veya Rast makam ailesinden (Nikriz, Mahur, Sazkâr vb.) bir makamda ilahi okurlar. İlahiden sonra cumhur olarak müezzinler Uşşak salavat okurlar.

    İkinci dört rekâtın kıraatı İmam Efendi tarafından uşşak icra olunur. Daha sonra Uşşak makamında bir ilahi okunur. İlahiden sonra cumhur olarak Saba makamında salavat okunur.

    Üçüncü dört rekâtın kıraatı saba makamında icra olunur. Daha sonra Saba makamı veya Saba makamına yakın bir makamda (Bestenigar, Dügah, Şevkütarab, Şevkefza vb.) ilahi okunur. Cumhur olarak Eviç makamında salavat okunur.

    Dördüncü dört rekâtın kıraatı Eviç makamda icra olunur. Daha sonra Eviç veya Ferahnâk makamında ilahi okunur. Sonra cumhur olarak Acemaşiran makamında salavat okunur.

    Beşinci dört rekâtın kıraatı Acemaşiran makamında icra olunur. Daha sonra Acemaşiran makamında ilahi okunur. Bu şekilde yirmi rekât tamamlanmış olur.

    Ardından bir hafız tarafından aynı makamda “Rabbenâ âmennâ bi mâ enzelte vetteba’nâr resûle fektubnâ meaş şâhidîn (şâhidîne)”( Ey Rabbimiz, indirdiğine inandık ve Peygamber’in ardınca gittik; şimdi bizi o şahitlerle birlikte yaz!) (Âl-i İmran 53.) ayeti okunur. Bu ayetin “fektubnâ meaş şâhidîn” kısmında cumhuren Hafız Efendi’ye eşlik edilir. Bu icradan sonra teravih namazının duası bir müezzin tarafından içli bir eda ile yapılır. Cemaat de bu duaya âmin nidalarıyla eşlik eder. Bu duanın sözleri Arapça veya Türkçe olabilir.

    Artık sıra vitr namazına gelmiştir. Müezzinler topluca Hüzzam makamında salavat okurlar. İmam Efendi bu makamda vitr namazının Kunut dualarına kadar olan bölümünü icra eder. Kunut dualarından önce alınan tekbirde Hüzzam makamıyla melodik açıdan hiçbir alakası olmayan Tahirbûselik makamına ani bir geçiş yapılır. Bu ani makam değişikliğinin sebebi, cemaatin Kunut duaları için alınan tekbirde yanılarak rükûya eğilmemeleri için bir ikaz niteliğindedir. Vitr namazı Tahirbûselik makamında İmam Efendinin selamıyla son bulur. Ve tesbîhâta geçilir.

    Bu makam sırasıyla icra edilen Enderun usulü teravih namazının ibadet eden kişiler üzerindeki en belirgin tesirleri; cemaatin ibadet sırasında iştiyakının git gide artması, insanların ibadetten kopmaması, okunan ilahiler vesilesiyle cemaatin istirahat edebilmesi, bu istirahat sırasında da okunan ilahilerin güftelerinin tefekküre vesile olması şeklinde gözlemlenir. Bir diğer açıdan dinlediği melodinin hangi makamda olduğunu bilen bir Müslüman, teravih namazına geç kaldığında kılınan namazın hangi rekâtta olduğunu o sırada icra edilen makamdan anlayabilir. Bu sayede eğer teravih namazının başlarında okunan bir makam icra ediliyorsa, kişi yatsı namazını münferiden kılarak teravih namazına yetişebileceğini hesap edebilir. Bu durum Enderun usulü teravih namazının pratik boyutta işlevselliğine bir örnektir.

    Buraya kadar insan fıtratıyla musıki ilminin örtüştürülerek bu ibadetin nasıl yapıldığını anlatmaya çalıştık. Ramazan’ın taşıdığı manevi anlamlar mevzu bahis olduğunda yine Efendimizin şu sözü bize rehberlik etmektedir. “Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret sonu da cehennemden azat olmaktır.” Ecdadımız teravih namazı sırasında okunan ayetleri bu hadisi rehber edinerek seçmişlerdir. Ramazan’ın ilk on günü rahmet ifadeleri olan ayetlerden, ikinci on günü mağfiretimizi müjdeleyen ayetlerden, son on günde ise Allah’ın bize cenneti müjdelediği ayetlerden seçilerek okunur. Teravih sırasında okunan ilahilerin sözleri de bu ayetlerle uyumlu olur. Bunlara bazı örnekler verelim; Ramazan ayının ilk on gününde “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz” (Zümer 53.) ayeti teravih namazı sırasında kıraat olunduysa ardından “Ey Rahmeti Bol Padişah Cürmüm İle Geldim Sana” (Ahmet Kuddusi Hz.) ilahisi, ikinci on günde kılınan Teravih namazında “İman edip salih ameller işleyenler, onlar için de bir mağrifet ve büyük bir ecir vardır.” (Fatr 7.) ayeti kıraat olunduysa ardından “Sen ister isen kullarını mağfıret etmek Düzahda döner yerleri gülzâre İlâhî” (Ziver Paşa) ilahisi, son on gününde ise “Kullarımın arasına gir ve cennetime dâhil ol” (Fecr 29-30) ayeti kıraat olunduysa ardından “Açılsın bizlere ebvâb-ı cennet Uçalım Rıdvân’la bayram edelim” (Muzaffer Ozak Hz.) ilahisi tercih edilir. Yukarıda yer alan ayetler ve arkasından okunan ilahiler konuyu örneklendirmek açısından zikredilmiştir. Burada maksat İmam Efendi’nin içinde bulunulan zamana uygun ayetler seçmesi ve zâkirlerin de bu ayetleri takip ederek aynı manayı tamamlayacak güftelerin olduğu ilahileri okumasıdır. Ayrıca teravih sırasında okunan diğer ilahilerde de Ramazan’ın ilk günlerinde mübarek zamanların gelişinin neşesiyle “merhaba” sözleri bulunan güfteler okunurken, Ramazan ayının son günlerinde bu manevi atmosferin veda edişinin hüznünü ifade eden “elveda” sözlerinin bulunduğu güfteler okunurdu.

    MERHABA
    Ey şehr-i nüzûl-i sûre bâis oldun çok sürûre
    Gark eyledin bizi nûre Şehr-i Ramazân merhabâ

    On bir aylık yoldan gelir bir ay bize mihmân olur
    Yarın bize şefî’ olur Şehr-i Ramazân merhabâ

    Sen cânların cânânısın derdlilerin dermânısın
    Hakk’ın bize ihsânısın Şehr-i Ramazân merhabâ

    Âşıkları mesrûr eder cân u dili ma’mûr eder
    Bu Nûrî’yi pür-nûr eder Şehr-i Ramazân merhabâ

    (Pîr Abdülehad Nûrî Sivasî-i Halvetî Hz.)

    ELVEDA
    Ey dostlarım ağlaşalım Oruç ayı gitti yine
    Hasret edip inleşelim Oruç ayı gitti yine

    Vermiş idi câna safâ Etmiş idi ahde vefâ
    Olmuş idi derde şifâ Oruç ayı gitti yine

    Lezzet veren teravihe İşrâk eden mesâbihe
    İzzet veren mesâcide Oruç ayı gitti yine

    Üftâde›yi şâd eyleyen Mü’minleri yâd eyleyen
    Kaygudan âzâd eyleyen Oruç ayı gitti yine

    (Muhyiddin Üftade Hz. Bayramî)