Bilimsel Ateizm ve Bilimsel Teizm?
Kemal Batak*

  • Sabah Ülkesi - Cover
  • Teizm, Tanrı’nın âlim-i mutlak, kâdir-i mutlak ve salt iyi olduğunu, evreni yarattığını ve onu muhafaza ettiğini savunan felsefi görüşe denir. Hususi olarak İslam teizmi, Hristiyan teizmi, Yahudi teizmi gibi teizmlerden söz edilebilir. Peki başlığa çektiğimiz bir diğer kavram, (deneysel) “bilim” nedir? Bilimsel teoriden karmaşık fiziksel fenomenleri açıklayan sınanabilir teoriyi anlıyorsak bilimin bir doğa araştırması, açıklaması olduğunu söyleyebiliriz. Bu kavramsal açıklamalardan sonra sorabiliriz: “Tanrı var değildir.” görüşünü savunan ateizm bilimsel dayanaklara sahip midir? Kabaca “Tanrı vardır.” önermesini savunan teizm bilimsel dayanaklara sahip midir? Ve bu dayanaklar her ne ise bu görüşleri bilimsel yapar mı?

    “Bilimsel ateizm” iddiasında olan yaklaşım naturalist yaklaşımdır. Bu nedenle önce naturalizmi anlamalıyız. Wilfrid Sellars (1912-1989)’a ait, pek çok naturalistin kabul ettiği bir slogan olan “Bilim her şeyin ölçüsüdür.” yargısını kabul eden, bilimciliğe bağlı olan, bilimci felsefi naturalizme göre, modern doğa bilimleri bize sadece doğru resmini vermez; aynı zamanda, “tek doğru” resmini verir. Bu çerçevede The Cambridge Companion to Atheism, sözlük bölümünde naturalizmi şöyle tanımlar: “Var olan her şeyin doğal varlıklardan ve ilke olarak bilim tarafından incelenebilecek süreçlerden oluştuğu görüşü.” Bu tanıma göre naturalizmi, basit anlamda bilimcilik olarak da görebiliriz.

    Aslında literatürde iki tür naturalizmden söz edilir: 1) Metodolojik (epistemolojik) naturalizm: “Bilim insanları, doğal fenomeni açıklarken doğaüstü varlıklara başvurmamalılar.” Ya da “…Bir kişinin bilim yaparken, Tanrı tarafından komuta edilen doğaüstü nedenler olmadığını varsaymasıdır…” Öyleyse metodolojik naturalizme göre, bilim, doğa her şeymiş gibi ilerlemelidir. Bir başka ifadeyle, bilim, örneğin, ateizm varsayılarak yürütülmelidir. Çünkü doğal bilimlerin metotlarını kullanmadan ulaşılan bilgi gerçek, doğru bir bilgi değildir. Bilimsel bilginin ve metodun takip edilmesi gereken, otorite teşkil eden “tek bilgi” olduğu iddiası metodolojik/epistemolojik naturalizmin özüdür.

    2. Felsefi (metafizik, ontolojik) naturalizm: “Var olan her şey doğadır; doğaüstü herhangi bir varlık yoktur.” Bu çerçevede, her şey nihai olarak fiziksel şeylere indirgenebilir görüşünü savunan fizikalizm (materyalizm) ile naturalizm kabaca karşılıklı değişebilir bir şekilde kullanılabilir.

    Bu iki tür naturalizmden hangi tür naturalizm daha aslidir? Metafizik naturalizmin epistemolojik naturalizme dayandığı söylenebilir ya da bir diğer ifadeyle, doğaüstü varlığın reddi aslında doğa bilimini önceleyen İlk felsefenin reddine ve empirik bilimin -sadece ontolojik olarak değil- epistemolojik/metodolojik olarak da tek ölçüt olmasına dayanır.

    Naturalizmin negatif tezi, teizmin yanlış olduğudur. Teizm de benzer bir biçimde naturalizmin yanlış olduğunu savunur. Basitçe, naturalizm, doğaüstü bir varlığın olmadığını; teizm ise olduğunu savunur. Bu bağlamda, çağdaş felsefecilerden Alvin Plantinga, naturalisti, Tanrı gibi bir zat yoktur, diyen kişi olarak görür. Bu nedenle, tanımına bakarsak, naturalizm ateizmi gerektirir; fakat ateizm naturalizmi gerektirmez. Bir diğer ifadeyle, naturalist olup ateist olmamak mümkün değilken ateist olup naturalist olmamak mümkündür.

    Günümüzde Richard Dawkins (d.1941), Daniel Dennett (d.1942) Steven Pinker (d.1954) Francis Crick (1916-2004) gibi bilim insanı ve felsefeciler ve John Dewey (1859-1952) ve Bertrand Russell (1872-1970) gibi geçen yüzyılda gördüğümüz felsefeciler, savundukları felsefi naturalizm gereği, bilim ile din arasında katı bir çatışma görmüşlerdir. Bu çerçevede Dawkins, Tanrı’nın varlığının ya da yokluğunun “bilimsel bir mesele” olduğunu söyler. Bu iddiayı savunan Dawkins gibi naturalist yeni ateistlerin mantıksal pozitivizm kadar bile felsefede yol almadığı söylenebilir. Zira mantıksal pozitivistler, bilimsel bir hipotez olmadığı için Tanrı kavramın anlamsız olduğunu iddia etmişlerdi.

    Bilim-Bilimci Naturalist Felsefe Ayrımı. Naturalizmin (empirik) bilimsel bir görüş olmadığı oldukça açıktır. Naturalistlerin pek çoğu zaten naturalizmin empirik bilimlere ait bir çalışma sahası olmadığını, empirik bilimler “üzerine” bir felsefe olduğunu söyler. Bununla beraber bugün pek çok bilim insanı, doğal bilimleri ve belki sonuçlarını, metodolojik ve ontolojik naturalizmle harmanlayarak bize sunmaktadır. Neyin doğal bilime ait olduğu, neyin materyalizme, naturalizme ait olduğunun tespiti, eğer naturalizm bilinmiyorsa oldukça zordur. Şu açık ki bilim insanları her zaman (doğal) “bilimsel” konuşmuyorlar. Örneğin fizikçi Steven Weinberg, biyolog Crick ve Dawkins metafizik naturalizm ile harmanlanmış bir fikir demetine sahipler. “Evren amaçsızdır.” diyen Weinberg, çoğunlukla, fizikçi kimliği gereği, sanki “doğa” dünyası hakkında konuşuyormuş gibi görülüyor. “Her gerçek varlık” hakkındaki şümullü bir iddia, nasıl empirik bir bilime ait olabilir? “Bilimin”, daha doğru ifadeyle bilim insanlarının tarafsız olmadığı; naturalist bir felsefeyi bilerek ya da bilmeyerek savunduğu dolayısıyla bilim insanları üzerinden öğrendiğimiz bilimin ancak mantıksal olarak tarafsız olduğu görülüyor.

    Metafizik naturalizmin metafizik bir yaklaşım olması bakımından teistik metafizikten farkı olmadığı şeklinde bir itiraz geliştirsek nasıl bir cevap verilir? Bu itiraza, teistik metafizik a priori bir metafiziktir ve apriori metafiziğin mümkün olduğuna dair hiçbir iyi nedene sahip değiliz, biçiminde karşılık veren bilimci naturalistlere göre, naturalizm, metafizik varsayımlara dayansa da, bu metafizik varsayımlar bilimin başarıları ile temize çıkarılmış, haklı kılınmıştır. Bu nedenle, radikal bir biçimde naturalist metafiziğin savunusunu yapan bir kitap,2 doğru bir biçimde, bu düşüncelerini bilimcilik (scientism) olarak adlandırır. Bu metafizik sadece çağdaş bilim tarafından ciddiye alınan hipotez ve teorileri bütünleştirmeyi hedef almıştır. Eğer durum böyleyse naturalizm bilimle özdeş olmasa bile bilim tarafından desteklenen (aposteriori) metafizik bir görüş olacaktır. Ancak bu doğru mudur? Bu soruyu yedeğimize alarak ilerleyelim.

    Empirik bilimin Tanrı’nın varlığı gibi teizmin temel ontolojik iddialarını imkânsız kılması, daha zayıf ifadeyle zayıflatması yapısına terstir. Tanrı, teknik olarak çürütülemez; ancak çok çok olanak dışı, diyen naturalist Dawkins de bu duruma işaret eder. Bilim, örneğin Tanrı’nın varlığı gibi asli ontolojik iddiaları imkânsız kılamayacağına göre, metafizik naturalizmin Tanrı’nın var olmadığı iddiasını ne beslemektedir? “Bilim” ile “bilimci naturalist felsefe”yi birbirinden ayırmamız gerektiği açıktır. Şöyle ki;

    Naturalizm, neyin gerçek olduğuyla ilgili metafizik bir duruş iken, metodolojik naturalizm, bilimin nasıl yürütülmesi gerektiği ile ilgili bir tezdir. Naturalizmin bilimsel olarak doğrulanamayacak pek çok iddia içerdiğine dikkat edilmelidir. Örneğin, hiçbir bilimsel deney, fiziksel varlıkların içsel eğilimlerinin onlara Tanrı tarafından yerleştirilmediğini gösteremez. Ve biz gözlem yoluyla bütün varlıkların fiziksel olduğuna karar veremeyiz. Biz gözlem yoluyla muayyen bir fiziksel nesnenin belirli bir konumda bulunduğunu ya da bulunmadığını keşfedebiliriz; ancak bu tür gözlemler, fiziksel olmayan varlıkların -ruhlar, tanrılar, melekler gibi- var olmadığını gösteremez. Naturalizm, açıktır ki, felsefi bir duruştur, bilimsel bir teori değil.3

    İki fiziksel nesnenin, örneğin iki atom altı parçacığın etkileşimini incelerken bilimle uğraşırız. Ancak bu atom altı parçacıkların nasıl ve neden var olabildiğini sorduğumuz zaman felsefeyle uğraşıyoruz demektir. Bilimci naturalizmi eleştirmek, bilimin sonuçlarının saygıdeğer bulunmaması demek değildir. Her aklı başında felsefeciden bu saygıya sahip olması beklenir. Modern bilimin, tahminlerin çok üzerindeki olağanüstü başarıları, naturalizm ile eklemlenmiş bir şekilde, ideolojik bir silah olarak kullanılmamalıdır. Metot, bilgi, ontoloji ve semantik hakkında bilim, “tek” gerçek ve problematik olmayan rehberdir, rehber olmalıdır, diyen bilimci naturalizm, bilimden çok daha güçlü iddialara sahiptir. Onun bu iddiaları felsefe ya da metafiziğe dayanmaktadır. Herhangi bir teolojik görüşün din ile özdeşleştirilmesi ne kadar yanlışsa, felsefi naturalizmin de bilim ile özdeşleştirilmesi o kadar yanlıştır.

    Metodolojik ve ontolojik naturalizm, bilim karşısında duyulması gereken saygıdan fazlasını talep eder. Onlar bilimin otoriter bir yaklaşımla, emredici bir pozisyonda olduğunu söylerler. Naturalistlerden Quine’ın savunduğu gibi, bilimle ilgili noktalarda bilimin kendisinden daha yüksek bir mahkeme yoktur. Epistemoloji, Quine’da, doğal bilimlerin bir parçasıdır. Ona göre bilgi, zihin ve anlam, aynı dünyanın, doğa dünyasının bir parçasıdır. A priori bir felsefe için yer yoktur.
    Bilimci felsefi naturalistler, sıklıkla, felsefenin Quine ile başladığını düşünüyor izlenimi verirler. Bilimci felsefi naturalizm, metotlarımızı, bilgimizi, ontolojimizi, kavramlarımızı bilim öncesi hata ve katkılardan arındırmamızı teşvik eder. Arındırıldığında felsefe, bilim olacaktır. Ancak Quine’nın kümeler gibi soyut bir nesnenin varlığını kabul etmek zorunda kalması meşhurdur. Başka bazıları ise, önermeleri, mümkün dünyaları, platonik tümelleri, sayıları, matematiksel uzayı ve diğer soyut varlıkları kabul ederler.

    Bilimci Naturalizm ve Tanrı. Naturalizmin din ve Tanrı hakkındaki eleştirileri, teizmde aşkın bir gerçeklik olarak kabul edilen ve açıklayıcı bir güç olan Tanrı’nın yerini tek açıklayıcı güç olarak bilimin alacağını varsayar. Tanrı ile bilim arasında ontolojik yer değiştirme edimi, naturalizmin metafizik karakterini yansıtmaktadır. Her şeyin ölçüsü olan bilim, sadece metodolojiyi, epistemolojiyi değil, ontolojiyi de inşa etme gücüne sahiptir. Ancak doğa hakkındaki empirik araştırmalarla kendisini sınırlayan bilimin, bilimciliğin ya da naturalizmin açıklayıcı hegemonyasından yana olması “doğasına” ters olacaktır. Bilimci naturalizmin, fiziksel nesneleri inceleyen doğal bilimlere, doğanın “ötesi” hakkında ya da “her gerçek varlık” hakkında sorduğu sorular cevapsız kalacaktır. Bir başka ifadeyle, yalnız ve tek başına doğa bilimleri ya da bilim kulağımıza bazı metafizik ilkeleri, naturalizmin iddiasının aksine, fısıldayamaz. Oysa buna aykırı bir biçimde, naturalizmin “fiziğin eksiksizliği” gibi tezleri, doğal bilimlerin gelişimine dayanarak bize doğanın nedensel olarak kapalı mekânsal-zamansal bir sistem olduğunu söyler. Doğal bilimleri aşan bu metafizik iddia, kendisini doğal bilimlere dayandırma gayreti içinde olsa da doğal bilimlerden fazlasını içerdiği, “her gerçek varlık” hakkında konuştuğu için (doğal) bilimsel olmayan bir iddiadır.

    Ontolojik ve metodolojik naturalizmin, empirik bilimleri metafizik ve metot konusunda tek standart olarak gördüğü bu bilimcilik tezi, açıktır ki fizik, kimya, psikoloji gibi empirik bilimler tarafından onaylanan bir tez değildir. Bilimcilik tezi, empirik bilimlere ait, onlar tarafından savunulan bir tez olmadığına göre, hipotetik olarak tamamlanmış empirik bilimlere de dayanmaz. Çünkü, örneğin naturalist fiziğin eksiksizliği tezi, devrimci bilim tarihine aykırıdır. Öyleyse a priori metafiziğin mümkün olduğuna dair hiçbir nedene sahip değiliz, şeklindeki bilimci naturalist tez yanlış olacaktır. Çünkü bu bilimci tezin kendisi, “a posteriori bir metafiziğe” dayanmaz. Zira bilimci naturalizmin, “her gerçek varlık” ve “her meşru metot” hakkındaki tekelci iddialarının empirik bilimler tarafından savunulan bir tez olmadığı, olamayacağı görülüyor. Empirik bilimler, Tanrı’nın varlığı, zihnin varlığı, değerlerin ve ahlaki değerlerin varlığı gibi konularda mantıksal olarak tarafsızdır. Bu nedenle, bilim ya da empirik bilimler, doğanın dışında olarak görülen varlıkların gerçekliği hakkında bir olasılığı daima korurlar. Aksi takdirde empirik, deneysel bilim, deneyimlemediği bir alanla ilgili pozitif ya da negatif konuşmuş olur. “Bütün” nesnelerin neden var olduğu ile ilgili soru, bilime ait değil, ilk felsefeye ait bir sorudur. Görülüyor ki metot, bilgi, ontoloji konusunda bilim tek kılavuzdur, diyen bilimci naturalizm, empirik bilimlerden kaynaklanamayacak, bu bilimlerden daha güçlü iddialara sahiptir.

    Crick, örneğin nörobilimcilerin çoğunun ruhun varlığına, yanlışlığını kanıtlamalarından dolayı değil, bu varsayıma gerek duymamalarından dolayı bir “mit” olarak baktığını söyleyerek, Tanrı’nın ve zihnin varlığı gibi konularda bilimin mantıksal olarak tarafsızlığının farkında değilmiş gibi görünür. Bir “mit” olan ruhun, zihnin varlığı bir “varsayımsa”, onun varlığını reddeden, mit diyen bilimci naturalizm de “Şaşırtan Varsayım”dır. Biri teizme diğeri naturalizme ait iki varsayımı, felsefi açıklayıcılığı ve karşılaştığı problemleri çözme kabiliyeti bakımından karşılaştırırsak şu soruyu sormamız kaçınılmaz hâle gelir: Crick gibi bilimci naturalist bilim insanlarına ruhun olmadığını, ölümden sonra kişisel yaşam olmadığını, Tanrı’nın var olmadığını söyleten empirik bilimsel bulgu nedir? Metafizik varsayımlara dayansa da bu varsayımların bilim tarafından temize çıkarıldığını savunan bilimci naturalizm, hangi saygın fizik, biyoloji, nörobiyoloji vb. dergisi ya da eserinde, “Tanrı ve zihin kanıtlanamadığı için bilimsel olarak yoktur; zihin ile beden, eğer varsa, Tanrı ile doğa arasında bir bağ olmadığı tespit edilmiştir vb.” şeklinde bir empirik bilimsel bulguyla karşılaşmıştır?

    Bilimci Naturalizmin Kendi Kendisiyle Tutarsızlığı. Bilimci naturalizm tezi, kendisi empirik bilimlere dayanmadığı hâlde, empirik bilimlere dayanmayan varlıkların ve metotların reddedilmesini istiyorsa, ancak kendisini iptal eden, çürüten bir tez olabilir. Dolayısıyla ontolojik ve metodolojik naturalizm bilime dayanmaz, bilimsel bir tez değildir, bilimi aşan iddialara sahiptir. Empirik bilimlere dayanmadığına göre bu tez bilime tekaddüm eden bir iddiadır, bir diğer ifadeyle a priori metafiziktir. O hâlde metodolojik ve ontolojik naturalizm, empirik bilimle özdeş iddialara sahip olamaz. Bazı bilim insanları, “epistemolojik şovenizm” anında “her gerçek varlık” ve “her gerçek metot” hakkında tekelci iddialarda bulunsa da empirik, deneysel bilim, devrimci yapısı ve “deney sahası” itibariyle, tekelci iddialarda bulunmaz. Bu nedenle de metodolojik ve ontolojik naturalizm, empirik bilimle özdeş iddialara sahip değildir. Kendisi empirik bilimlere dayanmayan bir tez, “Empirik bilimlere dayanmayan bütün ontolojiler ve metodolojiler gayrimeşrudur.” diyorsa, bu tez (empirik) bilimsel bir iddia olmadığı gibi, tutarlı ve rasyonel bir iddia da olmayacaktır. Bu bağlamda katı naturalizmin bilimlerin birliği ya da felsefenin bilimin ex cathedra rolünü tanıması gerektiğini gibi iddiaları, tartıştığımız nedenlerle doğru ve uygun görünmemektedir.

    Bilimin içinde kalarak, bilimin dışında hiçbir varlık, metot ve bilginin olmadığının ileri sürülmesi, temelsiz bir iddiadır. Empirik bilimsel faaliyet yürütmekle, yürütülen bu faaliyeti Tanrı, zihin, özgürlük ve değerler bağlamında yorumlamak aynı şey değildir. İlki “bilime”, ikincisi naturalizme, daha kuşatıcı ifadeyle “felsefeye” uygun düşer. “Bilim” oldukça sınırlı bir alanda çalışırken, “bilimcilik” ilki ile şöyle ya da böyle temasa geçtiğini iddia ederek, genellemeler yapar. “Doğanın dışında başka hiçbir şey yoktur.” şeklindeki “kapsamlı” naturalist iddiaya doğanın içinde kalarak ulaşma imkânı yoktur. Bu iddia fiziksel gerçeklerin terkibinden daha fazlasını, bir tür felsefeyi, metafiziği içerir. Dawkins ve Dennett gibi naturalistlerin yaptığı bilim değil, bilimciliktir; bilimci naturalist felsefedir. Bu bilimci naturalizm onları Tanrı, zihin ve değerler gibi doğal olmadıklarını düşündükleri konularda kötü bir felsefeci ve teoloji okumamış kötü bir teolog yapmaktadır.

    Teistik Metafizik, Doğa ve Bilimsellik. Empirik bilimlerin teizm çerçevesinde “mantıksal olarak tarafsız” olduğunu, gerek naturalistlerin gerekse teistlerin doğanın doğaüstü bir varlığa bağlanıp bağlanmaması tartışmasının metafizik bir tartışma olduğunu; bu iki karşıt metafizik teoriden daha basit, tutarlı ve açıklama gücü daha yüksek olanın daha başarılı olacağını söylenebilir. Şimdi doğanın teistik metafiziğe uygun anlaşılma biçimine dair son dönemde öne çıkmış iyi bir örneğe bakabiliriz.

    Geçen yüzyılın önde gelen ateist felsefecilerinden Antony Flew (1923-2010) artık Tanrı’ya inandığını, deist olduğunu, 2004 yılında ilan etmişti. O, kendisini Tanrı’ya inanmaya sevk eden gerekçeyi şu soruya verdiği cevapla açıklar: Hayatın kökeni konusunda son dönemde ortaya konulan çalışmalar, yaratıcı bir aklın, Tanrı’nın fiiline işaret eder mi?

    Evet, artık işaret ettiğini düşünüyorum… neredeyse tümüyle DNA incelemeleri nedeniyle. DNA materyalinin yaptığını düşündüğüm iş şu ki, o, (hayatı) ortaya çıkartmak için ihtiyaç duyulan düzenlemelerin âdeta inanılmaz karmaşıklığı ile, olağanüstü bir biçimde, çeşitli elementlerin birlikte çalışmasına aklın yol açmak zorunda olduğunu göstermektedir. Sözü edilen çok sayıda elementin muazzam karmaşıklığı ve bu elementlerin birlikte çalışma tarzlarının muazzam inceliği. Bu iki parçanın doğru zamanda şans eseri bir araya gelmesi son derece düşük bir ihtimaldir. Bunların hepsi, kendisi vasıtasıyla sonuçların elde edildiği muazzam bir karmaşıklık meselesidir ki, bana aklın işi gibi geliyor.4 (italik bizim)

    Crick’in ve James Watson (d.1928)’un birlikte yapısını keşfettiği DNA hakkında sonradan yapılan araştırmalar, Flew’u, Tanrı’nın var olması gerektiği, DNA karmaşıklığının ancak bu tarz yüksek düzey bir akıl tarafından açıklanabilir hâle geldiği sonucunu kabul etmeye zorlamış görünüyor. İnsan beynindeki genetik bilginin dünyanın büyük kütüphanelerinin tümündeki bilgiden daha fazla olduğunu ve tek bir anlamlı cümledeki bilgiyi üretmenin aklı gerektirdiğini biliyorsak, DNA’daki bilginin ve ilk canlı hücrenin nedeni olarak niçin bir aklı “bilimsel olarak” düşünmemeliyiz? Hayatın kendiliğinden ortaya çıkma şansı, kullanılmış eski demir parçalarını muhafaza eden bir depoda çıkan şiddetli bir kasırga sonucunda, bir Boeing 747’nin meydana gelmesindeki şanş oranı kadar ise neden “bilimsel olarak” Tanrı’yı düşünmek yasaktır? Öyle anlaşılıyor ki empirik bilimden ziyade metafizik naturalizm, “bilimsel ateizm” iddiasına kaynaklık etmektedir.

    Bilimsel teoriden karmaşık fiziksel fenomenleri açıklayan sınanabilir teoriyi anlıyorsak, teistin Tanrı’nın varlığını, diğer dünyadaki yaşamı bilimsel bir hipotez gibi kabul etmediğini söyleyebiliriz. Empirik bilimsel teori, karmaşık fiziksel fenomenleri açıklayan sınanabilir bir teori ise, bir başka ifadeyle doğa dünyasında bir inceleme yürütüyorsa “doğaüstü” hakkında yargılarda bulunabilir mi? Oysa naturalist felsefeci, daha baştan, doğa üzerinde felsefe yapma imtiyazını, doğasına aykırı bir biçimde, empirik bilimlere verdiği için buradan hareketle ateizmini geliştirir. Oysa klasik doğal teoloji ve felsefe tarihinde pek çok felsefeci doğada bizi Tanrı’ya götürecek işaretler olduğunu söyler. Bu nedenle anti-naturalist felsefeci, “doğa” hakkında felsefe yapma, metafizik teoriler üretme hakkının naturalist felsefeciye ait olduğunu reddeder.

    O hâlde yukarıdaki paragrafa dayanarak fizik, biyoloji gibi empirik bilimlerin teizm çerçevesinde “mantıksal olarak tarafsız” olduğunu söyleyebiliriz. Fiilî durum elbette yer yer farklılık arz ediyor. Bazı bilim insanları bilimsel diyerek bilimsel olmayan bilimci naturalizmi esas alarak ateizmi savunabilir. Empirik bilimler doğa üzerinde araştırmaya ve sınanabilir teoriler üretmeye devam ettiği ve naturalizm varsayılmadığı müddetçe bilim ve din çatışmaz, uzlaşır, pek çok konuda ahenkli görünür ve “bilimsel bir ateizm”den söz edilemez.

    Sonuç
    Naturalizm bugün akademide egemen olan “bilimsel” kılıklı “yarı-dinsel dogma”dır ve felsefi gücü gittikçe daha fazla sorgulanmaktadır. Öyle görünüyor ki teizm ile birlikte naturalizm, dünyanın çok genel ve şümullü niteliklerini açıklamaya çalışmaktadır. Bu nedenle teizm ve naturalizm iki rakip ve karşıt metafizik teoridir.

    “Bilim” doğal alanla ilgili araştırmalar yürütürken, “bilimcilik” ya da bilimci naturalizm “bütün bir varlık hakkında”, zihin ve Tanrı gibi doğaüstü varlıklar yoktur diyerek dikkatini empirik olanı aşan “bütüne” yöneltir. Hangi bilimsel deney, Tanrı’nın var olmadığı, evreni yaratmadığı, onun bir olmadığı, her şeyi bilmediği, gücünün her şeye yetmediği vb. bir sonuca bizi götürür? Oysa naturalist bilim insanlarından Dawkins, Tanrı’nın varlığının, dinsel iddiaların bilimsel iddialar gibi ele alınması gerektiğini savunur.

    Teistik felsefe bilimsel veriler üzerine bir metafizik, felsefe inşa edebilir. Ateistik felsefe de bilimsel veriler üzerine bir metafizik, felsefe inşa edebilir. Öyleyse Tanrı’nın varlığı ya da yokluğu Dawkins gibi naturalist bilim insanlarının iddiasının aksine, bilimsel bir mesele değil, felsefi, metafizik bir meseledir. Naturalist metafiziğin aksine teistik metafizik ciddi bir felsefi seçenektir. Bütün söylenenlerden hareketle başlıktaki soruya kısaca cevap vereyim: (Doğal) Bilimsel ateizm ve teizm olmaz; felsefi/metafizik ateizm ya da teizm olur. Sanırım bu sonuç özellikle Müslüman teistlerin “bilim” karşısında kişilik ve iman sorunları yaşadığı bir zeminde önemsenmesi gereken bir sonuçtur. Açık bir şekilde bilim insanı ile onun metafizik ve metodolojik naturalizmini, felsefesini ayırmak gerekiyor.

    * Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü
    1 Bu yazı daha önce yayımlanmış aşağıda söz edeceğim eserimin daha çok ilgili sayfa aralıklarına dayanır. Dipnotları çıkarılan ve kısmi olarak düzenlenen yazının tam hâli için bkz.: Naturalizm Çıkmazı: Dennett’ten Dawkins’e Yeni Ateizm’in Felsefî Temelleri ve Teistik Eleştirisi, (İstanbul: İz Yayıncılık, 2011), s. 37-47; 165-175
    2 Every Thing Must Go: Metaphysics Naturalized, James Ladyman, Don Ross, David Spurrett, John Collier, (Oxford: Oxford University Press, 2007), s. 1
    3 C. Stephen Layman, Letters to Doubting Thomas: A Case for the Existence of God, (New York: Oxford University Press, 2007), s.19
    4 Antony Flew, Roy Abraham Varghese, There is a God: How the World’s Most Notorious Atheist Changed His Mind, (New York: HarperOne, 2007),s.xvııı; Antony Flew, Yanılmışım Tanrı Varmış, (İstanbul: Profil, 2008), s. 75