Son Yüzyılda İran Mimarisi ve Şehirciliği

Ahad Nejad Ebrahimi

  • Sabah Ülkesi - Cover
  • Son Yüzyılda İran Mimarisi ve Şehirciliği

    Ahad Nejad Ebrahimi

    İran mimarisi ve şehirciliği, Kaçar Hanedanlığı’nın son döneminden itibaren form ve yapı olarak değişiklikler göstermektedir; fakat bu değişiklikler İran mimarisinin farklı dönemleri arasında uçurum oluşturacak nitelikte değildir. Temel değişiklikler Pehlevi Hanedanlığı’nın 1925’te kurulup Rıza Şah’ın yükselişe geçmesinden sonra görülmüştür. Pehlevi Hanedanlığı’nın yönetime gelişiyle mimaride belirgin değişiklikler görülmeye başlanmış ve yeni hükümet, İran’ın geri kalmışlığını bir önceki hükümet olan Kaçar Hanedanlığı’nın yeteneksizliğine bağlamıştır. Eski hükümet dönemine ait olan, İran’ın İslami ve İslam öncesi kimliğini birlikte sunan semboller ve işaretler değiştirilmeye başlanmış; böylece yeni hükümet millî hedeflerini sunmuştur. Batılı uzmanların gelişi ve İran Tahran Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kurulması ve mimari alanındaki akademik eğitimle birlikte başlayan bu değişimler İran mimari ve şehirciliği tarihinde bu dönemin baskın olmasına sebep olmuştur.

    Kaçar Dönemi

    Şiraz’daki Zend Hanedanlığı’nın çöküşüyle birlikte Oğuz Türklerinden geri kalan Kaçarlar yönetime geçti. Kaçarlar, Safevi Hanedanlığı’ndan beri kuzey İran’daki Gülistan bölgesinde bulunan Astarabad civarında yaşıyordu. Kaçar Hanedanlığı’nın ilk kralı, başkenti Şiraz’dan Tahran’a taşıyan Ağa Muhammed Han idi. O dönemlerde Tahran, Safevi Devleti’nden kalma küçük bir köydü; fakat doğal ve bölgesel potansiyelinden dolayı geniş ve büyük bir başkent olma kapasitesine sahipti. Tahran’ın başkent olarak seçilmesiyle siyaset, ekonomi ve sanat merkezi de Şiraz’dan Tahran’a taşınmış oldu ve yönetim önceliğini yeni başkentin gelişimine verdi. Başkentin Şiraz’dan Tahran’a taşınması 1785 yılında gerçekleşmiş ve bu olay Avrupa ve Batı dünyasındaki sanayi devrimiyle hemen hemen aynı zamana denk gelmişti. Bu gibi faktörler İran’ın eski dönemlerindeki gibi Batı’yla etkileşiminin gelişimi adına gerekli ortamı hazırlamasına mani oldu. İran ve Rus Çarlığı arasında vuku bulan Otuz Yıl Savaşları ve İran’ın mağlubiyeti, İran’ın uyanmasına ve savaşta neden yenildikleri sorusunu kendisine yöneltmesine vesile oldu. Bu düşünce İranlıları derin düşünceye ve savaştaki mağlubiyetin sebeplerini aramaya sevk etti. Soruya verilen en önemli cevaplardan birisi İran’ın yeni teknolojilerden ve bilimden bihaber olduğuydu; bunun üzerine ikinci Kaçar kralı Feth Ali Şah’ın oğlu Abbas Mirza, bir grup öğrenci ve sanatkârı Batı’ya öğrenim amaçlı gönderdi. Prens Abbas Mirza, İran’ın Rusya’yla savaşacak konuma gelmesinin Avrupa’dan öğrenileceklerle mümkün olduğunu kabul etmişti. (Wright: 1984, S. 103) Buna benzer düşünceler çağdaş mimari ve şehirciliği de değiştirmeye başlıyordu.

    Kaçar Döneminde Mimari ve Şehircilik

    Başkentin Şiraz’dan Tahran’a taşınması ve Kaçar yönetiminin yeni bir bağlamda değişimine rağmen erken Kaçar döneminde, özellikle de Ağa Muhammed Han döneminde belirgin bir mimari ve şehircilikten bahsetmek mümkün değildir; çünkü bu dönemde siyasi, ekonomik ve toplumsal anlamda bir istikrar henüz oluşmuş değildir. Kaçar dönemindeki mimari ve şehircilik, cami, pazar, şehir surları ve yönetim merkezi gibi kamu alanları özellikle Safevi dönemindekilerle benzerlik gösteriyordu. Pazar yerleri şehrin oluşumu ve gelişiminde kilit noktada duruyor ve siyaset, toplum, ekonomi ve eğitim açısından çeşitli roller üstleniyordu. Şehrin görüntüsü ve mimari unsurlarda temel değişiklikler Nasıreddin Şah döneminde gerçekleşmişti. Bu dönemde Tahran’da modernleşme hareketleri başlamış ve Lalezar ve Bab-ı Hümayun gibi caddeler yönetim merkezinin kuzeyinde inşa edilmişti.

    Kaçar dönemi ortasında İran mimarisinde, kullanılan imar yöntemleri ve materyalini değiştirecek kadar ilham verici olan çok temel bir değişim gerçekleşmişti. O döneme değin İran mimarisinin evrimi oldukça yavaştı ve bir önceki dönemin devamı niteliğindeydi. Fakat modern dünyayla ve askerî, siyasi ve toplumsal etkiler üzerinden, özellikle Rusya ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa’yla karşılaşan İran’da yol kapanmıştı. Bu dönemdeki tasarım ve imar metotları, modernizm ve Batı dünyasına meyilliydi ve İran, mimarideki birkaç bin yıllık tarihî öncüllüğünü kaybetmiş ve marjinalleşmişti. (Ghobadiyan: 2013, S. 122)

    Yeni mimari unsurlar opera, istasyonlar, otel, sinema ve restoran gibi yapılarda baş gösteriyordu. Bu dönemde ‘kartpostal mimarisi’ diye tabir edilen popüler bir mimari tarz da ortaya çıkmıştı: Avrupa seyahatine çıkanlar, çektikleri fotoğrafları İran’a döndüklerinde mimarlara gösteriyor ve fotoğraftaki binaların benzerlerini inşa etmelerini talep ediyorlardı.

    Geç Kaçar dönemindeki önemli bir olay İran Millî Meclisi’nde karara bağlanan bir düzenlemeydi. Mecliste kabul edilen yasaların en önemlisi olan bu düzenleme 1906 yılında yürürlüğe giren Belediye Kanunuydu. Bu yasayla birlikte amaçlanan şey imar sürecini, özellikle İran’da ve diğer tüm şehirlerde belirli prosedürlere göre uygulamaktı; bu yasa, o dönem şehir yönetiminde çok temel değişikliklere sebep olmuştu:

    1.Geleneksel uygulama, Kaşan’daki Ağa Buzurg Camii;

    2.Eklektik tarz, Şems-ül Emare;

    3.Avrupa tarzı, Myralml Konutu.

    Pehlevi Döneminde Mimari ve Şehircilik

    Rıza Şah, İran Kurucu Meclisi’nin oyuyla Pehlevi rejimini 1925 yılında ilan etmiş ve siyasi, toplumsal ve kültürel arenada birçok temel değişiklikler getirmişti. İran’da yenileşme ve modernleşme hareketlerinin görüldüğü dönem bu dönemdir. Rıza Şah, askerî ruhuyla İran’daki birçok şehirde geniş çaplı mimari ve şehirleşme planını uygulamaya koymuştu. 1933 yılında hanların genişletilmesini yasalaştıran kanun bu uygulamaya örnek olarak verilebilir. Bu yasaya uygun olarak yapılan değişiklikler İran şehirlerinin çehresini ciddi manada değiştirmiştir. Rıza Şah ve takipçilerine göre caddeler, gelişmenin ve modernliğin sembolüydü; bu yüzden Rıza Şah, Batı ve Avrupa modellerinden hareketle büyük şehirlerde düz ve geniş caddeler kurulmasını emretmişti.

    Kurulan yeni caddeler şehirlerin görüntüsünde köklü değişikler yapmıştı. İran’da klasik mimari ve şehircilik mahremiyet ve içe dönüklük kapsamında oluşturulmuşken artık yeni caddelerde süslü cepheli binalar görünmeye başlamıştı. Yapılan pencere, balkon, teras gibi unsurlar daha önceki formu değiştiriyordu. Bu minvalde kimi girişimler bazı cadde ve şehirlerde başlamıştı; fakat pazar gibi alanlarda yapılan değişiklikler zor yürüyordu, çünkü insanların yeni inşa edilmiş yerlerde alışveriş yapma meyli, tarihi yerlerin daha az ziyaret edilmesine sebep oluyordu. Zamanla iyice sakinleşen mekânlar, örneğin İsfahan’daki tarihî Nain pazarı neredeyse terk edilmişti. İran’da bulunan yabancı mimar ve danışmanların varlığı ve yönetimin İslam öncesi İran ve antik Pers unsurlarının bulunduğu binalar görmek istemesi, millî mimari politikasında İran millî sembollerinin öne çıkarılmasına sebep oluyordu. İran mimarisi üzerine çok etkili olan André Godard, İran yönetimince bazı binaların imarı için görevlendirilmişti. En önemli eseri 1939 yılında inşa edilen Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi binasıdır.

    Maxim Siro (Fransız), Rollan Dubrole (Fransız), Moser (İsviçreli) ve Mohsen Foroughi (İranlı) gibi üstatlar bu fakültede ders vermek üzere davet edildi. Bu okulun kurulmasından evvel geleneksel İran mimarisi, yine yurt dışında eğitim görmüş gelenekçi mimarlar ve zanaatkârlar tarafından icra ediliyordu; fakat fakültenin açılışı İran’daki mimari öğretiminin akademik bir çerçeveye girmesine vesile oldu. Pehlevi dönemi İran’ında mevcut olan mimari paradigmaları şöyle sıralayabiliriz:

    1.Geleneksel mimari ve Kaçar mimarisi temelde konutlarda ve mabedlerde görülmekteydi.

    2.İslam öncesi sembollerin bulunduğu kamu mimarisinin izleri postane, müze, istasyonlar, oteller ve bankalar gibi yapılarda mevcuttu.

    3.Dikkat çekici şehir meydanlarında Batı mimarisi taklit edilmişti; Tahran’daki Tophane Meydanı ve Hasan Abd Meydanı, Hamedan’daki İmam Humeyni Meydanı, Urmiye’deki belediye meydanı ve Tebriz’deki saat kulesi gibi yapılarda Avrupai sembolleri sıkça görmek mümkündür.

    4.Eğitimine Batı dünyasında başlamış, fakat Tahran Güzel Sanatlar Fakültesi’nde tamamlamış mimarların eserlerinde Batı ve İran unsurlarının bir karışımı görülmekteydi.

    İkinci Pehlevi Döneminde İran Mimarisi

    İkinci Pehlevi döneminin başlaması 1941’de Rıza Şah’ın devrilip sürgüne gönderilmesi ve varisi olan oğlu Muhammed Rıza Şah’ın başa geçmesiyle başladı ve 1979 yılındaki İran İslam Devrimi’ne kadar sürdü. II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi, petrolün ulusallaştırılması, ulusal hükümetin Muhammed Musaddık tarafından kurulması, Muhammed Rıza Şah’ın 1949-1953 yıllarındaki Ak Devrimi ve petrol krizi gibi olayların İran mimarisinin şekillenmesine doğrudan etkileri olmuştur. 1941-1963 yılları arasındaki siyasi meselelerin İran mimarisinde pek etkisi olmamıştır; lakin 1963 yılı İran tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. Bu dönem, nativizm ve tarihselciliğin zirveye ulaştığı bir dönemdi ve iki önemli unsur şu fikirleri destekliyordu: Siyasi aktivitelerin sınırlandırılması ve 1961 yılının ortalarında ortaya çıkan ifade özgürlüğü. Bu durum otorite merkezli siyasete tahammül edemeyen entelektüellerin, yönetim karşıtı görüşlerini dile getirmek için dolaylı yollar aramalarına sebep oluyordu.

    Bu dönemde ayrıca geleneksel mimariden özgün mimariye çeşitli tarzlar da bulunmaktaydı. Önemli geleneksel yapılardan biri olarak, Kum şehrinde 12 Şii imamından biri olan İmam Rıza’nın kız kardeşi Fatıma binti Musa’nın Şiilerce kutsal kabul edilen türbesinin yanına inşa edilen Büyük Camii zikredilebilir. Bu mabet gelenekçi mimar Hussein Lorzadeh tarafından tasarlanmıştı. Yapının geniş bir ön avlusu, yüksek bir kubbesi, orta sahanlığı, kütüphanesi ve çevre avlusu vardır. Minareli kubbe ve caminin görünüşünün geleneksel bir havası vardır; ayrıca Zayandeh Irmağı kıyısında Arthur Upham Pope’nin kabri, İsfahan’da Abbasi kervansarayının yeniden inşa edilmesi ve Nain misafirhanesi de örnek olarak sayılabilir. Bu yapılarda tuğla veya kerpiç kullanımı, turkuaz renkli çatılarda ahşap pencereler gibi geleneksel mimariye has unsurlar gözlemlenebilir. Uluslararası heykelcilik tarzından etkilenmiş brutalizm ve minimalizm gibi mimarilerin yanı sıra 1950-1970 yılları arasında inşa edilen binalarda postmodern bir yaklaşım da vardır ve eski İran mimarisini yeni mimari ve teknolojiyle harmanlama temayülü gösterilmiştir. “İran’da baskın olan, İran dışında ya da İran’da öğrenim görmüş İranlı mimarlar tarafından desteklenen modern mimari, paralel olarak İran’da bahsi geçen yıllardaki entelektüel akımın oluşturduğu atmosferden de ciddi biçimde etkilenmiştir.” (Bannie: 2009, S. 243) Bannie, bulunduğu dönemi postmodern olarak düşünmeyip “modern tarih merkezli” diye tabir etmiştir.

    İslam Devrimi Sonrasındaki Dönem

    1979 yılında, halkın desteğiyle İmam Humeyni’nin liderliğinde İran’da siyasi ve dinî devrim yapılmış ve kültürel, içtimai, siyasi, ekonomik ve dinî oluşumlar tamamiyle değişikliğe uğraşmıştır. Fakat bu yeni devrimin çok öncesinde İran-Irak savaşı, uluslararası yaptırımlar ve petrol fiyatları krizi gibi birçok ciddi problem baş göstermişti. Bu yüzden savaşın sonuna kadar ciddi herhangi bir mimari eser ortaya koyulmamıştı. Savaşın sebep olduğu ekonomik zorlukların imar projelerine fırsat tanımıyor olması bu duruma gerekçe olarak gösterilebilir. Fakat savaş 1989 yılında sona erdiğinde imar süreci başlamış ve yirmi yılı aşkın süre boyunca önemli işler yapılmıştı. Bu dönemi üç bölümde ele alabiliriz:

    1.Kültürcülük: Ülkenin eğitim birimlerinde baskın olan bu akım, mimari ve şehircilikte yenilenmiş bir eski ortaya koymayı amaçlıyordu. Bu süreç, fundamentalizm, gelenekselcilik ve tarihselcilik olarak üç düşünce trendinden oluşmaktaydı.

    2.Modernizm: Bu akıma göre kişinin evrensel düşünüp yerel eylemde bulunması mümkün görünüyordu. Dört yenilikten oluşuyordu; nativizm, yapısalcılık, modernistlik ve medalist.

    3.Postmodernizm: Son yirmi yıldır hâkim olan akımdır; yerli mimari ve şehirciliğin yeniden oluşumunu desteklemesine rağmen küresel bağlamda son yıllarda ortaya çıkmış temel meselelere yoğunlaşır. Yenilikçilik ve neo-gelenekçilik trendlerinden oluşur. (Habibi: 2006, S. 56-64) İran İslam Devrimi’nden sonra ortaya konmuş önemli işler arasında Tebriz Tarihi Çarşısı’nın yenilenmesini sayabiliriz; ki bu yapı İslam Devrimi’nden sonra uluslararası Ağa Han ödülünü almış tek yapıdır. Çarşının tamirat çalışmaları, Akbar Taghizadeh yönetimindeki İran Kültür Mirası organizasyonu tarafından gerçekleştirilmişti. Çarşının restorasyonunda doğal, geleneksel ve yerel unsurlara yoğunlaşılması, geleneksel yapılarla ilintili birçok alan ve teknolojinin yeniden canlanmasına vesile olmuştu. Bu canlanmadaki başarılı örnekler için Tebriz İslam Üniversitesi’nin ve şehrin tarihi bölgesinde yer alan Mimarlık ve Şehircilik Fakültesi’nin tarihî binalarından yararlanılmıştı. Bu örneklerde tasarımcıların esas gaye ve vurgusu, tarihî mekânların konut kullanımından eğitim kurumlarına dönüştürülmesinde olmuştu. Devrim öncesinde ve ikinci Pehlevi döneminde olduğu gibi bu dönemde de yeni uluslararası tarzlar, diğer tarzlardan daha kapsamlıydı. İran’ın büyük şehirlerinden herhangi birinde dünyadaki büyük mimarların eserlerinden ilhamla yapılmış yapılar görmek mümkündür ve bunların en belirgin özellikleri de cam ve alüminyum kullanımıdır.

    Sonuç

    İran’ın kültürel ve sosyal kontekstindeki temel değişim rüzgarları Kaçar Hanedanlığı’nın erken dönemlerinde ve İran-Rusya arasındaki Otuz Yıl Savaşları süresinde gerçekleşmişti. Özellikle bu zamanlarda toplumun özel kesimlerinden insanlar Avrupa’ya öğrenim görmeye gönderilmişti. Bu insanların geri gelişi ve İran’daki varlıkları ciddi bir değişim gerçekleştirmemişti, fakat şehircilik ve mimari alanında daha evvel İran’da bulunmayan bazı yeni konseptleri ülkeye tanıtmışlardı.

    Mimari geleneğindeki bazı unsurların kaldırılmasını amaçlayan temel değişiklikler Pehlevi döneminde yeni bir safha açmıştı ve Pehlevi liderleri, İran’ın geri kalmışlığını Kaçar döneminden kalma unsurlara ve geleneklere bağlamıştı. Bu dönemde, Kaçar dönemine ait mimari unsurlar kaldırılarak modern ve yeni şehirler oluşturulmaya ve yeni bir mimari ortaya koyulmaya çalışılmıştı. Bu değişim eylemlerinde yapılanlar arasında Ahameniş ve Sasani İmparatorluklarına ait sembollerin kullanılarak şehir merkezleri ve meydanlar inşa edilmesi vardır; böylelikle dönemin İran’ı ve İslam öncesi İran arasında bir bağ yaratılmış olunmaktadır. Kaçar dönemine ait bazı güzel ve nadide eserler ise bu dönemde tahrip edilmiş ve yıkılmıştı.

    1970 yılındaki petrol krizi, mimari alanında modern özelliklere sahip yüksek yapıların İran şehirlerinde yükselmesine sebep olmuştu; tüm bunlar dünya mimarisinde bulunan örneklerden esinlenen yapılardı. Ne var ki bu tür yapıların mimari kalitesi oldukça düşüktü. Ekonomik kâr elde etmek ve göç gibi sebeplerle şehirlerin plansız büyümesi, barınma ihtiyacının karşılanması gerekliliğini doğurmuş ve atılan adımlar İran şehircilik ve mimarisinin kimlik ve kültür yanını ortadan kaldırmıştı; tüm İran genelinde birbirine benzeyen binalar inşa edilmişti. O günlerden beri de İran mimarisinin kimliğinden kopuşu devam etmektedir.