Sayı 53


23 Ekim 2017

İslam itikadını konu alan ve doğru anlaşılması için çaba sarf eden kelâm ilmi, insanın en önemli ihtiyacı olan inanmayı, onun yaratıcı ve diğerleri ile irtibatını dikkate alarak en sahih biçimde açıklamaya çalışır. Böylece varlık, bilgi ve değer ya da yaratıcı, tabiat ve insan arasında kulun dünyevi ve uhrevi kazanımlarını dikkate alan nitelikli bir bağ kurmaya…

26 Ekim 2017

Mesihçi düşünceye dair her yaklaşım gelecek meselesini de ciddi ciddi ele almalıdır. Çünkü mesihçi yaklaşım yalnızca bir kurtarıcının geleceğine dair umudun topraklarında var olabildiği için belirli bir geleceğin varlığının, bir umudun veya umutsuzluğun, gerçekleşme veya hüsranın olanak ve olanaksızlığına dair derin bir kavrayış da sağlar. Söz konusu bağlantının önemi, Gershom Scholem’in “Yahudilikteki Mesihçi Fikre Doğru”da…

29 Ekim 2017

İbnü’l-Vakt Olarak İnsan İnsanın geçmiş ve gelecekle ilişkisi «şu an»ın yitirilmesiyle birlikte başlayan bir süreçte oluşuyor. Muhakkikler insanı ibnü’l-vakt olarak tanımlamışlardı. İbnü’l-vakt olmanın ne anlama geldiği meselesini anlamamız, geçmiş ve gelecekle ilişkili temsil biçimlerimize de sirayet edeceği için hayati önemdedir. Kuşeyrî risalesinde “… Zira sufiler vakit için ‘iki zaman arası, yani geçmiş ve gelecek gibi…

01 Kasım 2017

İslam’ın başlangıcından beri Müslüman teologlar cennetin bu dünyada mı yoksa ahirette mi olduğuna dair tartışmışlardır. Benzer şekilde, Kilise Babalarından beri Hristiyan teologlar da aynı konuyu tartışa gelmiştir. Tartışmanın ana odağı İslam’da “öteki dünya” ya da ahiretin karşıtı olarak anlaşılan içinde yaşadığımız bu dünyanın, yani “şimdi ve burada”nın dünyasının, acaba cennetle herhangi bir bağının var olup…

06 Kasım 2017

Bir önceki makalede, el yazmalarının zaman ve mekân bakımından epeyce uzak insanlar arasında nasıl söyleşi aracı ve söyleşi sahnesi olduğunu açıklamıştım. Mesela 14. yüzyılda Semerkand’daki Teftâzânî, 12. yüzyılda yaşayan Nesefi’yle akîde hakkında bir söyleşiye girebilmişti. Ardından Hayâlî, Teftâzânî’yi 15. yüzyıl İstanbul’undan yanıtlamıştı. Öte yandan 17. yüzyılda Siyâlkûtî de söyleşiye Kuzey Hindistan’tan katılmıştı. 19. yüzyılda İbn…

13 Kasım 2017

1. Giriş 1887’de gerçekleştirilen meşhur Michelson–Morley deneyi ışığın yer kürenin hareketiyle aynı doğrultuda ilerlerken de, yer küreye dik olarak ilerlerken de aynı hızda ilerlediğini kanıtladı. Bu beklenmedik sonuç sonunda Einstein’ın Görelilik Kuramını ortaya atmasına yol açacak etkili araştırmaları tetikledi. Böylece ışığın boşluktaki hızı evrende başka hiçbir şeyin ulaşamayacağı en yüksek hız olarak kabul edildi. Fotonlar…

20 Kasım 2017

II. Meşrutiyet’in ilanından sonra yayınlanan dinî-tasavvufi içerikli dergilerin en uzun soluklusu olan Cerîde-i Sûfiyye’nin yazar ve başyazarlığını yapmış olan Mustafa Fevzi Efendi (ö. 1924), Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevî’nin açmış olduğu Ziyâiyye yolunun dili ve kalemi olmuş bir müelliftir. Numan Efendi’nin oğlu olarak Erzincan’ın Eğin ilçesinde 1871’de dünyaya geldikten sonra İstanbul’da huzur dersi hocalarından Kasapzâde Vâiz Efendi’nin…

27 Kasım 2017

İnsan ve Âlemdeki Konumu Tasavvufun âlem tasavvuru üzerine yazdığımız ilk iki yazımızda bu kozmoloji anlayışının dayandığı temelleri ve âlemin yaratılışı ve âlemdeki şeylerin sıradüzenini konu edindik. Bu üçüncü yazımızda ise âlemde yer alan bir unsur olarak insanın durumunu inceleyeceğiz. Tasavvuf kozmolojisi insanın kökeni, doğası ve kaderi, evrende insanın konumu hakkında bütünlüklü bir antropoloji doktrinine sahiptir….

04 Aralık 2017

“Yedi yıl daha” dedi içinden. Gittikçe kendine ağır yük olan ve belden aşağısı artık tutmayan vücuduyla asırlık olma isteğini zihninden yok etmek istedi. Oğlu yıllardır yaşlılar yurduna ziyaretine gelmiyordu. Kızının senede bir kaç kez, kısa süren ziyaretleri onu hayata bağlayan nadir nedenlerden biriydi. Almanya’nın kalkınmış diğer toplum nesliyle olduğu gibi, o neslin temsilcisi torunlarıyla da…

11 Aralık 2017

İbn Abbas (r.a) “Şiir, Arapların divanıdır”, der. “Allah’ın kelamını okuyup anlayamadığınız zaman şiire başvurun” diye ekler. Yani Arapların tüm hafızası, tarihi, kültürü şiirde mahfuzdur. Bu yüzden Tarafe’den, Muallaka-i Seba’ya, Kaab b. Züheyr›den Mütenebbî’ye, İmruülkays’tan, Kasîde-i Bürde geleneğine uzanan geniş bir tahayyül ve inşa coğrafyasından, ikliminden dem vurulabilir. Şiirle bu şekilde iç içe yaşayan bir toplumun…