Sayı 49


04 Kasım 2016

Markus Gabriel Felsefe, Platon ve Aristoteles’ten beri bilginin insanın sahip olduğu mükemmel bir zihinsel durum olduğunu varsaymaktadır. Aristoteles Metafizik isimli eserinin başında bütün insanların doğası gereği bilmek istediklerini söylemektedir. Platon Theaitetos diyoloğunda ortaya bir bilgi teorisi, kanonik özellikte bir epistemoloji koyan ilk kişi olmuştur. Ancak genel olarak, “felsefe” kavramının da ifade ettiği gibi ilahî hikmet…

08 Kasım 2016

Büyük bir evrende, uzun bir zaman sürecinin içinde şimdi ve burada, küçük bir mekânda yaşıyoruz. Ne kadar fazla ayrıntı ile birlikte olduğumuzun farkında mıyız? Cisimler, hücreler, canlılar, olaylar, duygular, kurallar ve ilişkiler. Dokunduğumuz, baktığımız, tattığımız, kokladığımız, duyduğumuz dünyanın ne kadarını algılayabiliyoruz? Vücudumuzun her zerresinde olan bitenleri ne kadar biliyoruz? Ya hissettiklerimize ve beklentilerimize ne demeli?…

15 Kasım 2016

Teizm, Tanrı’nın âlim-i mutlak, kâdir-i mutlak ve salt iyi olduğunu, evreni yarattığını ve onu muhafaza ettiğini savunan felsefi görüşe denir. Hususi olarak İslam teizmi, Hristiyan teizmi, Yahudi teizmi gibi teizmlerden söz edilebilir. Peki başlığa çektiğimiz bir diğer kavram, (deneysel) “bilim” nedir? Bilimsel teoriden karmaşık fiziksel fenomenleri açıklayan sınanabilir teoriyi anlıyorsak bilimin bir doğa araştırması, açıklaması…

25 Kasım 2016

Dârülfunûn İlahiyat Fakültesi profesörü Mehmed Ali Ayni (1869-1945), Dârülfunûn İlahiyat Fakültesi Mecmuası’nın ilk sayısında (3 Teşrinisani 1341/1925) yazdığı aşağıda sadeleştirmesini sunduğumuz “İlim ile Din Arasındaki Münazaa” başlıklı makalesinde, bilim ile din arasındaki çatışmanın kaynağını incelemeye çalışır. Müellif konuya dair birkaç seri makale yazacağını vadetmesine dair, bu ilk makalenin maalesef arkası gelmemiştir. Bu sebeple yazarın süregiden…

29 Kasım 2016

Batıda “Avicenna” olarak bilinen İbn Sînâ, İbn Rüşd ile beraber Avrupa Orta Çağı’na damga vuran İslam düşünürlerinden biridir. İbn Sînâ’nın eserlerinin Avrupa’da tanınmaya başlaması 1200’lü tarihlere rastlar. Bu durumda, Endülüs coğrafyasında, Toledo gibi şehirlerde Arapça eserlerin Latinceye çevrilmesi etkili oldu. Ancak Batılılar, İbn Sînâ gibi İslam filozoflarını yazıldıkları orijinal dil olan Arapçadan da okuyup incelediler….

06 Aralık 2016

„Kendini bilmek” veyâ “Benlik bilgisi”, insânın var oluşundan başlayan en önemli arayıştır. Şüphesiz buradaki “kendini bilmek” sadece had bilmek, acizliğinin farkına varmak değildir. Kendini bilmek, insânın kendisi hakkında her yönüyle sorgulama yapmasıdır. İnsânı diğer canlılardan ayıran en açık özellik de budur. Çünkü diğer canlılarda bu sorgulamayı yapacak ne idrâk vardır ne de böyle bir ihtiyaç….

13 Aralık 2016

Müziğe 11 yaşında başladı ve 12 yaşından itibaren, başta çocuk şarkıları olmak üzere çeşitli formlarda besteler yaptı. İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nı bitirdi. M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İslâm Felsefesi alanında yüksek lisans yaptı. 100. Yıl Üniversitesi Müzik Bölümü’nün kuruluşuna katkı sağladı ve bir süre araştırma görevlisi olarak çalıştı. İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Türk Mûsikîsi alanında…

16 Aralık 2016

Sevgili dostlar! Dergimizin bir önceki sayısında, sizlerle müziğimizin genel konuları hakkında biraz sohbet etmiştik. Bu sayımızda, vefatının 20. senesini idrak ettiğimiz sevgili ve rahmetli hocam Bekir Sıdkî Sezgin’i sizlere tanıtmak istiyorum. Bekir Sıdkî Sezgin, 1936’da İstanbul’da doğdu. Çok iyi bir mûsıkîşinâs olan babası, Hâfız Hüseyin Efendi, İstanbul Cerrahpaşa‘daki bir camide müezzinlik görevi yapan bir zattı….

20 Aralık 2016

Günümüz entelektüel Kudüslü karakteri tarihsel olarak Osmanlı devrinden gelmektedir. Bu karakterin oluşması Memlûk ve erken Osmanlı döneminde başlamış ve on dokuzuncu yüzyılın üçüncü çeyreğinde Tanzimat ile beraber tam anlamıyla meyve vermiştir. İdari ve hukuki yenilikler Osmanlı mirasının şekillenmesinde ve genel anlamda Arap dünyasının modernleşmesi için ön ayak olması hususunda büyük bir rol oynamıştır ve bilhassa…

27 Aralık 2016

Edebiyat kelimesinin kök anlamı “edep ilmi”dir. Edep kavramı, geleneksel anlam dünyası bakımından terbiye, eğitim, görgü, sınırlarını bilme, haddini bilme, eşya bilgisi, varoluşsal bilgi vs. gibi anlam çerçevelerine sahiptir. Bu bağlamda edebiyatı, en genel biçimde, “insanın varoluşuna ilişkin sorular sorması ve cevaplar araması” biçiminde tanımlamak mümkün görünüyor. Bu tanımın daha çok geleneksel dünyaya özgü olduğu ayrıca…