Sayı 46


01 Ocak 2016

16. asırda İtalyan bilim adamı Galileo “dünya dönüyor” dediğinde, korkuyla karışık bir hazzın kuşattığı zihni ne kadar mühim bir cümle söylediğini fark etmiş olabilir mi? İnsanın varlığı anlama serüveninde büyük çatışmalarla şekillenen paradigmatik değişimlerinin en radikal başlangıçlardan birisiydi bu cümle; “başlangıç” olarak da ehemmiyetini her zaman korudu. Gogol’un Paltosu ile Rus edebiyatı arasında kurulan ilişkiyi…

01 Ocak 2016

Bir bayanın dışarıda hangi kıyafeti giymesi daha uygundur? İnsan nereden geliyor: maymundan mı, yoksa Tanrı’dan mı? Aids’in sebebi nedir: HIV virüsü mü, yoksa yoksulluk mu? İdam cezasına ne yapılmalıdır: uygulamaya devam mı edilmeli, yoksa yasaklanmalı mı? Hangi ekonomik sistem daha faydalıdır: sosyalizm mi, yoksa liberalizm mi? Bu sorular ister ahlaki, ister dinî, ister biyolojik, isterse…

01 Ocak 2016

Milattan önce yaklaşık 490 – 420 yılları arasında yaşadığı düşünülen Protagoras’tan geriye çok az söz ve alıntı kalmıştır. Yaşamı hakkında bilinenler de sınırlıdır. Elimizdeki verilerden hareketle kendisinin savunduğu bazı temel tezler bulunduğunu söyleyebiliyoruz. Protagoras’ın, verdiği derslerde, öncelikle sözcüklerin doğru kullanımını savunduğu ve bu konunun üzerinde hassasiyetle durduğu rivayet ediliyor. Bu itibarla kendisinin dilbilimin öncüleri arasında…

08 Ocak 2016

1. İnsan bu, meçhul Alexis Carrel (1873-1944) ünlü kitabının başlığına bu ilginç tabiri yerleştirmiştir: İnsan bu, meçhul (L’Homme, cet Inconnu, 1935). Vaktiyle pek çok dünya diline çevrilen, çok satan ve çok okunan bu kitap, sonradan Türkçeye de çevrilmiş ve bir dönemin hit kitapları arasındaki yerini almıştı. Müslüman çevrelerde, bilhassa bu çevrelerde iyi bilinen, adından sıkça…

18 Ocak 2016

Hümanizm, en dar anlamıyla, klasik literatürün çalışılması, yeniden canlandırılması, tercüme edilmesi ve 1450’den sonra da neşredilmesine adanmış bir İtalyan rönesans düşün hareketidir. Bu hareket 14. yüzyılın ortalarında Floransa’da başlamış, 1400’den sonra birçok İtalyan şehrine yayılmıştır. Kendine has şehirli aristokrasisi ile İtalya, hümanizmin neşet etmesi için gerekli zengin şehir kültürüne sahip tek bölgeydi. Rönesans devri Floransa,…

22 Ocak 2016

Günümüzde, bir terörist saldırısının ya da fundemantalist eylemlerin “ortaçağvari” olarak tanımlanmasının nedeni, Ortaçağ ve Rönesans periyotlarının arasındaki müphem tarihsel farklılıklara dayanmaktadır. Bunun arka planındaki düşünce; ortaçağ skolastisizminin dogmatik, dar görüşlü ve dinî taassup tarafından tanımlanmış olduğu iddiası iken, Rönesans ve dönemin hümanist düşünürlerinin daha aydınlanmacı, gelişime açık ve müsamahakâr olduğudur. Rönesans, Montaigne, Erasmus, Machiavelli, Petrarch…

27 Ocak 2016

Hümanizmle kastettiğim şey, evvela, birinin zihnini tarihsel ve rasyonel olarak derinden düşünmesini sağlamak amacıyla Blake’nin hayali kelepçelerini çözmeye teşebbüs etmek. Ayrıca, hümanizm diğer yorumcu, toplum ve dönemlerle bir toplumsallık bilinciyle sürdürülür. Bu nedenle üstüne basa basa söylüyorum ki yalıtılmış hümanist diye bir şey yoktur. Hümanizmin, insanlık tarihini çirkinleştiren insanlık dışı uygulama ve haksızlıklara karşı tek…

05 Şubat 2016

Kim hümanizme karşı olabilir ki? Bu, insanlığa karşı olmakla, insanın kendisine karşı olmasıyla aynı şey olmaz mıydı? Bu elbette ki ilk elde, sizin “insan” sayılma şansına sahip olup olmamanıza, (ABD ve başka yerlerdeki mevcut protestolar açısından bakacak olursak) hayatınızın bir değer taşıyıp taşımadığına bağlıdır. Geç 20. yüzyıl ile erken 21. yüzyılda ortaya çıkan hümanizm eleştirisi…

11 Şubat 2016

Hümanizm ve milliyetçiliğin birbirlerine tamamen aykırı olduğunu düşünürüz, öyle değil mi? Hümanizm her insanda belli olumlu özelliklerin var olduğunu iddia eder, milliyetçilik ise belli bir grubu öne çıkararak diğer insanları kendi değer topluluğuna ait görmez. Hümanizm agresifliğe karşı mücadele eder; milliyetçilikte ise agresiflik serbesttir. Hümanizm tüm insanları kucaklayarak onları ortak değerleri paylaşan büyük bir topluluk…

15 Şubat 2016

Dinin toplumda evrilen rolünü ve bunun moderniteyle olan ilişkisini bir çerçeveye oturtmada çokça kullanılan yollardan biri din ve bilim, inanç ve akıl ya da gelenek ve ilerleme gibi bir dizi -sözde çatışan-ikilikler öne sürmektir. Bazı siyasi ve entelektüel çevrelerde, özellikle de bir süredir Batı medyasında ilgi görmekte olan, seküler ideolojinin militan ve ateist karakterli kesimleriyle…