Dosya


03 Temmuz 2023

Selman Bayer Bugün insanlığın bir kriz içinde olduğu açık. Din-milliyet, özgürlük-güvenlik, yerel-küresel gibi birtakım ikiliklerin arasında bocalayıp durduğu ortada. Bunun yanında mezhep farklılıklarından, yerel kimliklere varana kadar sürekli bir bölünmeye maruz kaldığı, zorunlu ama insani olmayan bir tercihe zorlandığı aşikâr. İnsan bütün bu farklılıklar arasında yolunu kaybetmiş gibi görünüyor. Aydınlanmanın insanının olduğu kadar, Tanrı’nın yeryüzündeki…

03 Temmuz 2023

Mehmet Barış Albayrak* İçinde bulunduğumuz Antroposen Çağı ve yaklaşan iklim felaketi, çağdaş felsefi akımlarda genel olarak insanmerkezcilik karşıtlığını ve daha spesifik olarak özne merkezciliği hedefe alan bir ethos yaratmış gibi görünüyor. Çoğunlukla “yeni materyalizm” olarak adlandırılan bu çağdaş felsefe akımları[1], bu ethos bağlamında genel olarak özne felsefesini eleştirerek, insanmerkezci olmayan yeni bir tutumun gerekliliğine vurgu…

03 Temmuz 2023

Sam Dubal*   Bir nesilden fazla bir süre boyunca, insan hakları fikri liberal Batı’nın rehber yıldızı vasfıyla hizmet etmiştir. Dünyanın her yerinden gaddarlıklarla ve adaletsizliklerle mücadele eden en seçkin ve güçlü Batılı kurumlar ve bireylerden bazıları sığınmacıların, göçmenlerin ve zulme uğramışların insan haklarını gündeme getirerek tepki vermiştir. Perde arkasındaki fikrin gücü de müştereklerimizden ileri gelir;…

03 Nisan 2023

Ekrem Demirli Giriş Yerine: “Nerede” Sorusunun Asliliği Yer ve mekân hadiseler ve nesneler hakkındaki merakımızı şekillendiren “nerede” sorusunun kaynağıdır. Zihnimiz eşyaya “nerede” diye yöneldiğinde, herhangi bir şeyin veya hadisenin mutlaka bir mekânda bulunabileceğini düşünmüş, yersiz ve mekânsız kalmayı reddetmiş, bir şeyi bilmeyi bir yerde bilmek diye düşünmüş demektir. “Nerede” sorusu zihnimiz o kadar kesin bir…

03 Nisan 2023

Emre Şan* Sabah Ülkesi’nin 74. sayısında yayınlanan “Bernard Stiegler, Fenomenoloji ve Antropoloji” başlıklı makale, belli bir tür gramatizasyon olarak yazı sorusuyla sonlanmıştı. Bu makalede insanın bilişsel yetilerini sözlü iletişimden çok daha farklı bir biçimde etkileyen dijital mekândaki yazı meselesini ele almak istiyorum. Şu hâlde dijital yazı çağında felsefe ve teknoloji arasındaki ilişkiyi nasıl betimleriz? Yukarıda…

03 Nisan 2023

Burhanettin Tatar* İnsan bilincinin kurgusu ve el ürünü (artefact) olarak duvar, köy, kasaba ve şehir denilen mekânların kurucu bir unsurudur. Köy, kasaba ve şehir –yapısal olarak– kayda değer oranda “daha az duvar” ve “daha çok duvar” miktarı ile birbirinden farklılaşır. Zira günümüz şehirlerinde oda, ev, bina, sokak, cadde, park gibi kelimeler neredeyse bütünüyle “duvarlar-arası mekânlar…

03 Nisan 2023

Hasan Sevil* Sufiler bütün mahlukatı olduğu gibi mekânı da Yaratıcıya nispetle anlamaya çalışırlar. Sufilerin zaviyesinden bakıldığında, eşyanın, yani kâffe-i mahlukatın tamamının geçici olduğunu kabul etmek icap eder. Kur’ân-ı Kerîm’de de beyan edildiği üzere, mahlukat fânidir ve sadece O’nun veçhi baki kalacaktır.[1] Yaratılmışların üzerinde bu anlamda bir fena ve geçicilik mührü vardır. Ezelî ve ebedî olan…

03 Nisan 2023

Edward S. Casey*   Mekânın gücü olağanüstü olacaktır. Aristoteles Hâliyle hiç kimse bir şeyi kavrayamaz, ama onu bir yerde tasarlaması gerekir. Hobbes İçinde bulunduğumuz çağ, belki de her şeyden önce bir uzay çağı olacaktır… Bu devrin kaygısı, hiç şüphesiz zamandan çok mekânla ilgilidir esasında. Foucault   I Uzay ve zaman için geçerli ne varsa mekân…

03 Nisan 2023

Oğuz Haşlakoğlu* Mekân sözcüğü Türkçeye Arapçadan gelir ve “kvn” kökünden türetilir. Buna göre mekân, “meydana gelmek” anlamına gelen “kevn” sözcüğü içinden düşünüldüğünde; “meydana gelinen yer” anlamındadır. Bu nedenle de “kevn-ü mekân” Eski Türkçede (Osmanlıca)[1] “âlem”, “evren” anlamında kullanılır. Diğer yandan Arapçadaki “kün” (ol!)  sözcüğü de “kwn” kökü ile olan “kâna” (oldu) ile ilişki içindedir ve…

03 Nisan 2023

Ömer Saruhanlıoğlu*   Bir resim bizi tutsak etti ve onun dışına çıkamadık, çünkü o bizim dilimize yerleşmişti ve dil de onu amansızca tekrar ediyor gibiydi. Ludwig Wittgenstein   Wittgenstein yukarıdaki sözü kuşkusuz dilin sınırları ve anlam bağlamında söylemiştir. Bir resim görürüz. Genç bir adam parmaklıkların arkasında bize bakıyordur. Zihnimizde adamla ilgili bir fikir doğuverir, parmaklıklara,…