TUNA ÜZERİNDEKİ ŞEHİRLER

  • Sabah Ülkesi - Cover
  • Tuna Nehri akmam diyor
    Etrafımı yıkmam diyor
    Şanı büyük Osman Paşa
    Plevne’den çıkmam diyor

    Balkanları tez aşmalı
    Kafkasya’ya ulaşmalı
    Zafer için gece gündüz
    Rabbimize yalvarmalı

    Almanya’da Baden-Württemberg eyaletinin Schwarzwald-Karaormanlar bölgesinde Donaueschingen’de doğan Tuna Nehri (Almanca Donau), Almanya, Avusturya, Macaristan, Slovakya, Hırvatistan, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan ve Ukrayna ülkelerinden 2779 km. yol kat ederek Karadeniz’e dökülmektedir. Tuna, Balkanlarla Avrupa’nın tabii sınırı sayılabilir. Şimdi bu ülkelerin Tuna’ya kıyısı olan şehirlerini kısaca tanıyalım:

    Tuna üzerinde, Ulm, bir Osmanlı Müzesi olan Ingolstadt1, Regensburg, Passau Almanya Bavyera Eyaleti’ndedir. Avusturya’da üç şehir öne çıkar; Linz, inanç ve kültür merkezi olarak kendini tanımlayan bir vakfı olan Melk2 ve Viyana3.

    Tarih kitaplarında, II. Viyana Kuşatması’nda esir düşen bazı askerlerimizin vaftiz edilerek Almanya’nın çeşitli şehirlerine dağıldığı belirtilmektedir. “Carl Osman” gibi savaş esiri olarak Almanya içlerine getirilen ve hayatının geri kalan kısmını buralarda geçiren 600 üzerinde Osmanlının biyografisi bilinmektedir. Güney Almanya’da, “Türk”lü birçok yerleşim yeri var. Mesela “Türkenfeld” gibi… Bazı rivayetlere göre Güney Almanya’ya (bugünki Baden-Würtemberg ve Bavyera eyaletleri) “Türkenkriege” dedikleri Osmanlı ve Haçlılar arasında cereyan eden savaşlarda Avusturya üzerinden Güney Almanya’ya da akınlar olmuş. Hatta Regensburg (veya Augsburg?) gibi büyük şehirlere Osmanlı akıncıları ulaşmıştır. Muhtemelen bazı coğrafi isimler bu savaşların hatırasını taşıyor. Sonra bir de özellikle 1683 II. Viyana Kuşatması sonrasında, Osmanlı esirleri bu bölgelere dağıtılmışlar. O devirlerde “Türk gibi olmak” modası var Avrupalılarda bir de… Hatta 1683-1699 Osmanlı-Haçlı savaşına katılan Baden Beyi, “Markgraf Ludwig Wilhelm von Baden” (1655-1707), “Türkenloui” lakabıyla tarihe geçmiştir. Bu Alman hükümdarının “Türk ganimeti” meşhurdur. “Türkenbeute” Türk ganimeti II. Viyana kuşatmasında haçlıların eline düşen Osmanlı karargâhı “Türkenbeute” yani “Türk ganimeti” diye anılır. Ganimetlerin büyük kısmı savaşa katılan Alman beyleri arasında bölünmüştür. Günümüzde Almanya’nın Karlsruhe şehrinde bu “Türk ganimet”leri için hususi bir müze bulunmaktadır. Avusturya’daki Linz ve Viyana’da yer alan Arsenal Museum denilen Askerî Müze’de de birçok askerî teçhizatlarımız sergilenmektedir. II. Viyana Kuşatması’ndan kalan Osmanlı ganimetlerinin sergilendiği en önemli müzelerden biri olan Viyana Askerî Müzesi’nin bu bölümünde tavandan aşağı doğru asılan Osmanlı sancakları, elbiseler, sarıklar, oklar, yaylar, zırhlar sergide yer alıyor. Savaşları tasvir eden resimleri ve bir Türk çadırını görebilirsiniz. Viyana Şehri Tarih Müzesi’nde (Historisches Museum der Stadt Wien) de bazı eserler bulunmaktadır.

    Viyana’da 10 ciltlik Osmanlı Tarihi yazmış, meşhur tarihçileri Hammer Purgstall adına bir Enstitüsü vardır. Bu enstitüde vaktiyle Arapça-Farsça ve Osmanlı Türkçesi öğretilmekte imiş. Günümüzde Arapça-Farsça devam etmekte, Osmanlı Türkçesi ise günümüz Türkçesine dönüşmüş durumdadır.

    Niederösterreich, Perchtoldsdorf, Mödling yakınlarında bulunan bir yerleşim birimidir. Burada bulunan Türk Müzesi (Türken Museum- Die Osmanen in Niederösterreich), Aşağı Avusturya’da, Eski Belediye Binası’ndadır. 1526-1683 yılları arasında yapılan savaşlar ve bunlarla ilgili resimler, minyatürler, fotoğraflar, silahlar, madenî paralar, haritalar ve çeşitli maketler de burada yer almaktadır.

    II. Viyana Kuşatması’nda bıraktıklarımız arasında yer alan kahve çuvallarını da Kolschitzky isimli Polonya asıllı birisi alarak ilk kahveyi açmış ve acı kahvemizi şeker ve sütle tatlandırarak Avrupalılara sevdirmiş. Viyana’da kendi adını taşıyan bir sokak bulunan Kolschitzky’nin kahvesi bugün Viyana yakınlarındaki, Wiener-Neustadt’ta kurulduğu binadadır. Hilalimizden kruvasan, toplarımızdan [Türken] kugel denen top şeklinde çikolatalar yapılmıştır. Birçok hatıramızı barındıran Viyana’da bunları derleyen çeşitli çalışmalar yayınlanmıştır ve yayınlanmaya devam etmektedir.

    Slovakya’nın başkenti Bratislava’da eski bir kale ve müze bulunmaktadır. Tuna buradan Macaristan’a4 dâhil olur. Bir zamanlar 81 cami, 6 tekke, 1 mevlevihane olan Budapeşte’de bugün hiçbiri kalmamış. Bir zamanlar cami olduğunu anlayabileceğiniz binalar da ya yıkılmış ya da kiliseye dönüştürülmüştür. Mohaç; Evliya Çelebi’ye göre kalesinde bir cami (Sultan Süleyman Camisi), askerlerin barındığı elli kadar ahşap, varoşunda ise 300 kadar ev, bir hanla bir cami, bir medrese, bir tekke ve iki sıbyan mektebi olan Mohaç’tan (Seyahatname, VI. 189-190) günümüze hiçbir eser intikal etmemiştir.

    Estergon; Avusturya ordularının 1596’da Haçova’da yenilmesiyle Kanije ve Estergon Kaleleri geri alındı. Avusturya kralı Ferdinand, 1601’de Kanije kalesini almak için yeniden kuşattıysa da kale komutanı Tiryaki Hasan Paşanın kaleyi kahramanca savunması sonucu yenilerek geri çekildi. Estergon ile Komaron arasında Zitva Çayını Tuna’ya döküldüğü yerde başlayan müzakereler üç hafta sürdü. Nihayet 1606’da Zitvatorok Antlaşması, Sultan I. Ahmet ve Avusturya adına Arşidük Matthias arasında, Estergon’la Komarno Zitva Nehri ile Tuna’nın birleştiği Zitvatorok’ta imzalandı.

    Uyvar; her ne kadar tam Tuna Nehri’nin üzerinde olmasa da Tuna’ya çok yakın olan Uyvar (Nova Zamky)’ı da hatırlayalım. “Türk gibi kuvvetli”: Budapeşte’nin 80 km kuzey-batısında ve Viyana’nın 110 km doğusunda yer alan Uyvar kalesi, 17. yüzyılda Doğu’dan Orta Avrupa’ya açılan en önemli kapıydı. Köprülüzâde Fazıl Ahmed Paşa 1663’teki ilk seferinde bu kapıyı kırmak üzere harekete geçti. Avrupa’nın bu en müstahkem kalesi olan Uyvar, Türk askerinin olağanüstü gayret gösterdiği şiddetli muhasaraya ancak 38 gün dayanabildi ve düştü. Olay, bütün Hristiyan ülkelerde geniş yankılar uyandırdı ve o güne kadar görülmemiş ölçüde neşriyata yol açtı. Ve herhangi bir işte kararlılık, azim, cesaret, şecaat ve yiğitlik gösterildiğinde, “Uyvar önünde bir Türk gibi kuvvetli” denilmesi, Avrupa’da atasözü hâlinde yerleşti.

    Ciğerdelen, Strovo ve Parkany denen yere biz Ciğerdelen dermişiz. Safiye Erol’un aynı isimli romanı okunsa sezadır. Ciğerdelen’in bir de arkadaşı Böğürdelen var ki, orası daha aşağıda Belgrad’a yakın Tuna’nın kollarından Sava’nın üzerinde Fatih Sultan Mehmed’in yaptırdığı bir kaledir. Kanuni Sultan Süleyman Belgrad’dan önce yeniden fethetmiştir.

    Tuna, Hırvatistan’ın Vukovar şehrinden sonra Sırbistan’a geçer. Novisad, Petervaradin – (Petrovaradin)5, Karlofça – (Sremski Karlovci)6, Salankamen – (Szlankamen – Slankamen, Slankamin)7’ den geçerek Belgrad’a varır. 1521’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilen Belgrad’da8, 240 cami, 270 medrese, 10 hamam, 26 çeşme vardı. Semendire-(Smederevo)9, Semendire’de Osmanlılarca genişletilen ve yenilenen Orta Çağ üslubundaki surların dışında geriye çok az şey kalmıştır.

    Bulgaristan’da Vidin-Lom-Niğbolu-Ziştovi ve Rusçuk Tuna üzerinde yer alır. Vidin10; 1662’de Vidin’i ziyaret eden Evliya Çelebi burada 19’u Müslümanlara, 4’ü Hristiyanlara, 1’i de Yahudilere ait 24 mahalle, 4700 ev, 24 cami ve mescit, 7 medrese, 11 mektep, 7 tekke, 3 han, 2 hamam bulunduğunu yazar. 1908’de on iki cami ayak iken bu sayı 1970’lere kadar dörde düşmüştür. “Vidin kalesi gibi metin” atasözü ile kalenin sağlamlığına dikkat çekilir. Lom’da 5 cami, 2 mektep, 1 medrese 2 kilise bulunmakta iken, Müslüman bir Türk mahallesi olan Arçar (Akçayır)’da Osmanlı’dan kalma yıkık bir cami vardır. Niğbolu-(Nikopol)11; Evliya Çelebi’nin 19 cuma camisi, 7 mescit, 20 medrese, 3 hamam, tüccarlar için 7 han ve tek parça bir bedesten var dediği Niğbolu’da üç cami, iki çeşme günümüze ulaşmıştır. Ziştovi-(Svishtov)12, Ziştovi’de 19 cami, 3 mektep ve 1 medrese bulunuyordu. Rusçuk13; Rusçuk’ta 30 cami, 9 mektep, 6 medrese 7 tekke ve saat kulesi vardı. Osmanlı Devleti’nin ilk demiryolu Rusçuk ile Karadeniz limanı olan Varna (230 km) arasında yapılmıştı.

    Rusçuk’un tam karşısında bulunan Yergöğü-(Giurgiu)14 ile Tuna Romanya’ya dâhil olur. Romanya’daki Tuna şehirleri; Yergöğü-Tutrakan-Silistire-İbrail-Kalas-ve İshakça’dır. İsmail ve Kili ise Ukrayna’ya aittir.

    Tutrakan; Tutrakan’da 3 cami, 4 mektep, 1 medrese ve 1 tekke bulunuyordu. Silistre15, Silistre’de 12 cami, 7 mektep, 6 medrese bulunuyordu. İbrail-(Brila)’da16, kiliseye çevrilmiş olan bir cami, 300 yıllık Osmanlı devrinden kalan yegâne izdir. 1839’da hızlanan ticari faaliyetle beraber giderek artan nüfusa sahip İbrail kentinde, 18 adet yabancı ticari acente kurulmuştu ki; bunların altı tanesi Alman tüccarlara aitti. Kalas-Galati’de sadece şehir kapısı günümüze intikal etmiştir. İshakça17
    , İsmail18 ve Kili19 şehirleri bulunmaktadır. Rivayete göre İbrail-İsmail ve İshakça üç kardeş olup, şehit oldukları yerlerdeki şehirlere isimlerini vermişler. Romanya’nın başkenti Bükreş’te İbrail’de ve Slobozya’da Türk şehitliklerimiz bulunmaktadır.

    Tuna üzerinde tek katlı Osmanlı evleri ve tek minareli bir cami20 ile tipik bir Osmanlı köyü görünümündeki Adakale21 yapılan baraj sebebiyle suya gömülmüştür. Dobruca bölgesi, Tuna Nehri’nin Karadeniz’e yaklaşırken Silistre’den sonra kuzeye doğru dönmesiyle oluşturduğu dirsek ile Karadeniz arasında kalan bölgedir. Bölge genellikle bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Varna’nın kuzeyindeki düzlüklerden başlatılarak Tuna deltasındaki Tulça şehrine kadar olan yerleri içine alır. Dobruca’nın bir kısmı Romanya’da bir kısmı Bulgaristan’dadır. Tuna’nın karşı kıyısında bulunan İbrail ile Kalas şehirleri de Dobruca içinde sayılır22. Çünkü bu iki iskele Tuna’nın karşı yakasında yani Boğdan (Moldova) tarafında bulunmakla birlikte Eflak ve Boğdan prensliklerinden başta İstanbul olmak üzere imparatorluğun başka şehirlerine nakledilecek (zahire, kereste, yağ, bal vb.) malların gemilere yüklendiği limanlar olarak prensliklere değil Babıali’ye bağlı yerlerdi.

    Romanya’da 1850 yılında 238 olan cami sayısı, 1939 yılında 151’e, 1976 yılında ise 85’e düşmüştür. Önemli faal camilerin Osmanlı döneminden kalan isimleri hâlen kullanılmaktadır.23

    Balkan Harbi sonrası, 1. Dünya Savaşı sonrası ve Lozan sonrası Mübadele ile birçok insanımız çok ıstıraplı bir şekilde Türkiye’ye göç etmiş, bu göç 1950’ler ve 1990’larda da tekrarlanmıştır. Muhacirler Anadolu’nun çeşitli köyleri ve merkezlerine iskan ettirilmiştir. Türkiye’den mübadele ile giden Rumlardan göç ettikleri yerlere gelip, hatıralarını tazelemelerine ve kiliselerinde ayin yapmalarına mukabil, muhacir Türklerden de Balkanlardaki ecdat topraklarına gidip, mezarlıkları ziyaret edip, mevlit okutmaları ümit edilmektedir. En üzücü durum ise muhacirlerin göç ettikleri yerlerin isimlerinin artık unutulmaya başlamasıdır.

    Bu yazı ile bazı noktalara temas ettik, bazılarına edemedik. Edemediklerimiz ettiklerimizden çok daha fazladır. Gönül ister ki, insanlarımız gönül coğrafyamızı daha iyi tanısınlar, bilsinler. Kalabilen şehitliklerimizin, mezarlıklarımızın ve vakıf eserlerinin ihya ve korunmasında daha gayretli olsunlar. Yer ve şehir isimleri unutulmasın, doğru telaffuz edilsin. Mesela Ohri’ye Makedonca Ohrid (!) denmesin.24



    1. 1 Ingolstadt Bayern eyaletinde Avusturya’ya yakın bir yerleşim yeri. http://www.ingolstadt.de/tourismus/f…_und_museen_en
    2. 2 Melk Vakıf Müzesi (Stift Melk), 12. yüzyıldan beri kurumsallaşmış bulunan Melk Vakfı, okul, manastır ve kütüphanesiyle hizmet vermektedir. Zengin bir yazma eserler koleksiyonuna sahiptir. Kütüphanede, savaş zamanından kalan ganimetlerden, Kur’ân-ı Kerîm, Osmanlı sandığı, sürahi ve savaş aletleri bulunmaktadır.
    3. 3 I. Viyana Kuşatması, 27 Eylül-16 Ekim 1529 tarihlerinde Avusturya Arşidüklüğü’nün başkenti Viyana’nın Kanuni Sultan Süleyman tarafından kuşatılmasıdır. Sultan Süleyman’ın Budin’den ayrılıp, Viyana’ya yürüdüğü duyulunca, sadece Avusturya ve Almanya’da değil, bütün Avrupa’da oluşan korku, o sırada had safhada olan mezhep mücadelelerini bir tarafa bıraktırmış ve Viyana’ya Avrupa’nın her yerinden yardım kuvveti gelmeye başlatmıştı. Ancak kışın şiddetlenmesi ve yiyecek sıkıntısının başlaması vs. sebeplerle kuşatma kaldırıldı. 16 Ekim’de yola çıkan Osmanlı ordusu, Estergon üzerinden Tuna yoluyla 25 Ekim’de Budin’e geldi ve Kral Yanoş (Janos) tarafından karşılandı. Tuna üzerine kurulan köprüyle Peşte’ye geçildi ve 29 Ekim’de Tuna’nın doğu kıyısı takip edilerek, İstanbul’a dönüldü. 2. Viyana Kuşatması ise 1683 yılında IV. Mehmet devrinde gerçekleşti. 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Arşidüklüğü arasında yapılan savaşların en uzun süreni bu kuşatma ile başladı. Avusturya ordusunun başında Savoy Prensi Eugene (Öjeni) vardı. Viyana bozgununun sorumluluğunu taşıyan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Belgrad’da idam edildi. Bu durum Avrupa’da büyük sevinçle karşılandı. Artık Osmanlıların yenilmez olmadıklarını gören Avrupa, karşı hücuma kalkmaya başladı. Böylece Türklerin Sakarya Muharebesi’ne kadar sürecek bir geri çekilme süreci başlamış oldu. Kuşatma sonrası kurulan Kutsal İttifak Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları’na yol açtı. I. ve II. Viyana Kuşatması sırasında da şehri çevreleyip koruyan surlar, sonradan yıkılarak caddeye dönüştürülmüştür.
    4. 4 Tuna’nın incisi, “Nazlı Budin” Budapeşte, Tuna’nın iki yakası: Buda ve Peşte. Baltıkları Akdeniz’e bağlayan tarihî Amber Yolu ile İpek Yolu’nun batı kolu olarak adlandırılan Balkan Yolu’nun birleştiği noktada kurulmuştur. Buda, ismi Avrupa Hun İmparatoru Atilla’nın kardeşi Bleda’nın Macar efsanelerinde geçen adından gelmektedir. Peşte isminin kaynağı bilinmemektedir. Buda ve Peşte şehirlerini bir birine bağlayan 8 köprü vardır. Bir dönem Osmanlı paşalarının kullandığı saray, tarihi Buda kalesindedir. Burada, son Budin Valisi Arnavut Abdurrahman Abdi Paşa’nın kabri ve Akıncılar Şehitliği de bulunmaktadır. 1541 Budin kuşatmasında şehit düşen Gülbaba’nın Türbesi Rozsadomb Tepesi’ndedir. Türbe, Habsburgların işgalinde bir süre şapele dönüştürülmüştür. Citedella Tepesi (St. Gellert Hill) eteklerinde tarihi Osmanlı hamamı bulunmaktadır. Macar Milli Müzesi’nde de bazı eserler bulunmaktadır. Galiçya Türk Şehitliği Peşte tarafında, merkeze biraz uzak, Ujköztemetö, X. Kozma Utca 8-10 adresindedir. Macar tarihçi Lajos Fekete’ye göre 1526-1686 yılları arasında Osmanlı Türkleri Macaristan’da pek çok eser yapmışlardır. Budapeşte’de 81, Eğri’de 47, Eszek’de 44, Peç’de 17, Zigetvar’da 17, Koppan’da 15, Siklos’ta 13 ve Çanad’da 13 cami inşa edilmiştir. Cami dışında yapılan pek çok eserin ekserisi Macaristan’ı Türklerden alan Almanlar tarafından yıkılmıştır. Macaristan’daki toplam 724 eserimizden ayakta kalabilen 30 civarındaki mimari eserimizin çoğunluğu Peç ve Zigetvar’dadır. Peç’te Gazi Kasım Paşa ile Yakovalı Hasan Paşa cami bulunmaktadır. Eğri (Eger)’de bir minare kalmıştır. (Doğu Makedonya’da-Radoviç’te ve Prizren’de de böyle birer camisiz minare vardır). Peşte tarafında Erzsebet Köprüsü ayağında bulunan XII. yüzyılda inşa edilen Budapeşte’nin en eski kilisesi Belvaros Inner City Parish Church’teki mihrap, kilisenin bir zamanlar cami olduğuna işarettir. Başka hiçbir kilise veya binada buna benzer bir işaret yoktur. Kanuni Sultan Süleyman’ın iç organlarının gömüldüğü yer, son kazılarda bulunmuştur. Kanuni’nin son seferi 1566 Zigetvar seferinin ordu şeyhi olan Nûreddinzâde Mustafa Muslihiddin’nin dervişi Bosnalı Ali Dede, Zigetvar’daki Kanuni Sultan Süleyman türbesinin ilk türbedarıdır.
    5. 5 Petervaradin’de 1715’te başlayan Osmanlı, Avusturya ve Venedik arasındaki savaşı, Osmanlı Devleti kaybetti. Damat Ali Paşa şehit düşerek Belgrad Kalesi‘ndeki türbesine defnedildi.
    6. 6 Rusya, Polonya, Venedik, Lehistan ve Avusturya’nın oluşturduğu Kutsal Haçlı İttifakı’yla, Osmanlı arasındaki Karlofça Antlaşmasının imzalandığı bu kasaba Belgrad ve Voyvodina’nın merkezi Novi Sad arasında yer alır. Belgrad’a yaklaşık bir saatlik bir mesafededir. Antlaşması’nın imzalandığı mekân ziyaret edilebilir. Karlofça Antlaşmasına kadar hiçbir devletle masaya oturmayan Osmanlı Devleti sadece ateşkes imzalardı. Anlaşma tarafsız bir bölgede, açıkta kurulan bir çadırda ve ilk defa yapılan yuvarlak masada yapılmıştı. Osmanlı Devleti adına Rami Mehmet Paşa (ö.1704-Rodos-Murat Reis Camisi haziresinde metfun) anlaşmayı imzalamıştır. Bu anlaşmayı anlattığı sulhnamesini 2016’da Bahçeşehir Üniversitesinde Derya Deniz, “Reisülküttab Rami Mehmed Efendi’nin Sulhnamesi (Vekayi-i Musalaha)” başlığı ile yüksek lisans tezi olarak hazırlamıştır.
    7. 7 Salankamen Muharebesi Osmanlı ve Habsburg Ordusu arasında 1691’de olmuş ve Köprülü Fazıl Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Tisza Irmağının Tuna ile karıştığı yerde Avusturya ordusu ile karşılaşmıştır. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın alnına bir kurşunun isabetiyle, şehit olması Osmanlı hatlarının çözülmesine yol açtı. Paşa’nın naaşı bulunamadı. Bir savaş anıtı dikilen Salankamen’de şehitlerimize ait bir kitabe bulunmamaktadır.

    8. 8 Şimdiki parlamento binasının yerinde, Battal Camisi yer alıyordu. Battal Camisi ve etrafındaki mezarlar tahrip edilmiştir. Belgrad’da  günümüzde  ayakta   kalan tek cami, inşa tarihi bilinmeyen, Bayraklı Camisi’dir. Belgrad Kalesi’nin, İstanbul, Zindan, Leopold ve Saat Kapısı olmak üzere 4 kapısı vardır.
    9. 9 Belgrad’ın 45 km. doğusunda Jezava Nehri’nin Tuna ile buluştuğu noktada kurulmuştur. Sırbistan’ın (1430-1459) son başşehridir. 1459’dan 1868’e Macarlar, Avusturyalılar, Sırplar ve Osmanlılar arasında birçok defa el değiştirmiştir. 1868’de Semendire dâhil yedi şehir Sırplar’a bırakılmasıyla, camiler ve Türk evleri yıkıldı. Bali Bey’in türbesinin son kalıntıları da 1920’ de ortadan kaldırıldı. Kalede yapılan kazılarda ve birtakım büyük mezar taşlarının kazılması sırasında bulunan eserlerden oluşan Osmanlı Semendiresi’nin hatıraları günümüzde sadece şehir müzesinde görülebilir. Yugoslavya döneminde burada birkaç aileden ibaret Müslüman nüfus, 1995’ten sonra şehri tamamen terk etmiştir.
    10. 10 1396’da Osmanlı idaresine girdi. XVI. yüzyılın ortalarında Sofyalı Bâlî Efendi’nin müntesiplerinden Halepli Şeyh A’mâ Bâlî, Vidin ve çevresinde Halveti şeyhliğinde bulunmuştur. Mustafa Paşa Camisi, Akcami, Pazvandoğlu Osman Camisi ve Yahyâ Bey Camisi vardı. 1970’li yıllarda, 1724’te yapılan İstanbul Kapısı restore edilerek Çar Sratsimir Kalesi diye tanımlandı. Günümüzde ise sadece Pazvandoğlu Camisi ve kitapları Sofya Milli Kütüphanesi’ne taşınan, kubbeli orijinal kütüphane binası caminin yanında durmaktadır.
    11. 11 Orta Çağlarda Bulgaristan’ın en büyük şehirlerinden biri olup Bulgarların son kralı İvan Şişman’ın da payitahtı, Osmanlı döneminde (1395-1878) ise askerî ve ticari öneme sahip bir sancak merkezi idi. Osmancık’ta bulunan Koyun Baba’nın müridi Ali Koç Baba ve dervişleri, burada bir tekke kurmuştur. Ali Koç Baba Türbesi günümüzde ayaktadır. Niğbolu’da çoğunluğu Türk nüfusu teşkil etmektedir.
    12. 12 Veliko Tırnovo’dadır. 1393’de fethedilerek Osmanlı Devleti’ne katılmıştır. 1787-91 Osmanlı-Avusturya Savaşı’nı sonlandıran Ziştovi Antlaşması burada imzalanmıştır.
    13. 13 1811 ve 1877-1878 yıllarında defalarca bombalanıp ve yıkıldığından 1878’den önceye ait çok az sayıda mimari eserin kalmıştır. 1864-1878 yılları arasında Rusçuk, Dobruca’nın tamamını ve Bulgaristan’ın yarısını içine alan Tuna vilayetinin merkeziydi. Rusçuk, Rusenski Lom ırmağının Tuna’ya kavuştuğu yerin çok yakınında kurulmuştur. Bulgaristan’da Kırcaali-Mestanlı, Rusçuk ve Şumnu’da 4 ilahiyat lisesi bulunmaktadır.
    14. 14 Bükreş’in 65 km. güneyinde bir liman şehridir. Evliya Çelebi burada, Çelebi Mehmed Camisi, Şeyh Uryan Mehmed Dede ve Rusçuklu Kâtib Emânî Çelebi’nin ziyaretgâhlarından söz eder. Günümüze ulaşan bir Osmanlı eseri yoktur.
    15. 15 Bulgaristan-Romanya sınırında Tuna’nın Bulgaristan’ı terk ettiği mevkide adı geçen nehrin sağ kıyısı üzerinde yer alır. Osmanlılar tarafından iki defa alınmış, en son Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilmiştir. 1854 tarihinde Silistre, Rus kuşatmasında önemli bir rol oynamıştır. Şehrin Selanikli Musa Hulusi Paşa kumandasındaki başarılı savunması, Namık Kemal’e Vatan yahud Silistre piyesini yazdırmıştır. 1913-1940 arası Romanya’ya bağlı olan Silistre, 1941’de Bulgaristan’a bağlandıktan sonra, tarihî Selim Paşa camisi yıkılmış, yer isimleri Bulgarcaya çevrilmiştir..
    16. 16 1538-1830 yılları arasında Osmanlı idaresinde kalmıştır. Romanya’nın doğusunda Bükreş’e 165 km. uzaklıkta, Aşağı Tuna üzerinde ve birçok ticaret yolunun kavşağında önemli bir nehir limanıdır.
    17. 17 II. Bayezid 1484’te İsakça’dan Tuna’yı geçerek Kili ve Akkirman’ı fethetti.
    18. 18 Ukrayna’da Besarabya’nın güneyindedir. Bucak denilen kesimde, Tuna’nın Kili kolu üzerinde bir liman şehri olup, İsmail adıyla anılır.
    19. 19 Ukrayna’da Tuna Nehri’nin, Kili kolunun sol kıyısındadır. Evliya Çelebi dış kalede 700 hane, Bayezid Camisi ile birlikte yedi mescit ve bir de mahkeme olduğunu yazar. Varoşta on bir mahallede 2000 hane, 17 cami, pek çok sıbyan mektebi, 500 dükkan ve bir de kubbeli çifte hamam yer aldığını bildirir.
    20. 20 Sultan Abdülhamit tarafından Adakale Camisi’ne hediye edilen 9x16m ebadında ve 500 kg ağırlığındaki Hereke el dokuması halı hâlen Köstence Kral camisindedir.
    21. 21 Tuna Nehri üzerindeki 160 bin metrekarelik Adakale, 93 Harbi’nden sonra imzalanan Berlin Antlaşması’nda gözden kaçınca uzun yıllar Türk toprağı sayıldı; Lozan Antlaşması’na kadar Adakale bize bağlı kaldı. 1972’de Romanya ve Yugoslavya’nın ortaklaşa baraj inşa etmesiyle suya gömülmüştür. Adadaki Türkler, Türkiye’ye getirildi.
    22. 22 Romanya’nın güneyindeki Dobruca tarih boyunca pehlivanların yetiştiği bir bölgedir. Kırkpınar müsabakaları 1912’den beri Edirne-Sarayiçi’nde yapılsa da esas yeri Edirne’den Arda boyunca 40 km. ilerde Yunanistan tarafında kalan Simavna (Simovina)’da idi. Kuzey Dobruca’da Rus ilerleyişiyle beraber yoğun da bir göç başlar. Tulça, Maçin, Hırşova ve Babadağı’ndaki insanlar yaşadıkları şehirleri boşaltıp hızla Varna’ya doğru çekilir. Kalanlar ya da gecikenler ise yağma ve ölüm ile karşı karşıya kalır.
    23. 23 Romanya’daki Osmanlı-Türk mimari eserleri: Bükreş Manuk Hanı, Bükreş Ihlamur Hanı, Galati Şehri Kapısı, Arad Hanı ve Hamamı, Babadağ Çeşmesi, Beşova Hamamı, İsakça Kalesi, İshak Baba Türbesi, Hasan Paşa Hamamı, Karaharman Kalesi, Karasu Hamamı. Tuna Komutanı Gazi Ali Paşa tarafından 1610 yılında Babadağ’da Gazi Ali Paşa Camisi, çeşmesi ve paşanın türbesi inşa ettirilmiştir. 1998’de restore edildi. Köstence (Constanta)’de Hünkar Camisi (1869-1870), Kral Camisi (eski Mahmudiye Camisi’nin kısmen yıkılmasından sonra yerine 1910 yılında Kral I. Carol tarafından tekrar yaptırılmıştır), Mangalya-Esma Han Sultan Camisi (1574), Sultan Abdülmecid Camisi (1861), Sultan Mahmud Camisi (1815), Çernavoda (Boğazköy) Camisi (1756). Tulça (Tulcea)’da, Aziziye Camisi (1865), Gazi Ali Paşa Camisi (Sultan III. Mehmet dönemi), Gazi Ali Paşa Türbesi (1610), Sarı Saltuk Baba Türbesi (II. Bayezid dönemi/1481-1512), Mahmut Yazıcı Camisi (1863-64) ve Maçin Mestan Ağa Camisi (1860). Harşova Camisi: Sultan II. Mahmud, 1812 yılında inşa ettirmiştir. XVII. yüzyıl başlarında Babadağ’da Gazi Ali Paşa Medresesi olarak öğretime başlayan medrese, 1889’da yeniden düzenlenmiş Mecidiye’nin giderek daha büyük bir merkez hâline gelmesiyle 1901’de yeni yerine taşınmıştır.  Mecidiye Seminarı olarak değiştirilen ve Arapça ile birlikte Türkçe ve Romence dersler okutulmaya başlanır. 1920’li ve 1930’lu yıllarda pek çok önemli şahsiyeti Dobruca’nın fikir, eğitim ve din hayatına kazandırmıştır. 1935’te kadılıklar feshedildiğinde iki medrese faaliyetteydi, Silistre ve Mecidiye. 1957’de Paris Antlaşması ile Dobruca’nın bir kısmı Bulgaristan’a verilince Türk nüfusu 50.000 dolayına düştü. Sosyalist dönemde öğrencileri giderek azalmış ve 1965’te kapanmıştır. 1994’te Türkiye’nin gayretleriyle Mecidiye’deki okulun ilahiyat eğitimine “Nikolae Balcesco” Lisesi dâhilinde tekrar başlamış ve 1995’te imzalanan Romen-Türk protokolle medrese restore edilerek 1996’da “Kemal Atatürk İlahiyat ve Pedagoji Lisesi” olarak hizmete açıldı. Koyun Baba Türbesi: Babadağ’ın yanındaki dağın tepesindedir.
    24. 24 Ohrid denirse Selanik’e Thessaloniki, Manastır’a Bitola denmesi icap eder. Özellikle turizm acentelerinin, rehberlerin ve tv programcılarının bu hususa dikkat etmeleri müsterhamdır.